English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ K ] / Kazık

Kazık Çeviri Portekizce

1,892 parallel translation
Bize profesyoneller gibi kazık soktu.
Ele fodeu-nos. Fodeu-nos como um profissional.
Sana kazık atacak değilim, adamım.
Não te estou a querer roubar, meu.
Ruh da, benzer şekilde kazık işlevi görebilir.
E a alma pode se tornar como uma vara.
Bu yüzden babanın oraya inip şahsen kazık yemesi lazım tabii.
Então, como é óbvio, o teu pai teve de ir lá ser enganado em pessoa.
Çünkü Şeker Ayıcık'ın bize kazık atmasından bıktım birader.
Estou farto de ter o Sugar Bear sempre a intimidar-nos, B.
FBI'ın beni yakalamak için seninle pazarlık yapmak adına kardeşini ellerinde tuttuğunu öğrenmiş olmasaydım bu durumun üstünde hiç düşünmeden bana kazık atardın.
Se não tivesse descoberto que o FBI estava a usar o teu irmão, como moeda de troca para me apanhar... tinhas avançado com esta fraude, sem pensar duas vezes.
Yani şu kalbine kazık saplamayı düşlemediğin zamanlar
Queres dizer, aquela tua irmã que gostas,
Kafanı kazık dekorasyonunda kullanmak hariç.
Excepto para usar a tua cabeça para decorar um espigão.
Ona kazık atmaya kalkan herkesin kafatasını kırıyordu.
Ele partia o crânio de qualquer um que o tentasse roubar.
Kazık yemedik.
Não fomos roubados.
Sanırım üç ayımı kazık çakıcısının yanında telefonlara bakarak geçirdiğimden, benim için üzüldüler.
Ainda bem que mudaste de ideias. Este cartão-oferta está para expirar.
Değeri 200 papel deyip, kazık atabilirdim ama yapmadım.
Podia ter-lhe dito que valia 200 dólares, enganá-la. Mas não o fiz.
Onu şimdi oyundan almak biraz kazık atmak gibi olmaz mı?
Seria baixo cortá-lo agora, não acha?
Çünkü daha önce kazık yemiştim.
Porque já me enganaram antes.
Söylemenin sırası mı bilmiyorum ama annem derdi ki kişisel yararlarımız için birisine kazık attığımızda İsa'yı ağlatırmışız.
Para que conste, a minha mãe diz que, quando mentimos em nosso proveito, fazemos Jesus chorar.
Pembe saçlı kazık kadar herif etrafa tuvalet kâğıdı saçıyor. Şaka mı yapıyorsun be!
Um homem crescido com cabelo cor-de-rosa e PH.
Kuzu neden kazık gibi olmuş?
Por que sabe o cabrito a serradura?
Ama bana yeniden kazık atmana izin verirsem Allah belâmı versin.
Mas nem penses que te vou deixar lixar a minha.
İkimiz de payımızı alırız, kimse kazık yemez.
Saímos daqui cada um com um bom saco e ninguém fica mal.
Ama jokey bize kazık attı.
Mas o jóquei casal passou por nós.
Bu seferfeci kazık yedik dostum.
Acho que estás bem fodido, meu.
Bu pişirilen oyuncaklardan bile daha büyük bir kazık oldu.
Caramba, isto é uma roubalheira maior do que "Peças Encolhidas".
Bu yüzden sadece kayıtsızca bi yola düştüğünü düşünmeyi sürdürüyorsun. .. sadece dümdüz bi kazık. Çünkü başka -
Pensa que seguindo este caminho temerário, termina chocando-se porque não...
Kız arkadaşım gözümün önünde vampirin birine kazık saplamıştı.
A minha namorada, deteve um vampiro mesmo na minha frente
Onun yerine sen ona kazık atabilirsin değil mi?
Assim sendo, quem o lixa é você.
Minik bir kazık.
É uma pequena estaca.
Bir vampirin ölü, çürümüş kalbine saniyede 100 metre hızla giren minik bir kazık.
Uma pequena estaca para trespassar o coração morto e podre de um vampiro, a 100 metros por segundo.
Şu bebeğe kazık saplayalım.
Muito bem. Vamos passar um espigão através da cara do bebé.
Ona kazık saplayamam.
