English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ K ] / Kışş

Kışş Çeviri Portekizce

2,585 parallel translation
Şimdi ona tüm hikayelerini kısık sesle anlattırmamın nedenini anlamışsınızdır.
Agora sabe porque é que o faço contar-me histórias - com a voz interior.
Artık bizim sevimsiz patronla tanışsın dedin.
Que está na hora do grande chefe fazer uma aparição.
Çok hassas, çok kıymetli. Sonra bir bakmışsın göz açıp kapayıncaya değin gidivermiş.
Tão delicada, tão preciosa, e então, de repente, tudo acaba num instante.
Epey yaramazlık yapmışsın.
Tem sido muito mau.
Tüm çıkış rotalarını hesaplamışsındır diye tahmin ediyorum.
- Suponho que já analisaste todas as rotas de fuga possíveis.
Ağzından çıkan her kelimen kızgınmışsın gibi olmak zorunda mı?
O senhor parece chateado sempre que abre a boca?
Ayrıca geçmişte tıkılıp kalmışsın.
E estás preso ao passado.
Yaklaşık on dakika sonra falan kavanozda idrar saklayacakmışsın gibi hissediyorum.
Sinto que estás a ponto de guardar a urina em jarras. - Vamos comer alguma coisa.
Mektuba kızmışsın sen.
Está zangado por causa da carta.
Bu bilgiyi senden sakladığım için kızmışsındır.
Estás zangado comigo porque guardei a informação.
Ama bir kışkırtma olmadan saldırmışsın.
Mas atacam sem provocação.
Korkarım o kadar çok sikilip atılmışsın ki artık buna alışmışsın.
Tenho medo de que tenhas sido fornicada e descartada tantas vezes que já te tenhas habituado a isso.
Sonra gövdesi kolunun ön kısmı ve göğüsleri. Çıldırmışsınız siz!
Isto é uma loucura!
Evet. Hoyt'un dediğine göre 150 kilometre içindeki bütün kızlarla yatmışsın.
O Hoyt diz-me que dormiste com todas as mulheres bonitas das redondezas.
Görünüşe göre kızımın üstünde acayip bir etki bırakmışsın.
Parece que causaste uma óptima impressão nela.
Bir oktav yükseğe çık, birkaç tril ekle bir bakmışsın "Listen to the Mockingbird" çalıyorsun.
Tocas uma oitava a cima, juntas uns trinados e quando deres por ti, estás a tocar a "Listen to the Mocking Bird".
Ne de olsa savaşta çok kızla çıkmışsındır.
Como ia saber. Andam sempre a meter-se com umas e outras.
Megan, kızın hakkında konuşuyorsun sanki takılmışsın oynayacak tek kartın varmış gibi.
Megan, falas da tua filha como se fosse um jogo de cartas.
Burası beni ıssız bir yere bıraktığın ve elbiselerim üzerimde ve cebimde iki golf topu altlığıyla eve dönmemi beklediğin kısım.
Vai largar-me aqui no meio do nada. E espera que eu volte para casa com a roupa às costas e dois tacos de golfe no bolso.
Artık oraların neden yasak olduğunu anlamışsındır.
Agora já sabes porque é que aquela zona é proibida.
- Çünkü aptal küçük bir kızsın ayrıca eline geçen her fırsatta seni incitecek kamuya mâl olmuş bir adama abayı yakmışsın.
Porque és uma menina tola e estás apaixonada por um homem público, que irá magoar-te sempre que puder.
Eminim, siz baloda hayal kırıklığına uğramamışsınızdır.
Vocês não se decepcionaram no baile, de certeza.
Edindiğin bilginin bir kısmı saklamayı başarmışsın.
Conseguiste reter parte dos conhecimentos que adquiriste.
Edindiğin bilginin bir kısmını saklamayı başarmışsın.
Conseguiste reter parte dos conhecimentos que adquiriste.
Yine kıyafetlerinle yatmışsın.
Dormiste vestido novamente.
Bakın, siz hiç savaş yaşamamışsınız, ya da karanlık çağlar veya haçlı seferleri geçirmemişsiniz. Sadece... Kesintisiz ilerleme.
Veja... nunca tiveram guerras ou... a Idade das Trevas ou Cruzadas, é... apenas progresso ininterrupto.
