Karate Çeviri Portekizce
985 parallel translation
Karatede kara kuşak sahibiyim.
- Cinturão negro de karaté!
Bu karate!
Isso é karatê!
İyi ki reflekslerim iyi. Seni bir karate darbesiyle öldürebilirdim.
Ainda bem que consegui controlar os meus reflexos.
Bana dokunma! Seni uyarıyorum, karate bilirim.
Não se aproxime, sou muito bom em karatê.
Al, karate kursuna yazılırsın.
Toma, faz um curso de karate.
Ah Lung, arka tarafta karate çalışan başkaları var.
Ah Lung. Alguns dos empregados estão a treinar nas traseiras.
Bay Chen vefat etmeden önce kötülerle baş etmek için karate öğrendiler.
Antes do Sr. Chen morrer, aprendiam Karaté para enfrentar os ladrões.
Eğer Wang Amca onları durdurmasaydı onlara karate yapmak zorunda kalacaktım!
Se o tio Wang não nos tem impedido, teria usado o Karaté.
Karaten ne kadar iyi?
De que serve o vosso Karaté?
Gidin de karate çalışın!
Aconselho-vos a praticarem mais.
Karateyi hiç sevmem.
- Nunca gostei de Karaté.
Karateyi bırakacağız.
Vamos desistir do Karaté.
Kim Japonlardan daha iyi karate yapabilir?
Quem melhor que um japonês para lutar Karaté?
- Karate bilir.
- Ela pratica karatê.
Bay Okada, karate uzmanı arkadaşlarıyla. ... Japonya'dan yardıma geldi.
O Sr. Okada, o especialista de karaté... veio com dois amigos do Japão para ajudar.
Bay Shotaro Oshima 7. Dan karate uzmanı.
O Sr. Shotaro Oshima é especialista em karaté, 7.º Dan.
Karate becerilerinizin ne kadar... iyi olduğunu sınamak istiyorum.
Gostaria de testar... a qualidade do Karaté do Sr. Oshima.
- "Karate" der gibi, değil mi?
- Soa demasiado a "druthers", não?
- Ben karateciyim!
- Chamo a isto karaté!
- Karateyi öğrenmeden önceydi.
- Isso foi antes de aprender karaté. - Ah...
Babaları bir karate okulu işletiyor.
O pai delas tem uma escola de karaté.
Karatede kara kuşak olduğumu söylememde fayda var.
Acho justo avisar-te que sou cinturão negro em karaté.
- Ah, Karate filmi!
Ah, um golpe de Karaté!
Karate bana çok şey ifade ediyor.
O Karate é muito importante para mim.
Finlandiyalı hoppa, senin karate öğretmenin yani, öyle mi?
Esta flausina finlandesa é tua instrutora de karate?
Bir tür karate sayılır, değil mi?
- É uma espécie de karate.
Ben bir keskin nişancı ve bir karate uzmanıyım.
Sou bom atirador e mestre em karate.
Tabii milleti o karate numaraları ile pataklarken iyi oluyor.
És um grande homem quando bates em miúdos aplicando truques japoneses.
- Jiujitsu, boks, karate.
- Jiu-Jitsu, Boxe, Karaté...
Karateden siyah kuşak?
Cinturão negro de karaté?
Rawley, Avrupa Karate şampiyonuydu.
O Rawley foi campeão europeu de karaté.
Çünkü ben karateciyim.
Sou um homem do karaté!
Karateciler içerden yaralanır, zayıflıklarını dışarıya vurmazlar.
Os homens do karaté ferem-se por dentro, não mostram a fraqueza.
Neydi bu, karate mi?
O que era isso, karate?
Hey, karateci çocuk.
- Tudo bem? - Olha, o miúdo do karate.
Oh, karate.
Ah, karate.
Plajda sana sataşan çocuk... eski erkek arkadaşımdı.
Aquele tipo que deu problemas na praia... - O Rei do Karate? - É o meu ex-namorado.
- Karate okuluna ne oldu?
- E o lugar onde ensinam karate?
- Karate öğrenmek istiyor.
- Quer aprender karate.
Karate öğrenmeliyim.
Tenho de aprender karate.
Bu kez iyi bir okulda.
- Tu já aprendeste karate. - Mas numa escola boa.
Karate bildiğini neden söylemedin?
Porque é que näo me disse?
Balık ve karate.
Peixe e karate.
Karate 16. yüzyılda Çin'den geldi.
O karate veio da China no século XVI.
Sonra... Miyagi'nin ataları Karate dedi, boş el.
Depois, os antepassados de Miyagi chamaram-lhe karate, mäo vazia.
Arkadaşların hep karate öğrencisi.
Os teus amigos estudam todos karate?
Şu İngiliz'in... bir yumrukla yere serdiği dördüncü müşteri bu.
Aquela miúda! É o 4º cliente que ela arruma com um golpe de karaté.
Ben bir karate üstadıyım.
Sou perito em karaté.
Bu karate kötü bir şey.
Aquilo é mau karaté.
- Tabaklara karete yapma!
- Não partas nenhum prato com o teu karaté!
Samurayların savunma sanatı ;
Todos os bons soldados devem ser peritos no judo e karate ; nas artes do Samurai de auto-defesa ;