Inanç Çeviri Portekizce
6,749 parallel translation
Sanırım bu inanç, evlat.
Eu acho que tenho fé, filho.
Soruşturmanın ne senin, Şerif, tarafından ne de benim, Bölge Savcısı, tarafımdan üstesinden gelinebileceğine dair inanç yok.
E, ou que não há fé em que a investigação possa ser tratada por si, o xerife, ou por mim, a procuradora.
Bir miktar inanç gerektiriyor.
- Ramse. Isso requer um pouco de... Fé.
İhtiyacım olan tek şey inanç.
Eu só preciso ter fé.
Suriye'nin güneyinden gelen bir inanç fakat bu özel parça Çeçenistan'da olan daha küçük bir bölgeye ait.
A religião originou-se no sul da Síria, mas esta peça em particular pertence a um ramo menor, localizado na Chechénia.
Ebeveynleri öyle boş ki... inanç sistemlerini değiştirmek yerine... çocuklarını öldürüyorlar.
Os pais eram tão idiotas, que em vez de alterar as suas crenças mandaram os filhos para a morte.
Ne yaparsan yap inancını kaybetme.
Mas, seja lá o que fizeres, não percas a fé.
İnancın var mı?
Tem fé?
Kendime göre bir inancım var.
Tenho o meu tipo de fé.
O "Ben inancımızdan dönemem, Ya-Ya," dedi.
"Não posso negar a nossa fé, Ya-Ya", disse ele.
Amram inancı için savaşıyordu.
O Amram estava a lutar pela sua fé.
Asla inancımızdan dönmeyiz.
Nunca traímos a nossa fé.
Oh, İnanç diyorsun.
Falas da fé.
İnanç burdadır.
A fé está aqui.
İnanç sadece gerçekliğin yaşaması gereken mekanı dolduran bir zırvalık.
Meu, a fé é apenas uma porcaria que ocupa o espaço onde a realidade devia existir.
Eğer inancın gerçek olsaydı Kutsal Motor seni kutsardı.
Se a tua fé fosse autêntica, o Santo das Motas ter-te-ia abençoado.
İnancın sonunu getirir.
Garantirá a morte da fé.
Dolap çevirip şer inancıyla zehirler seni.
Ele vai envenenar-te com maneiras vis e a fé pagã dele. Percebeste-me?
Savaşır ya da ihtişamlaşırız, fakat ikisine birden sahip olabileceğimize inancımız yok.
Podemos ter guerra ou podemos ter esplendor, mas não creio que possamos ter ambos.
Hala inancın tam değil mi?
Ainda acreditas, não?
İnsanların içindeki iyiliğe olan inancını asla kaybetmedi.
Nunca perdeu a fé na bondade básica da humanidade.
Kubbe'ye olan inancın seni kör, sağır ve aptal etti.
A tua fé nesta Cúpula tornou-te cega, surda e burra.
Son birkaç aydır yaptığım yolculuklar ve çektiğim ıstıraplar inancımı sınamakla kalmadı.
As minhas viagens e penúrias ao longo dos últimos meses provaram ser mais que um teste de fé.
Hiç inancınızdan şüphe ediyor musunuz Sinyora?
Já duvidou da sua fé, Signora?
İnancım yetmiyor.
A minha fé não é forte o suficiente!
S.H.I.E.L.D.'ı biz kurduk. Gerçek S.H.I.E.L.D.'ı. Liderliğin gölgelerden değil şeffaflık içinde yapılması inancını benimseyerek.
Fundámos a SHIELD, a verdadeira SHIELD, com a crença de que a liderança deve operar com transparência e não a partir das sombras.
Gerçek S.H.I.E.L.D.'ı biz kurduk. Liderliğin gölgelerden değil şeffaflık içinde yapılması inancını benimseyerek.
Fundámos a verdadeira SHIELD com a crença de que a liderança deve operar com transparência.
Zamanı geldiğinde Lincoln'ün de bizim tarafımızda savaşacağına inancım var.
Julgo que o Lincoln também lutará do nosso lado quando chegar a hora.
Sen prensibi olan, inancı olan bir adamsın.
És um homem de principios, de convicções.
İnancın bir taklidiydi.
Era uma imitação da Fé.
Eğer devlet kurumlarımıza vatandaş olarak inancımızı kaybedersek biz bittik demektir!
Se não acreditarmos nas instituições estatais, estamos acabados como cidadãos!
Artık BM'ye inancım kalmadı.
Já não tenho fé nas Nações Unidas.
Ama bu adamla müzakere yapma yeteneğime inancım var.
Tenho fé na minha capacidade de negociar com este homem.
Bir gün babamla tanışabileceğim inancından vazgeçtiğime pişman oldum.
Arrependo-me de desistir de acreditar que podia encontrar o meu pai um dia.
Bak, belki bu inancı hak etmiyorum tamam Foster da hak etmiyor ama. İçindeki ona karşı inanç mı?
Essa fé que tens nele?
Makineyi görmek inancımı pekiştirmeyecek.
Ver uma máquina não me fará acreditar na blasfêmia.
İnanç.
Fé, claro.
Bana olan inancını hiç kaybetmedin. İmkansız böyle bir şey.
Não perdeste a fé em mim.
Geçirdiğimiz onca zor zamandan sonra ben de sana olan inancımı kaybetmedim.
Impossível. Mesmo tendo passado por tempos difíceis, nunca perdi a fé em nós.
Tanrı'nın gazabının benim inancıma ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.
Não penso que a ira de Deus requer a minha crença.
Ama adamımızı yakaladığımıza inancım tam.
Mas estou convicto de que apanhámos o suspeito.
Bu duruşmayı televizyonda yayınlayarak İsrail hükümeti tüm dünyadaki insanlarına Nazi dönemi boyunca Avrupa'da yaşayanların inancından dolayı başlarına gelen dehşeti göstermeyi umut ediyor.
Ao televisionar este julgamento, o Estado de Israel espera mostrar ao seu povo, em todo o mundo, ocompleto horror que se abateu sobre aqueles da sua fé que viveram na Europa na era nazi.
Sadece diyorum ki, en az üç cinayetin ardındaki bir adamın inancına güveniyorsun.
Estás a pôr muita fé num tipo que é suspeito de, pelo menos, 3 homicídios.
İnancınız olsun Sinyora.
Tenha um pouco de fé, Signora.
Benim de Papa'ya olan inancım zor gelişti.
A minha fé no Papa também tem sido... lenta para desenvolver-se.
Benim inancımda reenkarnasyona inanırız.
Na minha cultura, acreditamos em reencarnação.
Efendiler geldiğinde inancını kaybetti.
Quando os Soberanos vieram, ela perdeu a fé.
Burada olma sebebin inancın değil değil mi?
Não está aqui porque é crente, pois não?
İnancınızı kaybetmeyin.
Não percam a fé.
Memuriyete karşı dokunaklı bir inancın var.
Tem uma fé comovente nos funcionários.
İnancınızı koruyun.
Basta manter a fé.