English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ K ] / Klaus

Klaus Çeviri Portekizce

2,334 parallel translation
Klaus bana o hikayeleri nasıl okuyacağımı öğretmişti.
Quando era miúdo, o Klaus ensinou-me a ler com essas peças.
Beni öldürerek Klaus'a ya da bebeğine ulaşmaya çalışmak size yaramaz.
Matar-me para afectar o Klaus ou o seu bebé não é a solução.
Klaus Mikaelson hakkında.
Sobre o Klaus Mikaelson.
Artık iyi olduğuna ve Klaus'u, kendisini hançerlediği için cezalandırmadığına göre, her zamanki gibi yine aralarından su sızmayacağı için arkalarını toplamak da bana kalacak.
Como está tudo bem, e ele não puniu o Klaus por tê-lo apunhalado, vão voltar a ser unha e carne e depois sobra tudo para mim.
Seni Klaus hakkında uyarmıştım.
Avisei-te em relação ao Klaus.
Klaus onları mineden arındırmış olabilir.
- Não importa, se o Klaus o tiver drenado.
Benim adım Klaus. Siz de şu güruhsunuz herhalde.
Chamo-me Klaus, e vocês são a Facção.
Klaus'u durduracağına dair söz ver.
Promete-me que o irás impedir.
Benimle gelmen için seni ikna edebileceğimi düşündüm ama Klaus, Marcel ve cadıların çevirdiği şeyler arasında kalmışsın.
Pensei ser capaz de convencer-te a vires comigo, mas... estás embrenhado no que quer que o Klaus, o Marcel e as bruxas cogitaram.
Klaus'u asla terk edemezsin.
Nunca deixarás o Klaus.
Klaus, sen ve Marcel arasındaki bu şeyin... Bir parçası olmak istemiyorum.
Esse assunto entre ti, o Klaus e o Marcel... não tem interesse para mim.
Klaus'u, bu şehri ve bütün o yetim vampirleri geride bırakabiliriz.
Podemos deixar para trás o Klaus... esta cidade e os vampiros órfãos.
Klaus nerede?
Onde é que ele está?
Marcel, Niklaus'un yaşadığı yer konusunda yalan söylediğini biliyor.
O Marcel sabe que o Klaus mentiu sobre o local onde vive.
Klaus senin imparatorluğunu yönetirken ona en çok istediği şeyi vermelisin.
Com o Klaus a controlar o teu império, precisas de lhe dar aquilo que ele mais quer...
Klaus beni takip ettiriyor.
O Klaus tem os homens dele a vigiarem-me.
Yüce Klaus tarafından koruma altındayım.
Estou sob a protecção do Klaus Todo-Poderoso.
Rebekah, hayatım boyunca gerçek ailemi öğrenmeye can attım. Tam izlerini bataklıkta buldum derken Klaus ölüm fermanlarını imzaladı.
Toda a minha vida, quis saber quem era a minha verdadeira família, e, assim que descubro que eles estão no Bayou, o Klaus manda matá-los.
Klaus ve Marcel, geldiğiniz için teşekkürler.
Klaus, Marcel. Obrigado por terem vindo.
Klaus'u bir tuzağa sürükledim. Yaptığım şey tüm zamanların en büyük hatasıydı. Öyle işte.
Levei o Klaus até uma armadilha, que foi, talvez, o maior erro de todos os tempos.
Eğer Klaus sana zarar vermeye kalkarsa ben de ona veririm.
Se o Klaus te tentar magoar, eu magoá-lo-ei.
Eğer Klaus'u durdurabilecek durumun olsaydı şimdiye kadar çoktan yapacağından eminim.
Tenho a certeza que se pudesses, verdadeiramente, parar o Klaus, já o terias feito.
Klaus'un eşi.
A esposa do Klaus.
Ben de sadece Klaus'un tutsaklarından biriyim.
Sou, apenas, mais uma das prisioneiras do Klaus.
Ne bu Klaus Mikaelson denilen adam, ne de hakkında söylenilenler umrumda değil.
Este Klaus Mikaelson... não me importa quem ele é ou o que os rumores dizem.
Ufak kardeşim Niklaus'u zapt etme girişiminizdeki fiyaskonuza bakırsa hem de 100'e karşı 1 olan avantajınıza rağmen uyarımı dinlemenizi tavsiye ederim.
