Kurban Çeviri Portekizce
20,681 parallel translation
72 saatte 3 kurban oldu.
Então agora temos 3 vítimas num espaço de 72 horas.
Doğru kurbanı avlamak zaman ister, yani işsiz olabilir.
Procurar a vítima perfeita, leva tempo, por isso parece que ele não tem um emprego.
Ya da korsan taksi işi gerçektir ve sadece doğru kurbanı bulunca saldırıyordur.
A não ser que o táxi cigano seja legítimo e ele só ataca quando a vítima é do tipo certo.
Şüpheli daima ensesinde olduğunuzu hissetmeli ve yeni kurbanı olabilecek her Amerikalı kadın köşe başlarında kendilerini koruyacak polisleri görebilmeli.
Este suspeito precisa de sentir a sua respiração na parte de trás do pescoço, em todos os momentos, e cada mulher Americana lá fora que pode ser a próxima vítima dele precisa sentir que há um polícia em cada esquina que está lá para protege-las.
- Kurbanı bağlayın!
Prepara-te para o sacrifício!
Ayrıca kurbanın pornografiyle bağlantısı olduğunu da biliyoruz.
Também sabemos que a vítima estava envolvida em pornografia.
Kurbanın adı Robyn King, 20 yaşında.
A vítima é Robyn King, 20 anos.
İlk kurban Dee Brown nişanlıymış ve İngilizce dersi verdiği Japon okulunda ölü bulunmuş.
A primeira vítima, Dee Brown, tinha sido pedida em casamento quando foi encontrada morta numa escola Japonesa onde ensinava Inglês.
İkinci kurban 32 yaşındaki Bobby Freeman'ın gezi blogu varmış ve kendini hızlı trenin önüne atmış.
Segunda vítima, Bobby Freeman, 32, sexo masculino, um "bloguer" em viagem que atirou-se para a frente de um comboio bala.
Cesetleri Amerika'ya yollamada çıkan bürokratik sorunlar yüzünden... -... üç kurban da hala burada.
Devido a atrasos burocráticos no transporte dos corpos para os EUA, as três vítimas ainda estão aqui.
Yani kurban fiziksel olarak oynatılmış ya da ölüm anında mücadele içindeymiş.
O que nos diz que a nossa vítima foi manipulada fisicamente ou algum tipo de confrontação no momento da morte.
Kurban midesine bıçak sokarak kendi karnını deşer.
É quando a vítima espeta uma faca no próprio estômago.
Kurban Amerikalı değil, Japon.
A vítima é Japonesa, não Americano.
Aynı bölgede 24 saat içinde iki intihar kurbanı var.
Temos duas vítimas de suicídio na mesma área no espaço de 24 horas.
Dört kurbanın üçü yerel bir okulda, suşi restoranında ve metroda bulundu.
Três das quatro vítimas foram encontradas, numa escola local, num restaurante de "sushi", e no metro.
Sıradaki kurbanın kim olduğunu gösteren bir şeye ihtiyacım var.
Preciso que me encontres alguma coisa que nos diga quem possa ser a próxima vítima.
Yanık kurbanından haber var mı?
Então, alguma actualização sobre a nossa vítima queimada?
SENATÖR MORRA, NEW YORK'TA SUİKASTE KURBAN GİTTİ
SENADOR MORRA ASSASSINADO EM NOVA IORQUE
Üyeler hiçbir fikirlerinin olmadığını... Gecenin sonunda Piper'ın huysuz, bir eski ajan mı yoksa Morra ile Sands'in bir kurbanı mı olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu.
Ao fim da noite, não estava mais perto de saber se a Piper era uma ex-agente decepcionada ou uma vítima do Morra e do Sands.
David Englander, ilk kurbanına sarıldığından beri Bay Cevizli Şekerleme ve Kaymaklı'nın izini arıyor.
O David Englander tem perseguido o "Sr. Pralinado de Amêndoas" desde que ele "abraçou"
Ian Aston kapıyı yüzümüze kapattı. Bu da onunla birkaç kurban arasında bağ kurunca gayet mantıklı oldu.
O Ian Aston fechou a porta na nossa cara, o que fez sentido quando estabelecemos a ligação entre ele e duas das vítimas.
Gerçek Eloise Carlisle'ı kimin öldürdüğünü bulmak istiyorsanız kurbanın kendini sorgulayın.
