Kolun Çeviri Portekizce
837 parallel translation
Jack, kolun yaralanmış.
Jack, aleijas o braço.
Asıl önemli olan, keskin olması değildir. Kılıcı kolun gibi kullan!
Não é a têmpera que importa... é a mão que a maneja.
- Elin kolun bağlı ha?
- Preso?
Elimi kolun üstüne koy. Çok halsizim.
Põe-me a mão no cabo, eu sofro demasiado.
Gelin hanım, arkadaşça sunacağın kolun için minnet duyacak, Crawley bir haftaya kadar filân. - Her bayıldığında, aslında.
A recém-casada lhe será grata pela sua mão fraterna, Crawley... numa semana ou então sempre que desmaiar.
İlk kalkışa hazır olmak için sağ kolun tamamen uzanmış olacak.
Braço direito todo levantado e prepara-se para a primeira elevação.
Kolun nasıl?
Como está o braço?
- Kolun uzunluğunda sabıka kaydın var.
- O seu cadastro é já longo.
Sana aşık olmamın sebebi kolun değildi. Veya elin de.
Eu não me apaixonei pelo teu braço... ou pela tua mão.
Senin yaşlı sağ kolun ha?
O teu antigo mão direita, hã?
Ateşlemeyi geciktirmezsen kahrolası kolun kopabilir.
Se não o fizer, pode dar-lhe cabo da porcaria do braço.
Önce kahrolası kolun kopuyor, sonra da kahrolası parmağın kopuyor.
Primeiro, perde a porcaria do braço e depois a porcaria do dedo.
- Görünüşe bakılırsa kolun fena yaralanmış.
- Tem o braço ferido gravemente.
Evet, Bushrod Gentry bu kolun hemen burada ağaçların arasında yapılacak tedaviden daha fazlasına ihtiyacı var.
Bom, Bushrod Gentry este braço necessitará mais cuidados dos que se encontram no bosque.
- Kolun nasıl?
- Como tem o braço?
Kolun nasıl, Gentry?
Como tem o braço, Gentry?
İyiliği unutmazsın, ha? Sağ kolun ta buraya kadar, ha? Yaşasın, işte amca diye sana derler.
Com que então, o braço direito até aqui...
- Kolun nasıl?
- Como vai o braço?
- Kafatasın çatladı, iki kere kolun kırıldı, üç dişin yok ve dört kez bıçaklandın.
- Sofreu uma fractura do crânio, duas fracturas no braço, perdeu três dentes e foi esfaqueado quatro vezes.
Kolun nasıl Charlie?
Como está o braço, Charlie?
Kolun.
A casa de McSween.
Kolun, boynun.
Celsa!
- Kolun nasıl?
- Estás a recuperar a velocidade?
Tamam, kolun kırık numarası yapacaktın ama..
Vamos forçar a caixa-forte com o truque do braço e cabeça?
Kolun için üzgünüm. Ne zaman oldu?
Sinto por seu braço, John.
Kolun için yapabileceğim bir şey var mı, hayatım?
Há alguma coisa que eu possa fazer por seu braço, querido?
Kolun kırık değil mi?
O braço não está partido?
Kolun nasıl? İyi.
- Como está o teu braço, Andy?
- Kolun nasıl?
- O teu braço, como é que está?
Kaç kolun olduğu umurumda değil.
Pouco me importa quantos braços tens.
Eğer bu kurşun derhal çıkartılmazsa yara kangren olur. Ve bu yüzden, kolun kesilmek zorunda kalır.
Se não se tirar a bala, vai gangrenar e depois terá de amputar o braço.
Eminim sana kolun için tek kuruş ödememişlerdir.
Aposto que nem sequer lhe pagam um tostão pelo seu braço.
Dün gece tüm yan tarafın hissizdi, sadece kolun değil.
Ontem, atacou-lhe todo o lado, hoje é só o braço.
- Yanlış kolun altında.
- Puseste-a do lado errado.
İyi görünüyorsun, kolun nasıl?
Está com bom aspecto. Como está seu braço?
Her kolun farklı bir işlev yapmasını kontrol edebilecek bir beyin.
Mentes com tal capacidade que cada membro executa uma função diferente.
O zaman neden cesedin kabın yanında, bir kolun ateşin içinde ve gömlek kolunun ve elin yanarken bulunduğunu söyler misiniz?
Então, como se explica que encontraram seu cadáver junto ao fogo, com um braço em chamas, com a manga e a mão carbonizadas?
Hangi bacağın hangisine, hangi kolun hangisine ait olduğunu söylemek imkansızdı.
Nem se sabia de quem eram os braços ou as pernas.
Hangi bacak hangi bacağın eşi, hangi kol hangi kolun, bilinmiyordu gerçekten çok iğrençti.
Nem se sabia de quem eram os braços ou as pernas. Era uma coisa horrível.
Kolun yok? Hiçbir şeyim yok.
Não tenho nada.
İlginç olan eski usul çubuklarla pilav yerken ağızlarına kolun kürüme hareketiyle götürüyorlar.
O que é interessante é que quando comem arroz com chopsticks, levam-no à boca como se cavassem, assim.
Ben hep senin sağ kolun oldum
Que fui sempre o teu braço direito
Marianalardan batıya hareketle, Nimitz bir Amerikan amfibik gücünü, iki kolun birleşmesi amacıyla MacArthur'un emrine kaydırdı.
Avançando para ocidente, vinda das Marianas, uma força anfíbia americana foi colocada por Nimitz sob o comando de MacArthur, à medida que as duas frentes rivais começavam a juntar-se.
Kolun ya da bacağın kırılana kadar da seni dövmeyi bırakmıyorlardı.
E batiam-nos até nos partirem um braço ou uma perna.
- Kolun nasıl?
- Como estás do braço?
Kolun koptu.
Ficaste sem braço.
Kolun amma uzunmuş!
Tendes o braço longo.
Bu senin elin, bu senin kolun.
Esta é a tua mão, este é o teu braço.
Kolun bu.
Isto é o teu braço.
El, el! Bu senin kolun.
Mão, Mão!
- Kolun nasıl?
Como é que está o teu braço?