Kâğıt Çeviri Portekizce
1,353 parallel translation
Katilin notunu yazdığı kâğıt senin defterinden alınmış.
O bilhete do assassino veio do seu bloco.
Üstünde kısmi ayak izi olan bir kâğıt parçası.
Encontrei isto.É outra peça. É um pedaço de papel codificado com uma pegada parcial impressa.
Hazine, bütün kâğıt paralara filigran basıyor.
O Tesouro inclui-a em todo o papel moeda americano.
Veya nerede olacağını. Evinde mısır koçanı ve yağlı kâğıt buldum.
Encontrei cascas de milho e papel de pergaminho na casa dela.
Bu kâğıt için dünyada bir yerlerde bir ağaç öldü!
E algures no planeta, uma árvore morreu para fazer esta folha de papel.
İsimliği takarsam, biraz kâğıt kalıntıları bırakır. - Süeti mahveder.
Se a puser, vai dar cabo do veludo.
Kâğıt oynamasına izin mi verdin?
Deixaste-a jogar às cartas?
Kâğıt işlerini ben hallederim.
Trato da papelada.
Kumarhane, ev. kâğıt oyunları. Albert hepsini oynar.
Cavalos, casinos, jogos de cartas.
Hatırladığın için beş kâğıt.
Toma $ 5 por te lembrares.
Sana yardım etmeme izin verdiğin için, al sana on kâğıt.
Toma $ 10 por me deixares ajudar-te.
On kâğıt yeter mi?
10 dólares chegam?
Kahretsin, kâğıt üzerinde mükemmel.
Bolas. Ela é perfeita no papel.
Birinin yüzünün her santimini gösteren, yakından çekilmiş fotoğraflarını alıp gerçek boyutta basabilirim. Sonra fotoğrafın fotokopisini çekip insanın yüzüne kâğıt hamuru parçalarını koyup gerçek bir maske yapabilirim.
Peguei numa pilha de grandes planos de uma pessoa, tipo todos os centímetros da cara, e depois, imprimi-os em tamanho real e fotocopiei-os para fazer pedacinhos de "papier-mâché"
George bana kâğıt hamurunun tarihini anlattı.
O George contou-me a história toda do "papier-mâché".
Bana kâğıt bebekleri, kötü ilişkileri ve insanların aptalca konularda söyledikleri yalanları anlatıyor.
Faz-me lembrar as bonecas de papel, as más relações e as mentiras que as pessoas dizem sobre coisas estúpidas.
Yanınıza mendil veya açılmamış kâğıt mendil paketi alabilirsiniz. Yanınızda sadece bir dolarlık banknotlar olabilir.
Pode levar um lenço de mão, um pacote de lenços de papel fechado e $ 30 em moedas e notas.
Tamam, bir kağıda önlü arkalı olarak bir milyon tane sıfır yazılabilseydi on üzeri yüz tane sıfır için kaç tane kâğıt gerekirdi?
Se um milhão de zeros puder ser escrito em ambos os lados de uma folha, quantas folhas são precisas para escrever 10 elevado a 100 zeros?
Benim de bazı kâğıt kalem işlerim var. Şeyle ilgili... Ofisle ilgili.
É, eu preciso adiantar uma papelada que é lá do consultório.
Bana kalemle kâğıt ve 15 dakika ver sana onlar hakkında tam bir tez yazabilirim.
Dê-me um bloco, uma caneta e 15 minutos, e faço-lhe uma dissertação total.
Herkes kâğıt kalem çıkartsın.
Teste rápido. Peguem todos uma caneta e um papel.
Hiçbir şeyi atlamak itemediğim için birkaç şeyi not aldım kâğıt burada bir yerde olacaktı.
Não queria esquecer-me de nada. Por isso, anotei umas coisas nesta folha de papel.
Kâğıt üzerinde kızdı fakat kadın işveleri yapıyordu.
"Pela idade era uma rapariga, mas agia como uma mulher."
Taş, kâğıt, makas?
Pedra, papel ou tesoura?
Evliliğimizin kâğıt üzerinde olduğunu söylemiştim sana.
Eu disse-te que o nosso casamento foi arranjado.
Kâğıt.
Carta.
Kâğıtları dağıt.
- Dê as cartas.
Dağıt şu kâğıtları.
Dê as malditas cartas!
Tatlım, insan kâğıt oynamakta özgür olmalı, değil mi?
Coelhinha, um homem precisa de tempo para uma jogatana.
- Kâğıtları dağıt.
- Dê as cartas.
İnanılmaz derecede budala biriyle kâğıt oynuyorduk.
Estivemos a jogar cartas com um idiota chapado.
Evet, sen arkadaşlarınla kâğıt oynuyordun.
Não, estavas a jogar cartas com os teus amiguinhos.
- Bütün gece kâğıt mı oynadınız?
- Jogou a noite toda?
Ama insanın kâğıt sayma huyu varsa, her şeye bir model uydurabilir.
Contudo, quando se adquire o hábito de contar cartas, encontramos padrões em tudo.
Tam battın dostum! Sen neye kâğıt çektin ki?
Rebentou e bem, meu velho, onde estava com a cabeca?
Shaitana kâğıt oynar mıydı dersiniz?
Acha que o Shaitana jogava às cartas?
Toprağı kazıp bir teneke kutuda bize ödemek için kâğıt dolarlar çıkardı.
Ele enterrou uma caixa de notas de dólares para nos pagar.
- Tuttuğun kâğıt bu mu?
- Esta é a tua carta?
Bana kâğıt lazım.
Preciso de papel.
Ben biliyorum, taş-kâğıt-makas yapalım.
Vamos fazer um jogo para decidir.
- Kâğıt mı oynuyorsunuz? - Hey.
Estão a jogar e não avisam?
- Kâğıt oynamaya ne zaman geleceksiniz?
Perguntas? Quando é que volta a jogar cartas connosco?
Yazmanız için kâğıt vereyim.
Tem de preencher este formulário.
Yüce Tanrı ya da kâğıt çevirme, veya papaz kaçtı... bu mekânda, senin için, ben izin verirsem olur.
O Senhor dos Céus, a roleta, qualquer jogo... nesta cidade, para ti, só com autorização minha.
Aptal bir kâğıt parçasının hayatımızı mahvetmesine izin vermemeliyiz.
Não devemos deixar um papel arruinar-nos a vida.
Bu binanın duvarları kâğıt gibi.
Digo-vos, às vezes penso que estas paredes são feitas de papel reciclado.
Tekneyi yapacak adamlar alsın diye buraya bıraktılar ve benim kaldırmam lazımdı ama kedicik ağaçta kalmıştı ve üşütmüştü ve kâğıt mendil bulmam gerektiği için...
Devia tê-lo levado, mas estava um gatinho numa árvore. Estava constipado e tive de trazer-lhe lenços e... - Tire-o daqui nos dias de limpeza da rua.
Şu kâğıt şeritlerde parmak izi arıyorum ama şimdiye kadar lekeden başka şey bulamadım. Hayır.
Não.
kâğıt var mı?
- Tens papel?
- Kâğıt
- Papel.
Kâğıt mı oynayacaksın?
Ajogar cartas?