English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ I ] / Insanları

Insanları Çeviri Portekizce

111,699 parallel translation
Bruce gibi insanları hangi nedenden sevmiyorsan sıradan vatandaş da aynı nedenle ona güvenip parasını emanet ediyor.
E aposto que aquilo que o incomoda em pessoas como o Bruce, é o mesmo que o americano típico quer para ter confiança e entregar o dinheiro.
Bu ailede insanları birbirine bağlayan şeyler bunlar.
São esses os laços que unem esta família.
Otel imarını desteklemek için Venice'in iyi insanlarını buldum.
Eu convenci o povo de Venice a apoiar o projeto do hotel.
Bilim insanları ne diyor?
Como dizem os cientistas?
ATOM BİLİM İNSANLARI ACİL DURUM KOMİTESİ – 1947... kontrollerini onları yapan bilim insanlarına vermek. Amerikan ordusuna değil.
O melhor modo de garantir que não se usam é dar o controlo aos cientistas, não aos militares americanos.
Kızıl Ordu kendi bombalarını bilim insanlarına bırakır mı sence?
E o Exército Vermelho confiará nos seus cientistas?
Keşke insanların söyleyeceklerimi gerçekten umursadığı bir zamana geri dönebilseydim.
Se pudesse recuar para quando as pessoas ouviam o que eu dizia.
Hayatlarının çoğunu sömürülerek geçiren insanların, sömürüye geri dönmeleri çok kolaydır.
Para as pessoas que passam a maior parte da vida a serem exploradas, é fácil voltarem a serem exploradas.
Biliyorsunuz merak ediyordum, insanların sömürülmesi hakkında bahsettiğiniz şeylerle ilgili.
Sabe... Fiquei curiosa sobre aquilo de que falava, Sobre as pessoas serem exploradas.
Hanımlar beyler Islamorada'nın en seçkin insanlarından biri kendi evinde öldürüldü.
Senhoras e senhores, um dos melhores de Islamorada foi assassinado na sua própria casa.
Bu insanları aklınızdan çıkarmamanızı onlara bütün dikkatinizi vermenizi ve kendinize şunu sormanızı isteyeceğim neden?
Vou pedir-vos que tenham estas pessoas em mente, pensem nelas e se questionem : porquê?
En iyi fikrin seninki olduğunu düşünüyorsan, insanları ikna etmelisin, onlara yalan söylememeli... ya da hapsetmemelisin.
Se achas que tens a melhor ideia, tens de convencer as pessoas, e não mentir-lhes. Ou prendê-las.
Evet, söylediğin gibi,... insanları korumak benim görevim.
Bem, como disseste, a minha função é proteger as pessoas.
Benim değil, kendi insanlarını, korumak için tamir ettiğin, gemiyi almak için buradayız.
Viemos para tomar a vossa nave. Uma nave que restauraram para salvar o vosso povo, não o meu.
Burada insanların başından yukarısını görebiliyor olmamızı seviyorum ben.
Gosto da ideia de se ver por cima dos outros.
Daha çok pişiriyorlar ki insanlar hastalanıp hastaneye yatsınlar.
Cozinham para mais pessoas ficarem doentes e serem hospitalizadas.
Olaylar gerçekleşir çünkü insanlar kararlar alıp eylemde bulunurlar ve bu da bir şeylere yol açar.
As coisas acontecem porque os seres humanos tomam decisões, cometem atos e isso faz as coisas acontecerem.
Hayır, bazen insanlar karar alırlar, olaylar boka sarar ve buna göre hareket etmemiz gerekir.
Não, às vezes, as pessoas tomam decisões e acontecem merdas e temos de agir de acordo com isso.
- İnsanlar sosyal kurallara göre yaşarlar.
Quer dizer, vivemos num contratualismo, certo? - Está bem.
Bazı insanlar jestlerin önemini bilir.
Algumas pessoas entendem a importância dos gestos.
"Cindy." Bu insanlar gerçek mi?
