Kristal Çeviri Portekizce
1,294 parallel translation
"Kristal mavi ırmaklar"
Rios de azul cristalino.
Arkadaşım Altana, Gerçekten de büyük bir kristal damarı bulmuş.
Minha amiga Altana, ela... ela encontrou um veio de cristais dos grandes.
Crichton, tam burada bir kristal buldum.
Crichton, tenho um cristal aqui ao pé.
Belki bir kristal rezonatörü.
O ressoador de cristal.
Kırılmaz kristal iple bağladım.
Ancorei-a com a corrente de diamante inquebrável.
Kristal kâseden puding yememiştim hiç.
Nunca comi pudim numa taça de cristal.
Kristal şamdanlara pek ihtiyacımız olmadığı için onları değiştirdik.
Sabes, na verdade não... utilizávamos muito esses castiçais de cristal. Por isso, acabei por... trocá-los.
Baccarat kristal şamdanlarını, maymun lambasıyla mı değiştirdin?
Castiçais Baccarat por um candeeiro de macacos?
Ayrıca malik asit mikro-kristal cila da var, kırmızı, numarası 21.
E malate, cera microcristalina. Vermelho número 21.
Kristal pembeler donuk pembelerle karışmış
Os rosados estão todos misturados...
Kristal kadar berrak.
Eu já entendi.
Bir dakika. Jamisonlar kristal şamdanları getirmişti. Sullivanlar da gümüş olanları mı?
Os Jamesons deram os castiçais de cristal, e os Sullivans deram a prata...
İlişkimiz, tıpkı otellerimiz gibi kristal kadehli seçkinlikten plastik bardaklı adiliğe dönmüştü.
O nosso caso, tal como os hotéis, passara de elegante com cristal para puído com copos de plástico.
- Hayır, bu kristal bir kafatası.
- Nao, e uma caveira de cristal.
Dünya üzerinde bulunmuş en az bir düzine kristal kafatası sayabilirim,..... fakat Nick'in Belize'de bulduğu gerçekten sıradışıydı.
Posso nomear uma dúzia de caveiras de cristal de varias partes do mundo, mas a caveira descoberta pelo Nick era única.
Bu... Her neyse, konu şu ki, hiç kimse o zamanki teknoloji ile..... tek bir parça kristalden kristal kafatasının nasıl olup da yontulduğunu açıklayamamıştı.
Ninguem conseguiu explicar como e que a caveira do Nick foi esculpida, de um único pedaço de cristal, a contragosto, dada a tecnologia da altura.
Nicholas Ballard kristal kafatasının bir aktarım cihazı olduğunu düşünüyordu.
O Nicholas Ballard cria que a caveira era um aparelho de teletransporte.
Cevap o. Evet, bu bir kristal... kafatası.
Bom, e uma caveira de cristal.
Prenses, yıllar içinde çok şeyler gördüm : Aradale'in kristal nehirleri, Kash-tol-remi'nin mavi yanardağları, hatta Grablek 6'nın yıldız yangınları, ama hiçbiri seninle kıyaslanamaz.
Princesa, ja vi muitas coisas, os rios de cristal de Erridel, os vulcões azuis de Kashtorr Rama, ate a chuva de estrelas de Grablax 6,
Michael, annemin kristal bardakları ile mi içiyor onlar?
Michael, eles estão a beber dos copos de cristal dos meu pais?
Direk şişeden içmeye çalışıyorlardı, ve ben "Durun durun, şu kristal bardakları kullanın" dedim.
Eles queriam beber pela garrafa mas eu disse, 'Não, não! '
Kristal duvarlı, 25m tavanlı... ve burayı, buraya bağlayan bir kaydıraklı.
Com paredes de cristal, um tecto com 25 metros de altura e um escorrega que liga esta parte aqui a esta aqui.
Yer : Kristal Göl Araştırma Tesisleri
laboratório DE pesquisa DE CRYSTAL LAKE
- Ben... Ben, Kristal Göl Araştırmasında proje yöneticisiydim.
Eu era a chefe de pesquisa no Laboratório de Crystal Lake.
Kristal Gölü, 1980 tarihli dosyasındaki değişiklikleri hazırla.
Preparar variações com base no arquivo Crystal Lake, 1980.
O, Kristal Adam.
"Este é o Homem de Vidro."
Bana Kristal Adam derler.
Me chamam de Homem de Vidro.
Kristal Bay McElroy.
Como cristal, Sr. McElroy.
Kristal.
Como cristal.
Kristal odası nerede?
Onde está a câmara do cristal?
- Hemen üstümüzde, 1 50 metre yukarıda asılı dev bir kristal var.
Há um cristal gigante 45 metros acima das nossas cabeças.
Tehlike zamanında, kristal soylu kanı taşıyanlardan birini seçer. Kendini ve halkını korumak için.
Em tempos de perigo, o cristal escolherá um anfitrião de sangue real para o proteger e ao seu povo.
Kristal, bizden öncekilerin duygularını toplayarak büyür.
O cristal vive das emoções colectivas de todos os que nos precederam.
Kristal zamanla kendi bilincini geliştirdi.
À medida que crescia, desenvolveu uma consciência própria.
kristal gibi berrak.
como cristal.
Kameraların kullanımı çok zorsa, nasıl oluyor da keskin karelemeyle binlerce resim kristal netliğinde çekiliyor?
Se as câmaras eram tão difíceis de se manipular como milhares de fotos foram tiradas com tanta clareza, e enquadramento preciso?
Burnunda bir kristal örneği ve tırnaklarında toprak kalıntıları buldunuz.
Você achou uma amostra de cristal ao nariz dela e onder de sujeira as unhas dela.
Kristal için evet ama toprak için birşey yok.
Para os cristais sabemos nós,
Bir değirmen taşıyla ezdiğinde küçük, yeşil bir kristal elde edersin.
A minha mãe costumava juntar-las. Sempre que ela tinha uma, ela dava-lhe polimento a guardava-a em segurança.
Silis, kristal gibidir.
A sílica é um cristal.
Kristal ile senin görevinin gücüne odaklanıyorum, ki, teknik olarak, gücü hala yaşıyor.
Estou a focar o cristal no poder da tua protegida, que, tecnicamente, ainda está viva.
Bukalemun burada olmalı çünkü kristal asla yanılmaz.
O camaleão tem de estar por aqui algures, porque o cristal nunca mente.
Şey... birde bir kutu kristal vardı.
Bem houve aquela caixa de seixos.
Raves'e özel uyuşturucudan aşırı dozda aldığı için ölmüş. Kristal tozu, ketamin ve Ex.
Morreu de overdose de medicamentos habituais nas raves, metanfetaminas, ketamina e "E".
Yapmamız gereken ilk şey Frazier Koruluğuna geri dönüp, orada daha kaç kristal olduğuna bakmamız.
Primeiro vamos voltar a Frazier Woods e ver quantos cristais ainda lá existem.
Burada kristal yok.
Não há cristais aqui.
Babamın öldüğü gece Claire'in kristal meth yaptığını biliyor muydun?
Na noite em que o pai morreu, a Claire estava com moca de metanfetamina.
Hayır, sadece kristal meth.
Não, é só Ice.
- Kristal.
- Ice.
Ama sinir krizi geçiriyorum babam öldü diye mi, yoksa kristal yüzünden mi bilmiyorum, ama...
Mas estou a ir-me abaixo. Não percebo se é por o pai ter morrido, se por estar pedrada...
Ateş söndüğünde ve kristal siyaha döndüğünde, büyü tamamlanacak.
Normalmente tem sangue e é horrível.