Lakin Çeviri Portekizce
1,904 parallel translation
Tek seferlik ödemeye minnettar olurdum. Lakin ekibinde daha kalıcı bir yer edinmek istiyorum.
Gostaria de um pagamento único, mas estou mais interessado, numa posição permanente no teu grupo.
Gizli kimliğinizi yaratmak pahalıya patlar. Lakin işi becerirseniz her kuruşuna değer.
É uma identidade dispendiosa, mas se o fizeres bem, vale cada centavo.
Böyle bir kapıyı aşmanın yolu ise güvenlik kodunu çalmaktan geçer. Lakin üretici firmanın elektronik devre şemasına erişebiliyorsanız devreye ek bir hat çekerek kısa devre yaptırmanız daha kolaydır.
Para passar por uma porta à prova de falhas, podes tentar roubar o código de entrada, mas se tiveres acesso ao esquema do fabricante, é muito mais fácil duplicar o circuito de ligação e tu mesmo podes abri-la.
Lakin onu öldürürsen bunu ispatlayacak delilim olmaz.
Mas se a matares, não o poderei provar.
Ben o makineyi, terörist eylemleri bulsun diye tasarladım lakin tasarladığım makine, her şeyi görür.
Eu desenvolvi-a para encontrar actos de terrorismo, mas ela encontra tudo.
Lakin bir ortağa ihtiyacım vardı.
Mas precisava de um parceiro.
Lakin kurban veya mücrim, eğer zamanınız geldiyse biz sizi buluruz.
Mas se for vítima ou criminoso, se o seu número for escolhido, nós vamos encontrá-lo.
Lakin paranızın çoğunluğu buraya bağlanmış durumda öyle değil mi?
Mas o seu dinheiro está lá todo investido, não é?
Baylor ortalığı artık eşeleyemeyecek. Lakin Adam hala dışarıda bir yerde.
A Baylor não vai fazer mais perguntas, mas o Adam ainda está por aí.
Bizi asla bulamazsınız. Lakin kurban veya mücrim, eğer zamanınız geldiyse biz sizi buluruz.
Nunca vai conseguir encontrar-nos, mas se for vítima ou criminoso, e se o seu número for escolhido, nós vamos encontrá-lo.
Lakin elli sekiz yaşında, bebek doğurmak için fazla yaşlı.
Mas ela tem 58 anos, muito velha para ter um caso.
Lakin kurban veya mücrim, eğer zamanınız geldiyse biz sizi buluruz.
mas se você for vítima ou criminoso, e se o seu número for escolhido, nós vamos encontrá-lo.
Lakin görüştüğüm adam, ne adamla ne de kadınla tanışmadığını söyledi.
Mas o recepcionista disse que nunca conheceu ele, ou ela.
Lakin başka birinin ismini kullanırsan -
Mas se você usar o nome de outra pessoa...
Lakin bir süre sonra, bu adamın ajansı terk ettiğini düşünüyoruz.
Mas em algum momento, pensamos que esse homem deixou a agência.
Bizim ne yaptığımız ortada. Lakin senin ne yaptığın pek net sayılmaz.
Sei o que vamos fazer, mas estou um pouco incerta, sobre o que vais fazer.
Lakin önemli olan nasıl kırıldıklarıdır.
Mas o importante, é como elas se quebram.
Lakin bunun bir hayli büyük bedeli var.
Mas vem a um preço muito elevado.
Lakin ufak bir değişiklik söz konusu, bundan böyle bu ofisteki hiçbir şeyde bizimle beraber olmayacaklar.
Mas com uma importante mudança. Eles não vão ser informados de qualquer trabalho deste escritório.
Lakin şüpheye de izin vermelisin. "
mas permitindo também a dúvida... "
Benim tanıdığım Naomi, Wyndham gibi birine aşık olmaz. Lakin adamın ölümüyle bir bağlantısı olmasa resmini o dolaba koymazdı.
A Naomi que conheço não se ia apaixonar pelo tipo de Wyndham, mas ela não ia deixar a sua foto se não estivesse ligado ao caso.
Kendisini piskoposluk kilisesine götürerek doğru yola sokmaya çalıştım ; lakin sürekli olarak öfke ve direniş seli ile karşılaştım.
Fiz algumas tentativas para guiá-la para um novo caminho apresentando-a aos ministros da Igreja da Trindade. Pois teve. Mas os meus esforços invariavelmente encontraram raiva e resistência.
Harika bir baba olmalısın ; lakin o senin kı...
Deve ter sido um pai maravilhoso, mas ela não é sua...
Lakin kayalardan bahsetmemişti.
Não me falou das rochas.
Lakin kurban veya mücrim, eğer zamanınız geldiyse biz sizi buluruz.
Mas se você for vítima ou criminoso, e se o seu número for escolhido, nós vamos encontrá-lo.
