Isveçli Çeviri Portekizce
489 parallel translation
İsveçli misiniz?
Sueco?
Hani danslı partide de o İsveçli herif sana asılmıştı.
É como quando fomos dançar e aquele sueco se atirou a ti.
İsveçli!
Sueco!
İsveçli nasıl bir arkadaştı?
Que tipo de homem era o Sueco?
- İsveçli yemeğini her akşam büfede mi yerdi?
O Sueco costumava jantar todas as noites no restaurante? - Sim.
Sorun nedir İsveçli?
O que se passa, Sueco?
Artık sağını kullan İsveçli.
Ele está completamente aberto e é o último assalto. Usa a direita, Sueco.
Sağın İsveçli.
Usa a direita, Sueco!
- Dokuza kadar bekle İsveçli.
- Até aos nove, Sueco. Aos nove! - Cinco, seis...
Senin sorunun ne İsveçli?
Que se passa contigo, Sueco?
Hey, İsveçli.
Sueco! Sueco!
İsveçli? Kimim ben?
Sabes quem eu sou?
Maç bitti İsveçli.
O combate já acabou, Sueco.
Merhaba İsveçli.
- Olá, Sueco.
- Seni gördüğüme sevindim İsveçli.
- Sueco, que bom ver-te.
- İsveçli?
- Sueco?
- Onun yerine İsveçli kötü işlere bulaştı!
- E o Sueco perdeu-se? - Sei o que está a pensar,
- Selam İsveçli.
- Olá, Barbara!
Onu içeri alıyorum İsveçli.
- Vou levá-la comigo. - Para a esquadra?
- Bu doğru değil İsveçli.
Não é verdade, Sueco.
Lütfen, beni götürmesine izin verme İsveçli.
Não deixes que me prendam, Sueco.
Bayım... Kanımca İsveçli ve ben, iki insanın birbirine yakın olabileceği kadar yakındık.
Meu senhor, acho que eu e o Sueco éramos o mais chegado que dois homens podem ser.
İsveçli, hapiste olmadığım zamanlarda kadınları az çok tanıma fırsatım oldu.
Sueco, eu estudei as miúdas quando não estava na prisão.
- Merhaba İsveçli.
- Olá, Sueco.
- Seni görmek güzel İsveçli. - Merhaba.
- Prazer em ver-te, Sueco.
İsveçli de geldiğine göre başlayabiliriz.
Agora que o Sueco já cá está, podemos começar.
İsveçli gelmeden önce senin de dediğin gibi :
É como estava a dizer, antes de o Sueco chegar :
Senden ne haber İsveçli?
Então e tu, Sueco?
- Hoşça kal İsveçli.
- Adeus, Sueco. - Vemo-nos por aí, Charleston.
O altın arplara kulak vermeyi bırak İsveçli.
Pára de ouvir essa harpa dourada, Sueco.
İsveçli denilen eski bir boksör Kitty Collins adında bir kıza aşık oluyor.
Imagine que um ex-pugilista, chamado Sueco, fica perdido de amores por uma rapariga chamada Kitty Collins.
Aynı günün gecesi İsveçli ve ismi belirsiz bir kadın... Atlantic City'de küçük bir otele yerleşiyor.
Nessa mesma noite, o Sueco e uma mulher não identificada deram entrada num pequeno hotel em Atlantic City.
İki gün sonra kadın toz oluyor... ve İsveçli de kendini bir pencereden atmaya çalışıyor.
Dois dias depois, a mulher desaparece e o Sueco tenta saltar de uma janela.
İsveçli, Dum-dum Clark ve eski dostumuz... Kitty Collins'in adını sayıklayıp duruyor.
Está a falar continuamente do Sueco, do Dum-Dum Clarke, e da nossa velha amiga Kitty Collins.
Karışma İsveçli.
- Sim.
Sen kendi işine bak İsveçli.
É a miúda dele. Mete-te na tua vida, Sueco.
Hadi İsveçli, birkaç el oyna.
Vamos lá, Sueco, joga um pouco.
Sen de İsveçli.
Tu também, Sueco.
Sanırım İsveçli başardı.
Acho que o Sueco se deve ter saído bem.
Görüşeceğiz İsveçli.
Até á próxima, Sueco.
Acaba o ve İsveçli birbirlerine şimdi ne diyecekler.
Pergunto-me o que ele e o Sueco terão para conversar.
İsveçli çiftlikte sizi soyduğunda... değişiklikten haberi olmadığını iddia etmişti.
Na quinta, quando o Sueco vos desarmou, disse que não tinha sido informado da mudança.
- Soygun gecesi... İsveçli ve bir kız Atlantic City'de bir otele yerleşmiş.
O Sueco deu entrada com uma rapariga num hotel de Atlantic City na noite do assalto.
Ole Andreson adında bir adamın ölümünü araştırıyorum. Pete Lunn olarak da tanınıyor, ama en iyi bilinen ismi İsveçli.
Estou a investigar a morte de um homem chamado Ole Andersen, também conhecido por Pete Lund, mas mais conhecido como "Sueco".
İsveçli ve Blinky Franklin öldürüldüler.
O Sueco e o Blinky Franklin foram assassinados.
Belki senin için önemsizdir, ama bu işten asıl karlı çıkan.... İsveçli değil Kitty Collins oldu. - Ne demek istiyorsun?
Talvez não lhe esteja a dizer nada de novo, mas foi a Kitty Collins e não o Sueco quem ficou com a grande colheita.
İsveçli herkesi oyuna getirip bütün parayla kaçtı.
Quando o bando se reuniu depois do assalto, o Sueco agiu de forma desleal e foi-se embora com tudo.
İsveçli mi?
Como é que ele se chama?
- İsveçli sana aşık mıydı?
- O Sueco estava apaixonado por si?
İsveçli bu düşümün gerçekleşmesi için bir fırsattı.
O Sueco era a minha oportunidade de realizar o meu sonho.
Ama sana gelip anlatmalıydım İsveçli.
Mas eu tinha de te avisar, Sueco.