Jogo Çeviri Portekizce
39,674 parallel translation
Bir etiketleme oyunuydu, bilirsiniz işte "# Ölsün" şeklinde.
É um jogo com um hashtag.
"Akıbet Oyunları" mı?
- "Jogo das Consequências".
Akıbet Oyunları.
Jogo das Consequências.
Dört : Oyun her gece sıfırlanır.
Quatro : o jogo recomeça à meia-noite.
Halk, kendine gelecek ve devam eden bu kaçık suikast oyununu öğrenecek ve yakında yeni bir ceset bulacağız.
O público vai acordar, saber que existe um jogo doentio de assassinatos e, em breve, vamos ter outro cadáver.
Bu sadece bir oyun.
É só um jogo.
Akıbet Oyunları'nda yer alan herkes.
Está aqui quem participou no Jogo das Consequências.
- Belki de bu son bir oyunu o listeyle ilgili bir şeyleri tetikleyecektir.
O que pode desencadear um jogo final relacionado com a lista.
Pardon, bir oyun için mi?
Por causa de um jogo?
"Gizli bilgiler, beyin oyunu indiriyor, süre, bitiş..."
"Informação confidencial, o cérebro descarrega o jogo, duração, término..."
İyi oyundu.
Bom jogo.
Çok iyi oyundu.
Muito bom jogo.
Şunu söylemek istiyorum, o köstebek oyunu çok eğlenceliydi.
Queria dizer que o jogo da toupeira é muito divertido.
Şu anda üzerinde çalıştığımız şey tarihin en kişisel korku oyunu.
Estamos agora a trabalhar no jogo de sobrevivência de terror mais pessoal de sempre.
Çevre oyunda yeniden yaratıldı ve dokusu tarandı.
A estrutura foi replicada no jogo e a textura foi digitalizada.
Oyun nedir?
Então, qual é o jogo?
Hepsi köstebek oyunu gibi sadece görsel ve işitsel.
É tudo audiovisual, como no jogo da toupeira.
Sincap oyunundan çok daha gerçekçi.
Muito mais realista do que o jogo da toupeira.
Hisleri kuvvetlidir.
Há muita coisa em jogo.
Şimdi oyunu o kazanıyor.
Agora, está a ganhar o jogo.
Hikaye bittiğinde, bu oyunda bitecek.
Quando acabar a história, este jogo acaba também.
Bu geriye kalan oynanacak son oyun.
Este é o último jogo.
Oyunu değiştiriyoruz.
Mudamos de jogo.
- Defansta oynuyorum.
- Jogo à defesa.
Escobar'ın oyununu oynamamamızı.
Que não joguemos o jogo do Escobar.
Oyunun kuralları :
Regras do jogo :
- Oyun istedim.
- Um jogo.
- Joker oyununu.
- O jogo do Joker.
Noel Baba, bana Joker oyununu getirecek, değil mi?
O Pai Natal vai dar-me o jogo do Joker, certo?
Escobar'ın ailesini oyunda tutmak için otoriteler ellerindeki tüm politik kozları oynarken,
Enquanto as autoridades usavam toda a pressão policial que podiam para manter a família Escobar em jogo,
Kusura bakma ama parayı böyle boşa harcamak...
Desculpa, mas o teu jogo não serve para mim. Vamos fazer um acordo.
Üzerinde büyük bahis döneni. McLaren...
Aquele em que muita coisa está em jogo.
Oyununu anlamadın, değil mi?
Não entendes o jogo dele, pois não?
Oyununu göremiyorsun.
Não percebem o jogo dele?
Seninle oyun oynamayacağım, Bob Lee.
Não vou jogar este jogo, Bob Lee.
Gidip en sevdiğimiz oyunu oyna.
Toma, podes ir jogar aquele jogo de que gostas.
- Nasıl oynuyor?
- Como vai o jogo?
İkinci maçtaki gibi.
Segundo jogo.
Üçüncü maçta, Bernie Williams sekizinci oyunda iki sayılık home-run yapmıştı.
No terceiro jogo, Bernie Williams rebateu dois lances na oitava.
Yankiler seriyi altıncı maçta almıştı.
Os Yanks levaram a Série no sexto jogo.
Bu akşam oynanacak Dünya serisinin üçüncü maçına Yankiler iki yenilgiyle çıkacak.
Os Yankees perderam os dois jogos disputados com o 3º jogo da Série Mundial sendo em Atlanta, hoje.
Sekizinci oyunun sonunda Bernie Williams iki sayılık bir home-run yapıyor!
Bernie Williams consegue uma grande jogada no fim do jogo!
Dördüncü maç, Yankiler 6-0 dan gelecek ve Wade Boggs onuncu oyunda kazanan koşuyu yapacak.
4º jogo, os Yankees voltam do 6 a 0, Wade Boggs caminha durante a jogada campeã.
23 Ekim 1996, serinin dördüncü maçı.
Dia 23 de Outubro, 1996, 4º jogo da Série.
İskambil oynayalım mı?
Que tal um jogo de cartas?
- Teşekkürler. Bütün gün beraber takılacağız.
Aposto que consigo um vídeo-jogo para o teu quarto, combinado?
Odama maç izlemeye gidiyorum.
Vou ver o jogo no meu quarto.
Ama düşündüğünden fazla faktör var.
Mas há mais partes em jogo do que pensa.
Sana döneceğim mi? Sana maç için fazladan... -... bilet teklif etmiyor.
"Posso responder depois?" Não é um jogo de futebol.
Oyunu bitir.
Parem o jogo.
Gözünü oyundan ayırma!
Olho no jogo, olho no jogo.