Lakin herhangi hoparlör, zıt kutupsallık sayesinde basit bir mikrofona dönüştürebilir.
Mas qualquer alto-falante pode ser convertido num microfone através da inversão da polaridade.
Arkadaşım değildi ; lakin Tanrı'nın çocuklarından birisiydi.
Ele não era meu amigo, mas era filho de Deus.
Lakin ustabaşımızın öldürülüşüne karşı aciz kalmış gibi görünemeyiz.
Mas não podemos ser vistos como fracos no assassínio de um mestre de obras.
Lakin size olan nefretim kendinize duyduğunuzdan nefretten daha fazla.
Mas eu odeio-o mais do que se odeia a si mesmo.
Lakin pes etmedik.
Mas não desistimos.
Lakin bunu büyük bir pişmanlık içerisinde söylüyorum.
Mas eu digo isto com o mais profundo pesar.
Lakin elinde dalgalanan sancağıyla bir şovalye meydan okuyor sizlere şimdi. "
Mas um cavaleiro com os seus estandartes corajosamente desfraldados desafia-te agora. "
Benim için zor olan birisiyle birlikteyim, kabulüm. Lakin o beni seviyor.
Ao menos estou com alguém que se esforça um pouco demais porque realmente gosta de mim.
Bazı davaları asla aydınlatamazsın. Lakin içimde bir his var.
Alguns casos nunca se resolvem, mas tenho um palpite.
Lakin bunu Thomas'ın yazmadığına eminim.
Mas o Thomas não o escreveu, tenho a certeza disso.
Bunu senin için yapacağım,... lakin kendi ekibimi,... kendi operasyonumu yönetmek isterim.
Eu faço isto por ti, mas quero ter a minha própria destilaria, o meu próprio negócio.
Lakin o zamanlar Shin Bet'te, kanunsuz emir diye bir kavram yoktu.
Mas nesses tempos no Shin Bet, o conceito de uma ordem ilegal não existia.
Evet, lakin şunu anlamalısınız ki çoğunun net bir cevabı yoktur.
Pois, mas ouve. Não podes... A maioria dela não tem uma resposta definitiva.
Lakin kanserler bile bulunabilir ve çaresine bakılabilir.
Mas os cancros podem ser combatidos e vencidos.
Lakin Annie eğitimini tamamlamadan buraya gönderildi ve sahaya sürüldü.
A Annie foi tirada da Quinta antes de terminar o treino para ser colocada numa missão.
Görünen o ki uluslarımız arasındaki ithalat ihracat ilişkisini övemeyeceğim ortada. Lakin üç yıl boyunca limanlarınızdan hareket eden gemiler güney limanlarını ablukaya alarak güney ekonomisini rahatlıkla boğmuş oldu.
Obviamente, que não defendo interromper as importações e exportações entre as nossas grandes nações, mas, durante três anos, o vosso porto enviou navios da União que bloquearam os portos do sul, que com sucesso estrangularam a economia confederada.
Lakin kurban veya mücrim, eğer zamanınız geldiyse biz sizi buluruz.
Mas se for vítima ou criminoso, e se o seu número for escolhido, nós vamos encontrá-lo.
Ben o makineyi, terörist eylemleri bulsun diye tasarladım lakin tasarladığım makine, her şeyi görür.
Projectei a máquina para detectar actos de terrorismo, mas vê tudo...
Lakin bir ortağa ihtiyacım vardı. Müdahale etme yeteneği olan birine.
Alguém com as habilidades para intervir.
Lakin kurban veya mücrim, eğer zamanınız geldiyse biz sizi buluruz.
Mas seja a vítima ou o agressor, se o seu número aparecer, iremos encontrá-lo.
O makineyi, terörist eylemleri bulsun diye tasarladım lakin tasarladığım makine her şeyi görüyor.
Desenhei a máquina para encontrar actos de terrorismo, mas ela encontra tudo.
O makineyi terörist eylemleri bulsun diye tasarladım lakin tasarladığım makine her şeyi görüyor.
Desenhei a máquina para encontrar actos de terrorismo, mas ela encontra tudo.
Lakin kurt, yani hayvan kendisinden daha yüce bir şeyle ilintilidir.
Mas o lobo, o animal, está ligado a algo maior!
Dövüşmemiz kaçınılmaz lakin daha çok erken.
O nosso encontro, embora inevitável, é prematuro.
Lakin babası köleliğin kaldırılmasından yana. Lincoln'ın ahbaplarından.
Lucy Hale, mas o pai dela é um abolicionista, parte da cabala de Lincoln.
Dün Kennedy onunla irtibata geçtiğinden beri babam bir garip davranıyordu lakin bunun beni kışkırtmak için yapılmış olduğunu sanıyordum.
O meu pai tem agido estranhamente desde que o Kennedy o abordou ontem. Pensei que as acções do Kennedy fossem para me provocar.