"Cindy." São pessoas reais?
İnsanlar ailemizden iyice nefret eder oldu.
As pessoas odeiam-nos mais do que nunca.
İnsanlar vurulur, yanılıyor muyum?
As pessoas levam tiros, não é?
Bir dakika, bu yüzden orada çalışan insanlar... Hantal.
Quem lá trabalha...
Elbette ona güvenerek gelen insanlar için kötü hissediyorum ama...
Tenho pena das pessoas que contavam com ela, mas...
"Proletarya" mı? Anladım. İnsanlar için kahve.
"Proletariado?" É café para o povo?
Zengin insanlar için sanırım.
Povo com guito.
Dürüst olmak gerekirse insanlar beni yaptığım bir şeyden dolayı sorumlu tutmaya çalışıyormuş gibi geliyor.
Para ser sincero, é como se as pessoas me culpassem por algo que eu fiz.
Kesin ortak insanlar vardır.
Devemos ter pessoas em comum.
Atom Bilim İnsanları Acil Durum Komitesi.
Comité de Emergência de Cientistas Atómicos.
İnsanlar karmaşıktır.
As pessoas são complexas.
Bağımsız düşünceye sahip insanlar taciz ediliyor.
Pessoas com pensamento independente são incomodadas.
İnsanlar burada seni özledi, Albert.
As pessoas sentiram a tua falta aqui.
Bu insanlar bizim sorumluluğumuzda.
Essas pessoas são nossa responsabilidade.
İnsanlar çiftlikte her zaman ölürler.
Há sempre pessoas a morrer naquela quinta.
Her şey kurulmuş olduğundan tepedeki insanlar kirlenmezler.
Assim os poderosos não são prejudicados.
Hayatlarının çoğunda istismar edilen insanlar, koşullarına en azından bir yararı olduğuna inanmaya yönlendirilirler.
Pessoas que foram maltratadas grande parte das suas vidas, são levadas a acreditar que a sua situação tem benefícios.
İnsanlar öldü, sen inkar ettin.
Morreram pessoas e tu negaste-o.
Güzel insanlar birbirlerine vurmazlar anlıyor musun?
As pessoas boas não batem nas outras... Compreendes?
İnsanlar gitti Sally.
Desapareceram pessoas, Sally.
İnsanlar sokaklarda açıkça kralın kellesini istiyor.
As pessoas na rua, pedem a cabeça do rei abertamente.
Bunlar iyi insanlar Luna.
Estas pessoas são boas, Luna.
İnsanların bir hiç uğruna... çalıştıklarını bilmeye hakları var.
- Jasper, não. As pessoas têm o direito de saber que estão a trabalhar em vão.
İnsanların çılgına döneceğini düşündüğünü biliyorum, ama insanlara gerçeği söylersen, belki seni şaşırtırlar.
Eu sei que achas que as pessoas se vão passar. Mas, se disseres a verdade a todos talvez te surpreendam.
Dışarıda onun gibi olan insanlar var.
Há outros como ela por aí.
Bu liste çok pragmatikti, ama insanlar kaderlerine... müdahale edebilmek isterler.
A lista era pragmática. Mas as pessoas precisam de sentir que têm uma palavra a dizer sobre o seu destino.
Savaşın bitti Gök İnsanları'ndan Octavia.
A tua luta acabou Octavia da Gente do Céu.
İnsanları hayatlarını tehlikeye atmaya,... zorlayamazsın.
Não pode forçar as pessoas a colocarem-se em perigo.
İnsanların güvenliğini sağlamak, bu senin görevin.
A tua função é manter as pessoas seguras.
İnsanların ne dediğini hiç önemsemiyor musun?
Não te importa o que andam a dizer?
İçten içe bir şey biliyormuşsun da yüksek sesle söylersen insanlar sana deli dermiş gibi hissettiğin oluyor mu hiç?
Alguma vez sentiste que sabias uma coisa no teu íntimo mas, se a dissesses em voz alta, achariam que estavas doida?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]