Agora, com base na tua recente falha na subjugação do meu irmãozinho Klaus, isto somente terá... uma probabilidade de vantagem de 100 : 1, por isso, recomendo que ouças o meu aviso.
O parayı yerden aldığımda sana bağlılık yemini ettim Klaus. Arkadaşlığa değil.
Quando apanhei aquela moeda, jurei-te lealdade, Klaus, e não amizade.
Klaus, artık bana... Bilmek istemediğin doğruları ortaya çıkarmaya uğraşıyorsun.
- Klaus, não podes continuar... mas, andas à procura de verdades que não queres encontrar.
Klaus da bana bunu yapabilmem için bir fırsat sunuyor.
E o Klaus está a dar-me uma oportunidade para fazer isso.
Klaus'u, senden sonsuza kadar nefret ettirecek sözler söylediğini bilirim.
Eu sei quais são as palavras que o farão odiar-te para sempre.
Doğru ya. Sen şu, kardeşim Klaus'un hamile bıraktığı kurt kızsın.
És aquela, lobisomem que o meu irmão engravidou.
Hep birlikte bir aile olduğumuzdan şairane bir edayla bahsediyordu. Sonrasında Klaus, Elijah'ın gittiğini söyledi.
De como éramos família, e então... o Klaus disse que ele foi embora.
Görünüşe göre Niklaus alçakça, yani Klaus'ça bir şeyler yapmış.
O que significa que o Niklaus fez algo muito baixo.
Klaus, ortaya çık ve ağabeyimize ne yaptığını söyle seni narsist, kalleş herif!
Klaus, anda cá e diz-me o que fizeste com o teu irmão, seu narcisista, traiçoeiro!
- Klaus!
- Niklaus!
- Klaus, drop him.
Niklaus!
Klaus'un onu öldürdüğünü düşünüyorsun.
Achas que Klaus o matou.
Fakat bu Klaus'un bize işkence edebilmek için bir yol bulamayacağı anlamına gelmez.
Mas, isso não impede que Klaus encontre maneiras de nos torturar.
Klaus hevesini alıp bizi tabuttan çıkarmaya karar verene kadar orada öylece yatıyoruz.
O Klaus mantém-nos num caixão, até que decida retirar a adaga.
Klaus'u tanıyan birisi olarak söylüyorum, karnındaki şeyi doğurur doğurmaz seni içine tıkacağı tabutu çoktan hazırlamaya başlamıştır.
Conhecendo bem o Klaus, ele vai-te matar assim que deres à luz, seja lá o que estiveres a carregar.
Klaus'un geçmişte yaptıklarına bakarak tahmin ediyorum ki Elijah'ı hançerledi.
Se tivesse que adivinhar, conhecendo a história do Klaus, o Elijah está com uma adaga no peito.
Şimdi de yer yarıldı içine girdi.
E agora ele desapareceu, provavelmente por culpa do Klaus.
Siz de Elijah'nın, Klaus'u Marcel'in karşısında durmaya ikna edebileceğine inanabilecek kadar saflık yaptınız. Birlikte geçmişleri olduğunu herkes bilir.
E tu foste inocente o suficiente para acreditar que o Elijah ia conseguir virar o Klaus contra o Marcel quando todos sabem que eles têm uma história.
Klaus ile Marcel arasında bir bağ var. Farkındayım.
O Klaus criou o Marcel, já sei.
Marcel, Klaus'un vampire çevirdiği sıradan insanlardan değil.
Ele não é um tipo que o Klaus transformou em vampiro.
Klaus onu bir evlat gibi sevdi.
O Klaus amou-o como um filho.
Klaus kendisini o çocukta görmüştü.
O Klaus viu-se no rapaz.
Eğer Elijah'nın nerede olduğunu bildiğini duyarsam Klaus'tan korkmana gerek kalmaz.
Se eu descobrir que sabes onde está o Elijah... não vais precisar de temer o Klaus.
Emil, Klaus'un hayatına son verdiği tek erkek arkadaşım değildi.
O Emil não foi o único namorado que o Klaus matou.
- Klaus, hayır.
Klaus, não.
Klaus'un ona bir şey yaptığını düşünüyorum. Dur bakalım orada.
- Acho que o Klaus fez qualquer coisa.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]