Benim aksime sen kimseyi aldatmayacak kadar düzgünsün ama bu kızların kim olduğu ya da ne hissettiği konusunda fazla da kafa yormamışsın.
Ao contrário de mim, tiveste a decência de não trair com ninguém, mas não pensaste em quem são estas mulheres ou o que elas sentem.
Anlamışsındır artık.
Agora compreendes.
Yanlış kıza bulaşmışsın!
Mexeste com a miúda errada!
Seninle öz kızlarıymışsın gibi ilgileneceklerdir.
Cuidarão de você como se fosse filha deles.
Castel Sant'Angelo'dan papalık hazinesini çalmışsın.
Você roubou o tesouro papal do Castelo Sant'Angelo.
Onunla konuşmayı denedim, ancak... Hep yanlış adımlar atarsınız ve... Bir bakmışsınız ki, onları kaybediyorsunuz, ancak artık çok geçtir.
Tentei falar com ela, mas eram asneiras atrás de asneiras, e apercebemo-nos de que estamos a perdê-los, mas é demasiado tarde.
Penny. Kişisel trajedilerle bozulmuş, ıssız ve karanlık bir dünyada parlak bir ışıksın.
Penny, és uma luz num mundo triste e desolado, por tragédias.
- Bak, yeterince sıkı bantlamamışsın.
- Não apertaste o fio o suficiente.
23 aylık periyodda 693 kere sperm bağışlamışsınız ve karşılığında 24,255 dolar ödeme almışsınız.
Não! Você fez 693 doações durante um período de 23 meses, tendo recebido em compensação a importância de $ 24,255.
Charlie, bir evinin olduğunu sanmıştım. Sonra gördüm ki, laboratuarda bir masanın altına kıvrılmışsın.
Charlie, pensei que tivesses uma casa, e depois descobri-te enrolado debaixo da mesa do laboratório.
Islanmışsınız kıymetli leydim.
Está úmida, minha querida.
Travis, çim biçme makinesini yeterli kısalığa ayarlamamışsın.
Travis, não ajustaste o cortador na altura certa.
- Onu kıramamışsın.
Não o fiz ceder.
Kıvırmamışsın.
Você não apertou.
Umarım artık saatlerin içerisinde nasıl potansiyel bir tehlike olduğunu anlamışsındır.
Agora espero que saibam do perigo em potencial da informação que está nos relógios.
Benim iznim haricinde kızımı kullanmışsın.
Usaste a minha filha sem o meu consentimento.
Sonra bir bakmışsın o mermer tezgâhın üzerinde kıvranırken sen de plastik spatulayla kıçına şaplak atıyorsun.
Quando deres por ti, ela está debruçada no balcão de mármore, e estás a dar-lhe umas palmadas com a espátula de borracha e ela começa a gritar, "Pára, Marshall, pára."
Çok da güzel hazırlık yapmışsınız.
Mas preparou uma refeição maravilhosa!
Saygısızlık etmek istemem ama dışarıda olanlardan soyutlamışsınız kendinizi burada.
Com todo o respeito, aqui vocês estão desterrados do mundo real.
Sanki bir sanatçıymışsın da tuhaflık senin normal hâlinmiş gibi.
É como se fosses um artista e estranho fosse o teu meio.
Umarım dünkü vampirleri iyice bir benzetmemizden ötürü, hayal kırıklığına uğramamışsındır.
Espero que nà £ o seja uma grande decepà § à £ o depois de pisar naqueles chupadores ontem à noite.
O zaman onu sıkı tut çünkü öyle adamlar o kadar çabuk kapılıyor ki bir de bakıyorsun 30 yaşına basmışsın ve tüm iyi adamlar gitmiş.
Bom. Então, não o largues, porque tipos assim vão-se embora cedo, e depressa percebes que tens 30 anos, e todos os bons se foram.
Demek ki ölü kızla arandaki ilişkiyi abartmışsın. Benim hatam...
Claramente exagerou a sua amizade com a miúda morta.
Ona çok kızmışsın, anlıyoruz.
Vamos, Jeff. Estava zangado com ele. Nós entendemos.
- Kızmışsın.
- Estás mesmo zangado.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]