Kırkın Çeviri Portekizce
488 parallel translation
- Hayır. Kırkıncı yıldönümü... yani işine başlamasının.
Não, era o 40 ° aniversário... do dia em que ele conseguiu o seu emprego.
Kırkınız birden mi?
Vocês, os 40?
Bir dahaki sefere kırkının da seninle gelmesine izin ver.
Da próxima vez leva os quarenta contigo.
Evet, kırkının sonlarında ama kariyerinde ciddi bir sıçrama yaptı.
Tem quarenta e muitos é sem dúvida, uma rápida ascensão.
İnan bana, kırkında.. .. hayatının daha yeni başladığını düşüneceksin.
Acredite que, aos 40 anos, sentir-se-á como se estivesse a começar a viver.
Bu adamı, Silas Lynch'i, kendi ırkının bir simgesi olarak, yaşayan herhangi bir beyaz adamla aynı haklara sahip kılacağım.
" Converterei a este homem, Silas Lynch, em um símbolo de sua raça, o igual de qualquer homem branco'!
Kırk yılın başı bir evleniyorum.
Vou celebrar o meu casamento!
John oradaydı ve Jim'de öyle ve Georgie çavuş oldu kısa sürede ordu kim olduğuna bakmıyordu bile ve bizi sınıra sürdü, kuzeye askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk...
Marcha o John e o Jim mais além E o Georgie, um sargento forte Mas o exército Não sabe quem é quem
... koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma John gömüldü ve Jimmy öldü Georgie'yi vurdular talan yaptı diye ama kan halen kırmızı ve devam ediyor orduya asker alımı askerler yaşarlar topların gürültüsünde Ümit Burnundan Cooch Behar'a kadar bir gece yağmur altında çıkarsa karşılarına farklı bir ırk koyu tenli veya açık çiğ külbastı yapmak için hepsini yaparlar kıyma...
Uma raça estrangeira De tez branca ou trigueira Podem bem fazê-la Em mil pedacinhos
Beni incitmesi için daha kırk fırın...
É preciso mais que um sujeito destes para...
Acımasızca ilerleyen uygarlık için ovaları temizleyen ve kızıl ırkın sonunu getiren 7.
E assim nasceu o imortal 7º de CAVALARIA... ... que limpou as planícies para uma impiedosa civilização...
Kırk yılda bir böyle kuralsız bir şekilde konuştuğum için beni bağışlamalısınız.
E deve perdoar-me se eu tomar uma licença poética de vez em quando.
Bunların arasında da zengin bir tüccardan gelen kırk küp yağ olacak.
Entre eles, terá 40 barris de azeite de um rico mercador.
Sonra ileri kuraldışı bir pas attın. Sonra kırk yard geriye düştün.
Lançou fora do campo e anularam o gol.
Filistinliler kırk yıldır halkını esir tutuyormuş.
Durante 40 anos, os Filisteus tinham prendido o seu povo ao cativeiro.
- Kırk yılın başı şu çocuklar evde otursalar ne olur yani?
- Esses rapazes não param em casa?
- Yaşınız? - Kırk iki.
- Idade, por favor?
Cenaze masraflarını ödemem gerek ama sadece kırk kuruşum var.
Tenho que pagar pelo funeral dela, mas só tenho 40 tostões.
Yalnızlık sorunu, insan ırkının çaresizce diğer insanlarla birlikte olma ihtiyacı...
A barreira da solidão. O inevitável desespero da necessidade de contato com outro ser humano.
"Suça yatkın, bozuk bir ırk sahibi olmayı beklemektense veya....... bu kişilerin zayıf zekaları yüzünden açlık çekmelerini görmektense toplum üremelerini tıbbi yöntemlerle en başında engelleyebilir."
"É o melhor para todo mundo se..." "em vez de executar os degenerados pelos seus crimes..." "ou deixá-los à sua imbecilidade, a sociedade possa evitar a sua procriação..."
Lideri sanık olan bir ırkın yarattığı düzende.
Polly cuidará de você. Sua primeira vez em Londres? Oh não!
Joseph Curwen'ın o yaratıklarla insanları birleştirerek yeni bir ırk yaratmaya ve tanrılarını onların aracılığıyla yeniden hakim kılmaya çalıştığına inanıyorlardı.
Dizem que Joseph Curwen estava tentando... cruzar estes seres com humanos para criar uma nova raça... através da qual os deuses poderiam recuperar o controle.
Beni öldürmekle, ırkını özgür kılacağını mı sanıyorsun?
Achou mesmo que ao me matar libertaria sua raça?
Canlı yayında olduğumuzun farkında mısınız kırk beş dakika sonra seyirci karşısına çıkacaksınız ve biriniz eksik mi?
Sabem que daqui a 45 minutos vamos estar no ar, em directo, e vos falta um membro da banda?
" Plan yaparsınız gel gör ki Onun kafasında var kırk tilki
" Faça um plano e descubra Que ela tem outra coisa em mente
Yaratık, kendi ırkının annesi.
Esta criatura é a mãe da raça dela.
Sonra kırk kişi karısını istismar etti.
Depois, 40 deles violaram a sua esposa.