Portanto, se querem descobrir quem matou a verdadeira Eloise Carlisle, porque não interrogar a própria vítima?
Eğer şansın olsaydı bir cinayet kurbanına ne sorardın?
O que perguntarias a uma vítima de homicídio se tivesses a oportunidade?
Bu parlayan şeyler, bir cinayet kurbanının üzerindeydi.
Este brilho radiante, estava numa vítima.
Curtis ve Rosie Tanaka cinayete kurban gitti. Karı, koca ilaç uzmanlığı yapan çift, dün gece East Village'daki laborataruvarlarında ölü bulundu.
O duplo homicídio de Curtis e Rosie Tanaka, um casal de farmacologistas foram encontrados mortos no laboratório deles, ontem à noite.
Kurban erkek bir ilaç uzmanı. Bir tür girişim laboratuvarında çalışıyor.
A vítima é um homem farmacologista, trabalhava num tipo de laboratório star-up.
Lovejoy Fountain Parkı, bir kurban var.
No Lovejoy Fountain Park, uma vítima.
Hâlâ kurban sensin demek.
Continuas a ser a vítima, não é?
Ash'e yeni bir kurban için yardım edelim mi?
Devemos ajudar o Ash a encontrar outra vítima?
Genelde küçük temiz bir kazık geriye kalır kurban etmede ama bunu her kim yaptıysa onları havaya uçurmuş.
Normalmente, as imolações deixam um monte de cinzas, mas parece que quem fez isto os fez explodir.
Rozy, Vikram Makhija'nın kötülüklerinin bir kurbanıymış!
Rozy foi vítima das atrocidades de Vikram Makhija.
İtiraf etse de etmese de bunu kurbanı olmayan bir suç olarak düşünmeniz için uğraşıyor. Eğer onu beraat ettirirseniz herkese şöyle deme hakkını vereceksiniz :
E, quer ele diga quer não, ele está a apostar no facto de pensarem que é um crime sem vítimas, mas, se o absolverem, estão a dar permissão a todos para dizer...
Her kurban ortaçağ işkenceleri ile öldürülmüş.
Cada vítima sofreu alguma forma de tortura medieval.
Hiç bir kurbanın kaydı yok.
Nenhuma das vítimas tinha ficha.
- Ben kurbanım.
- Eu sou a vítima.
Peki sizin kurban ettiğiniz insanlar?
Mas as pessoas que o atacaram?
Rimona isimli bir kullanıcı Drexel'in sonraki kurbanı hakkında bir şeyler yayınlamış.
Uma "Rimona" fez um artigo a promover o próximo espetáculo de Drexel.
- Kurbanımızın görüntüsü.
Uma imagem da vítima.
"Bir şey söylemezsen sadece kurban olursun."
"Se não disseres nada, serás, apenas, uma vítima".
Boynuzlular ve cinayete kurban giden karıların yıllarıdır süregelen bir şeydir.
Homens traídos e mulheres assassinadas andam em conjunto.
Kurbanınız, Ellen Jacobs... O Triborough Katili'nin kızıdır.
A vítima, Ellen Jacobs, é filha do Assassino de Triborough.
Belki konuşan bir köpeğin ona kadının ruhunu tanrılara kurban etmeyi emrettiğini düşünmüştür.
Talvez achasse que um cão falante o mandara oferecê-la aos deuses.
Annesi, Triborough Katili'nin üçüncü kurbanı. 1988'de ölmüş.
A mãe dele, a terceira vítima do Assassino de Triborough, faleceu em 1988.
Asla kurbanı olmadım Rastgele uyuşturucu aramalarının
Eu nunca fui alvo De uma busca aleatória por drogas
Kurban hakları zırvalarına meydan vermeyiz.
Não os deixe começar com aquelas tretas dos direitos da vítima.
Kendisi şartların kurbanı oldu.
Foi uma vítima das circunstâncias.
Ona kurban dediler!
Acham que ele é a vítima!
Şimdi, istisnasız bütün sarılmalar kurbanın evinde olmuş.
Agora, e sem excepção, cada um dos "abraços"
Jared Locke'ın kurbanı?
- A vítima de Jared Locke?
Kurbanın adı Ellen Jacobs.
A vítima é Ellen Jacobs.
Tıpkı kurbanımız gibi.
Como a nossa vítima.