Kanlı canlı Çeviri Portekizce
315 parallel translation
Kanlı canlı bir dedektif olarak beni büyülerdin.
Você fascinava-me, um verdadeiro detective.
Onlar hâlâ benimle birlikte. Anılarımda kanlı canlı yaşıyorlar. Seviyor, seviliyorlar.
Permanecem ainda hoje comigo, tão reais na memória como o eram na carne, amando e amados para sempre.
Ben kanlı canlı bir erkek olarak seviyorum onu.
Eu amo-o como um homem de carne e sangue.
Kanlı canlı insanlardır.
São de carne e sangue.
Kanlı canlı karşımdaydı.
Eu vi-o, claramente.
Lola Montes... Landfeld Kontesi Maria Dolores. Hem de kanlı canlı!
Lola Montès... a Condessa Maria Dolores... de Landsfeld... em carne e osso!
Burada kanlı canlı bulunmanız küçük bir devrim gerçekleştirdi!
A sua presença revigorante... provocou uma pequena revolução!
Karşınızdayım, hem de kanlı canlı.
É claro, e a sangrar até a morte!
Şüpheleri asıl casusumuzdan uzaklaştırmak için yarattığımız... var olmayan yemimiz George Kaplan, şans eseri kanlı canlı bir yeme dönüştü.
O nosso inexistente e armadilha, George Kaplan, foi criado para desviar as atenções do nosso agente real, acabou por se tornar uma armadilha com vida.
20 dolar için kanlı canlı herkesi gömerim.
Por $ 20, enterrava qualquer um com gosto.
Kanlı canlı! Uyuyor bu mermerin içinde.
A dormir dentro desta rocha.
Kanlı canlı silah koleksiyonu orada.
- Que conjunto de braços.
- Yedisi hâlâ hayatta demektir. - Hem de kanlı canlı.
- Isso faz com que ainda restem sete.
Ama bu çocuk kanlı canlı.
Ele é carne da minha carne!
"Sevgilim ak ve kanlı canlıdır."
" O meu amado é branco e rosado.
Evet, kanlı canlı.
Sim, em carne e osso.
Kanlı canlı ve bizleri de öldürmek istiyor.
Bastante vivo e pretende matar-nos aos dois.
- Adam kanlı canlı ve hayatta.
Todos temos medo, Agnes.
Tam buradayım kanlı canlı işte karşındayım.
Eu existo... Eu existo... Estou aqui.
Demek istediğim tam karşımdasın kanlı canlı.
Estás a falar, a respirar!
Evet, Kaptan Red kanlı canlı karsımızda o yüzden orada şaşkın şaşkın bakıp durma.
Sim, é o Capitão Red mesmo, em carne e osso... por isso não fiques aí de boca aberta. Vai mas é buscar uma boa garrafa de Hollands...
Kanlı canlı bir topa döndü sanki.
Parece uma maldita bola de futebol.
Beni dinle, avanak. Kanlı canlı bir adam değil o.
Escuta-me, pequena idiota, não é um homem de carne e osso.
Hem de kanlı canlı.
Cá estou.
Düşünün, yeğenlerim daha önce böylesini hiç görmedi. Kanlı canlı.
Imaginem, os meus netos nunca viram uma assim, viva.
Kanlı canlı bir çocuğa bakıyorsun.
Estás a olhar para o rapaz gelo.
Onlar da kanlı canlı insanlar!
São de carne e osso!
New York kentinde kanlı canlı bir kont!
Vivinho da costa, vivendo em Nova Iorque!
Kuvvet. Kesinlik. Ve kanlı canlı olma.
Potência precisão e panache.
Islah olmak için kanlı canlı bir nedenin var.
Nao mesmo. Vocetem um bom motivo para se reabilitar.
İşte adamımız burada, kanlı canlı.
Aqui temos o nosso homem, em carne e osso!
Adamımız bu yani, kanlı canlı.
Então é ele, em carne e osso.
Ayinlerin kayıtları var ama onlar kanlı canlı yaratıklar için.
Tenho registos das cerimónias, mas para uma criatura de carne e osso.
Şimdi, tekrar kanlı canlıyım ve bu - çok iyi - hissettiriyor.
Agora, estou vivo outra vez, e sabe tão bem!
- Başka bir şekilde ifade edeyim. Tabii büyük kanlı canlı biriyle iş yapmıyorsan bu durumda "eski ortağın" demek çok yerinde bir tabir olurdu, değil mi?
Bom, permitam-me que volte a dizer isto, porque a menos que estejamos a fazer negócios com um monte de traficantes que estão a desmoronar, teríamos mais um problema, nesse caso, não?
Ertesi gün, kanlı canlı Barbara beni öğle yemeğine çağırdı.
No dia seguinte, a Barbara de carne e osso convidou-me para almoçar.
Bu sürüngenler henüz evrimleştiler kertenkele ailesinden, ancak memeliler gibi sıcak kanlı canlıları avlamakta uzmanlaştılar.
Do mato. uma cobra vigia. Estes répteis evoluíram recentemente da mesma família que os lagartos, mas eles se especializaram em caçar criaturas de sangue quente como os mamíferos.
Ben kanlı canlı biriyim.
Sou apenas de carne e sangue.
Kanlı canlı bir Akad!
Um acádio vivo.
- Diana Rollins kanlı canlı, hayatta.
- A Diana Rollins está bem viva.
Kelly Robinson, millet, kanlı canlı.
Kelly Robinson, pessoal, em carne e osso.
Anlıyorum. - Amma canlı kanlı bir biradersin.
- Você é um jovem vigoroso.
Kanlı ölüm çılgınlığının karşısında, tabiat yüksek sesle bağırır. Tüm canlılarda olan bu şey, ölümden asla korkmaz,
Contra a loucura do sangue e da morte, a natureza, grita em voz alta, que a matéria e as formas, não devem temer a morte, porque matéria e formas,
Ama... şimdi canlı kanlı burada olduğuma göre... bir istekte bulunsam olur, değil mi?
Mas... Agora que estamos aqui, em carne e osso, talvez eu possa fazer um pedido. Posso fazê-lo, não?
Yediklerimi özledim, kanlı canlı eti özledim!
Eu sinto muita falta da comida, sinto falta da carne fresca,
Hem de kanlı canlı eti!
A gente gosta de carne fresca
Kanlı canlı.
J.P.? Em carne e osso.
Dışarıda, kıçları pantalonlarından dışarı sarkan bir sürü kanlı, canlı insan var.
Há imensa gente com o traseiro fora das calças.
İşte bu yüzden senin önünde kanlı ve canlı olarak ortaya çıkmak zorundaydım.
É por isso que tenho que aparecer-te em carne e osso.
Kanlı ve canlıyım, dostum!
Sou de carne e osso, meu amigo!
Kanlı canlı olmasını istiyorum.
- Quero-o assim como está.