Kurtarın Çeviri Portekizce
4,105 parallel translation
- Kurtarın beni, lütfen.
- Por favor, não!
Kurtarın onu!
Salvem-no!
Ve önce pahalı şeyleri kurtarın.
Salvem os mais caros primeiro.
Lütfen bebeğimi kurtarın.
Por favor, salve o meu bebé.
- Köpeği kurtarın!
- E salvem o cão.
Lütfen Oliver'ı kurtarın.
Se tiveres uma hipótese, aproveita-a e dá cabo dele. Por favor, salvem o Oliver.
Kızı kurtarın.
- Trás a garota, a garota...
imogeni kurtarıp beni vursaydınız, intikamınıza daha fazla değerdi.
Salvaram a Imogen e golpearam-me, e o peso da sua pena em mim caía.
Tanrı aşkına Amy, bu yüzden tıptan atıldın. Cesetlerle uğraşmak yerine hayat kurtarıyor olabilirdin.
Deixaste medicina por causa disto, devias salvar vidas e não lidar com cadáveres.
Kurtarılışını hatırlıyor musun Amos?
Recorda-se de ter sido resgatado, Amos?
Teslimiyetimin bedeli onlar için ölüm olacak ve Tanrı'nın araya girip onları kurtaracağından kuşkuluyum. Emirlere itaat ederek çocuklarımın hayatlarını kurtarırım.
Se capitular, condeno-os à morte e não creio que Deus os salve no último momento, ou executo as minhas ordens e os salvo.
Kendini kurtarırsın sanıyordum ama senin dediğin gibi de olur.
Achei que talvez quisesse ajudar-se a si própria. Mas podemos fazê-lo à sua maneira.
Canlı yem olarak kullanacaklarsa neden hayatını kurtarıyorlar?
Porque o salvariam para enforcá-lo como isco vivo?
Kıçını ikinciye kurtarıyor.
A segunda vez que ela te salva.
Sen kurtarılacaksın.
Tu serás salvo.
Uluslararası Kurtarıcı Evlat Edinme Komitesi'ne ulaştınız.
Ligou para o Resgate Internacional de Adoções.
Kurtarılacak o kadar polisin hayatını düşün.
Pensa em todos os agentes que serão poupados.
Peki ya beni kurtarışların?
Quando me salvaste...
Ölüp yeniden canlanmanın kaderimde olduğu aşikar tıpkı kurtarıcımız İsa gibi.
Era o meu destino morrer e ressuscitar, como Jesus.
Eğer suçunu kabul edersen, bizi duruşmadan kurtarırsın.
Se te declarares culpado, vais-nos poupar a um julgamento.
Will'i suçlu bulunmaktan ve hayatını kaybetmekten şimdilik kurtarıyor.
Poupa a vida de Will e dele ser culpado por enquanto.
Ben gittikten sonra onu benim için kurtarır mısın?
Irás salvá-lo para mim... quando eu morrer?
Onların hayatını kurtarıyoruz.
Estamos a salvar, estes homens.
Sen kimi kurtarırsın?
Quem salvava?
İnsanların hayatını kurtarıyorsunuz.
Tu salvas a vida das pessoas.
Bu yetmezmiş gibi sabık kurtarıcım bir rüyanın parçası olmak için fazlasıyla iğrenç olan kokularını hatırlatırcasına yayıyordu.
E, como se não bastasse, o meu salvador tinha um cheiro terrível demais para ser parte de um sonho que pudesse ter.
Lafı açılmışken sence Klaus, onu kurtarmak yerine Hayley ve kurt arkadaşını kurtarıp onu o hâlde bıraktığını öğrenince ne yapacak?
Por falar de... O que é que achas que Klaus vai fazer quando descobrir que o deixaste a sofrer, enquanto salvaste a Hayley e os seus amigos lobos?
Senin bana gelip "Vee, n'olur beni bu grup evinden kurtar." dediğinde sana hayır demenin ne kadar kolay olduğunu biliyor musun?