Kırk yıldır ihtiyaç duydukları anda insanların yardımına koştum.
Há quarenta anos, cuido das pessoas em seus momentos de dor.
Annem daha kırk fırın ekmek yemem gerektiğini söyledi.
A minha mãe diz que tenho muito com que viver.
Tüm bir ırkın sonsuza dek yok edilmesi, hem de tüm bir kıta bazında.
Mas a destruição de uma raça inteira em todo o continente.
Kurşun kocanızın vücuduna kırk beş derece açıyla girmiş.
A bala entrou no corpo do seu marido num ângulo de 45 graus.
Kırk yılın başı evini temizletmişsin.
Vejo que finalmente limpaste a casa.
Babasının da avukatlığını yaptım, kırk yıl boyunca en iyi dostumdu.
Fui o advogado e o melhor amigo do pai dele durante 40 anos.
Her ne kadar belli edilmemeye çalışılsa da son kırk beş yılın en soğuk kışı yaşanıyor kömür ve yiyecek stokları gitgide azalıyordu.
A censura esforçou-se para abafar, mas as pessoas sabiam. Às provações do blackout, juntou-se o pior Inverno dos últimos 45 anos, a falta de carvão, o estouro de canos e o racionamento de comida.
Ama, kırk yılı aşkın bir süredir hiçbir asilzade o koltuğa oturmamıştı.
Mas há quase 40 anos que nenhum lorde chegava a primeiro-ministro. Quanto ao seu rival...
Kırk tümen Maginot hattında beş tanesi de İsviçre sınırındaydı.
Quarenta divisões defendiam a Linha Maginot e cinco guardavam a fronteira com a Suíça.
En iyi kırk tümen, Almanya'nın olası saldırısı akabinde Belçika topraklarına girecekti.
Outras quarenta - as melhores - iriam para a Bélgica, um país neutro, quando a Alemanha atacasse.
Gücünün yarısını teşkil eden en iyi kırk tümeni yanlarında İngiliz tümenleri de olduğu halde kapana kısılmak üzereydi. Hitler ve generalleri onları bekliyordu.
Quarenta das melhores divisões, quase metade das suas forças, incluindo a Força Expedicionária Britânica, foram cair diretamente na armadilha que Hitler e os seus generais lhes tinham preparado.
Artık yeni, daha iyi bir ırk yaratmanın, vakti gelmişti.
Era altura de criar uma nova raça, mais bem adaptada.
Biz kırk haramiyiz ve bu gece bizim olacaksın.
Somos 40 ladrões e esta noite todos a possuirão... do primeiro ao último.
Alex Haley'nin, ırkının yedi kuşağı üzerinde yaptığı on iki yıllık bir araştırma sonucu ortaya çıkardığı gerçek bir hikaye. Kökler.
Esta noite apresentaremos um marco no entretenimento televisivo.
- 50 milyon ırkın toplumuydu. - Artık değil.
Mas era uma sociedade com cerca de 50 milhões de almas...
İnsan ırkının bir şansı daha olabilirdi. Ama önce, birliğe, doğaya ve ilerde kendisine yalan söyleyecek olan karanlık ve sinsi güçlere göğüs germek zorunda kalacaktı.
A raça humana pode ter mais uma chance... mas antes tem de sobreviver à aliança, aos elementos da natureza... e às sombrias e sinistras ameaças com que vão deparar.
Onunla kırk kere karşılaştın.
Aquele que já esteve cá umas 15 vezes.
İnsan ırkının çoğu, başka bir gezegenin keşfine tanıklık ederdi.
A maior parte da espécie humana iria testemunhar, a exploração de um outro mundo.
Kırk yaşına vardıklarına otlaşıyorlar. Ayakkabılarını bile cilalamıyorlar, iğrenç!
Aos 40 anos, säo só barriga, feitos num trapo e de calçado imundo!
Utancın ve hataların ürünü, bu lanetli adam, gelişigüzel kıyım ve yıkımla güzel ada ırkını yoketmeye çalışıyor.
Este homem perverso, este monstruoso produto de maldades e vergonha resolveu agora tentar quebrar a nossa famosa ilha por um processo de carnificina indiscriminada e destruição.
Bir D.E.B olmanın ne anlama geldiğini gösteren istisnai bir genç bayan kırk yılda bir çıkar.
Uma vez em muitos anos aparece uma rapariga excepcional que realmente exemplifica o que significa ser uma D. E. B.
- Biz altmış alırız, siz kırkı paylaşırsınız.
- 60 % para nós e 40 % para vocês.
Bay Blackadder, mayo ve kırk galon hindistancevizi yağı aldığınıza dair tüm bu duyduklarım.
Oh, Sr Blackadder, o que significam estes rumores que vai comprar um fato de banho e quarenta galões de óleo de coco.
Ev halkının sekiz yüz kırk koruma ve işçisinin, artı, tek endişe ettiği şey, kendi pirinç kaselerini doldurmak olan... bir Hükümdar Kahyasının değeri.
Ao facto de que 840 guardas e empregados do Departamento Doméstico e mais um camaroeiros, só se preocuparem com uma coisa : encherem as suas tigelas de arroz.