Não posso espetar uma estaca nele.
Çünkü kimse Randall Faulk'a kazık atamaz, değil mi?
Porque ninguém lixa o Randall Faulk, não é?
Yaptıkları budur, böyle bir araçla çocukların beyinlerine kazırlar çünkü bilirler ki çocuklar bu denli karmaşık fikirlere karşı entelektüel bir savunma geliştirebilmek için henüz çok küçüktürler.
É isso que fazem com este tipo de coisa, impingem isto na cabeça dos miúdos,... porque sabem que as crianças são demasiado novas para engendrar uma defesa intelectual contra uma idea sofisticada como essa.
Bisürü keskin kazık.
Coisas bicudas.
Anne Kaz, saldırıya uğradık!
Todas as unidades, estamos sob ataque!
Sevinerek iletirim ki sonunda dâhilere verdiğimiz 500,000 dolarlık bursumuzu almaya hak kazındınız.
Estou empolgado por lhe anunciar que o seu nome foi seleccionado para ser financiado em € 500.000.
Bu kız neden o kaz kafalıyla birlikte ki?
Por que é que ela anda com aquele idiota?
Land O'Lakes'in işleri gayet iyidi. Ta ki siz aç gözlü Munck'çılar fabrikayı ele geçip benim sadık, çalışkan müşterilerimin kökünü kazımaya başlayana kadar.
O Land O'Lakes estava a safar-se muito bem, antes de vocês "Munck-ees" gananciosos assumirem o controlo e começarem a dar cabo dos meus clientes leais e trabalhadores.
Ama sonra bu isimleri duvarlara kazıyarak, programın hızlanmasını sağladık.
Mas, desde que pusemos os nomes na parede o processo é muito mais rápido.
- Sirke gittiyseniz bu canlıların ufacık bir kazığa bağlanmış halde sakince durduklarını görmüşsünüzdür.
- Você já foi ao circo... e viu um deles ficou com calma, amarrado a um pedaço de pau?
Yıllık iznine çıkmış bir doçentle bir kazı yapıyordum.
Estava a trabalhar com um doutorado ilustre que estava de sabática.
Bizim stilimizin modası geçmiş ve artık kimse öyle kazı yapmazmış.
Também me disse que a forma como fazemos é pré-histórica e que já ninguém faz assim.
Kazısı senden hızlı diye kıskandın.
Tinhas medo que te derrotasse.
Bronco, Kaz Gölünün kıyısında parçasını kendine dikerken acı içinde haykırdı.
Bronco chorou de dores quando se sentou na margem do Lago Goose, tentando coser os seus tomates de volta.
Biz de eşeğimizi sağlam kazığa bağladık.
Nós também nos certificamos.
Sıkıştılar, sırtlarını denize döndüler. 94. Fransız direnişi ile birlikte koruyucu ve giriş sığınaklarında kazılmış tepelerle tamamen sarıldılar.
Estavam presos, de costas para o mar e a 94ª, juntamente com a resistência francesa, fizeram trincheiras e "bunkers" de madeira de proteção nas colinas ao redor cercando-os.
Soyadımızı memleketimizin tarihine kazıdık. Hem savaş esnasında hem de sonrasında fabrikamızın sabit, yoğun çalışması ile gereksinimlerini karşılayabildik.
Gravámos o nosso nome na história do nosso país... quando, tanto durante a guerra como depois, conseguimos suprir as suas necessidades... com a contínua laboração da nossa fábrica.
Hepimiz acıktık. "Midemiz kazınıyor" aslında?
Todos estamos famintos.
Fırında Kaz, mezgit balığı, kızarmış pençe.
Pato com laranja, bacalhau com natas e salmão gratinado.
Kemikleri kazıp çıkardık.
Desenterrei os ossos.
Kazık attın Burgess!
Double Cross Burgess!
Götrash ve nonoş idrar torbası sağ olsun bu hatıra acılı bir şekilde hafızama kazındı. Çünkü zaten yaralı olan sikim, son sürat koşmaktan dolayı şu anda minnacık oldu.
E agora, graças ao À Rasca e à bexiga de gaja dele, essa memória será sempre dolorosa, porque a minha pila já inchada, está irritada, por ter tido de bazar de pau feito!
Kazık mı?
Posto no lugar?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]