Sabes o quão fácil seria para mim dizer não quando vieste ter comigo e disseste, "Vee, tira-me desta casa de acolhimento"?
"Beni bu ayyaş sütbabamdan kurtar n'olur."
"Salva-me deste doentio pai adoptivo que apanhei."
İkimiz de okyanusun ortasında boğuluyor olsak, birimizi mi kurtarırdın?
Se nos estivéssemos a afogar no oceano e só pudesses salvar uma de nós?
Bir gün bir kraliçe olursan Burgess bir sürü mutlu kanun çıkarırsın ve bütün bunlardan insanları kurtarırsın.
Quando fores rainha durante um dia, Burgess, fica só com as leis legais e livra-te dos malvados.
Asla güvende olmadığımın, Kurtarıcı için istediğim, hayal ettiğim gibi bir hayatın olmadığının hatırlatıcısı.
Um lembrete... de que nunca estive segura. O que eu queria... o que pensava que poderia ter, não estava no destino da Salvadora.
Eğer beyaz şapkalar yoksa, eğer herkes kötü ise, eğer herkes kendini düşünüyorsa, eğer sevdiğim herkes bir canavarsa, kimse kurtarılmaya deymiyorsa, tüm bunların anlamı ne?
Se não há bondade, se são todos maus, se o futuro está condenado, se todos que amo são monstros, se ninguém merece ser salvo, qual é o sentido?
İkimizi de bir sürü zahmetten kurtarırdın.
Tinhas-nos poupado muitos problemas.
- Aile, zor durumların mükemmel kurtarıcısıdır.
A família pode salvar-te em tempos difíceis
Amerikalıların hayatlarını kurtarıyoruz.
Estamos a salvar vidas Americanas.
Bir masum Amerikalının hayatını kurtarıyorsa zavallı kariyerimden kalan her gün bunu yapacağım.
Todos os dias o resto da minha carreira se isso salvar vidas americanas inocentes.
Ben seni kurtarırım. Sen beni kurtarırsın.
Tu salvas-me.
Bu gece Lord Hazretleri'nin giyinme odasında uyuyacaksınız, yarın neyin kurtarılacağına bakacağız.
Deverá dormir no quarto de vestir do Sr. Conde hoje e veremos o que conseguimos salvar amanhã.
Arkadaşını kurtarıp ömür boyu o canavar olmadan yaşayabilmek için ödemen gereken sadece küçük bir bedel.
Um pequeno preço a pagar para curar o teu amigo, e viver uma vida livre de um monstro.
Arkadaşını kurtar.
Salva o teu amigo.
Adamın hayatını bir kez kurtarırsan gümüş madalya alırsın.
Salvo a vida do homem uma vez, ganho uma medalha de prata.
İkince kez kurtarırsan gider smokin kiralarsın.
Salvo-a duas vezes e tenho de alugar um fraque.
Slade'in Mirakuru ordusunu saldıktan sonra ortada kurtarılacak bir şehir kalacağını mı sanıyorsun?
Achas que há uma cidade para salvar? Depois de soltar o exército do Mirakuru de Slade?
Alice, eğer Will'i kurtarırsan... Harikalar diyarı'nıda kurtarırsın.
Alice, se conseguires salvar o Will, conseguirás salvar o País das Maravilhas.
O halde kendini kurtar "kahraman." Tüm dünya sahne alanın artık.
Então salve-se, herói. O mundo é o seu palco.
İster inan ister inanma, şu anda kıçını kurtarıyorum.
Acredites ou não, estou a salvar-te o coiro agora.
Ama eğer böyleyse bir daha kurtarılmaya ihtiyacın olduğunda dizlerinin üstüne çöküp dua edersin, tamam mı?
Mas se assim é, da próxima vez que estiveres num aperto posso sugerir que te ajoelhes e rezes?
İnsan doğasına karşı ama hayat kurtarıyor, şimdi kıçını kaldır.
É contra a natureza humana, mas salva vidas, então mexe-te.
Sen tam bir kurtarıcısın.
És uma santa.
Hayatını kurtarıyorum, aptal.
A salvar a tua vida, idiota.