English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ L ] / Lavar

Lavar Çeviri Portekizce

6,001 parallel translation
Git ellerini yıka.
Vai lavar as mãos.
Uzun bir gündü ve seks yapmışız gibi davranmadan önce elimi yüzümü yıkamak istiyorum.
Quero lavar-me antes de fingirmos fazer sexo.
Her tarafı bok içinde bıraktınız, Reston'ın gıcırtısı bile sizden temiz kalır.
Enquanto ficamos a lavar roupa suja, o Reston continua bem na fita.
Hepsi Detroit'in kirli çamaşırlarını hallettiğin için.
Tudo isto a lavar a roupa suja de Detroit.
Aracı yıkatsak iyi olacak.
Temos de lavar esta carrinha.
Of şimdi gidip tüm ayağımı yıkamam lazım.
Jesus, vou ter de lavar os pés.
Kahretsin. Dişlerimi fırçalamayı unuttum.
Merda, esqueci-me de lavar os dentes.
Birimizin kanı ile çoğu günahlardan arınabilecek ve bir adım daha yaklaşacağız eve gitmeye.
Com o sangue de um, poderemos lavar os pecados de muitos, e estaremos um passo mais próximos de... ir para casa.
Uzun vadede paramızı aklamamız için bir yer istiyorsan mekan açık kalmalı değil mi?
Um lugar para lavar o nosso dinheiro a longo prazo precisa de continuar aberto, certo?
Hadi git elini yüzünü yıka.
Vai-te lavar.
- Bulaşık mı yıkıyor? Hayır.
- Está a lavar louça?
Söz veriyorum, paraya ve çamaşır yıkamaya her ihtiyacım olduğunda seni arayacağım.
Prometo telefonar quando precisar de dinheiro ou um sítio para lavar a roupa.
Git tuvaletleri temizle.
Não. Vai lavar as sanitas.
Sadece duş alıyorum.
Estou-me, apenas, a lavar.
Ellerimi yıkamak istiyorum.
Quero lavar as minhas mãos.
Diyeceğim şu sorunlarımızı başkalarının önünde tartışmamalıyız.
Digo que... não devemos lavar as roupas sujas na frente dos outros.
Ufaklıkları yıkamak lazım. Çaktın mı olayı?
Tenho de lavar os meninos, se é que me percebes.
Şimdi her şeyi yıkamamız lazım. Evdeki tüm kumaşları.
E só precisamos lavar tudo, todos os tecidos da casa.
Her şeyi yıkamana gerek yok.
Não tens que lavar tudo, Libby.
Saçını yıkamam gerekiyordu.
Tinha de lhe lavar o cabelo.
O yeri paramızı aklamak için açtık.
Abrimos aquele lugar para "lavar" o nosso dinheiro.
Her şeyi Nancy yapmış gibi görünüyor ama bu kadar marulu yıkamak... Ciddi iş.
Sei que parece que a Nancy fez todo o trabalho, mas lavar todas estas alfaces, é muito trabalho.
Profesyonel olduğumda zengin olduğumda, arabamı sana yıkatacağım.
Quando... chegar a profissional e ficar rico, deixo-te lavar o meu carro.
Çamaşırlarınızı yıkarken zarar vermemeye özen göstereceğim.
Vou ter especial atenção para não a danificar quando acabar de lavar a sua roupa.
Birisi kafayı yerse diye götlerini korumak için bizimle konuşması için bir deli doktoru tuttular ama ben konuşmayacağım.
Mandaram um psiquiatra falar connosco para lavar as mãos, caso um de nós enlouqueça, mas não vou ser eu.
Merhaba, Deb?
- Tudo bem, Deb? Ele vai lavar-me no rio.
Eline ver.
Ele vai lavar-me no rio. - Não o magoem.
Bak hiç sıkıntı yok.
- Ele vai lavar-me... Olha para aquilo.
Belli ki götünü yikamiyorsun o zaman.
Então, estás a lavar os pintelhos.
simdi seni temizleyelim baba, tamam mi?
Agora, vamos lavar-te, está bem?
Bunu denemeden önce makinenin suyunu tamamen değiştirmem gerek.
Mas, terei que lavar os motores antes mesmo de tentarmos isso.
Geldiğinden bu yana daha çok gece bulaşıkçısı olarak çalıştı ve mutfağa geçmek için eğitim aldı.
Tem trabalhado sobretudo na restauração a lavar pratos à noite, e fez uma formação para passar à cozinha.
Bulaşık makinemdeki problem devam ediyor. Rezistantta değilmiş sorun. Rezistans değil mi?
Continuo com problemas com a máquina de lavar louça, mas não parece ser a resistência.
Son zamanlarda oldukça sorun çıkardığı için çamaşır makinesini kullanamıyorum.
Não posso usar a máquina de lavar roupa, ultimamente tem mandado estranha.
Çamaşır ve süpürge işinin arasında üzerime bir hırka geçirip çay hazırlayacak vakti zar zor buldum.
Entre lavar a roupa e aspirar, mal tive tempo para vestir uma camisola bonita e segurar uma caneca de chá com as duas mãos.
Bazen hayatımın yarısı çamaşır yıkamakla geçmiş gibi hissediyorum.
Ás vezes penso que metade da minha vida é passada a lavar roupa.
Çamaşır yıkama ve çöpler, bunları ben yaptım.
Lavar a roupa e tratar do lixo, fiz eu.
Bulaşıklarımı yıkayacağım!
Não vou lavar a loiça!
Bulaşıkları tuvalette yıkamak gibi.
Seria como lavar a loiça na sanita.
Yıkanmaya koymuştum.
Pu-las para lavar. Obrigada.
- Bunu yine de yıkayabilir miyim?
Ainda vou a tempo de pôr isto a lavar? Sim.
Fanilalarının makinayı parçalamadan önce eşyalarımı yıkadığıma sevindim.
Que bom que coloquei as minhas roupas a lavar antes que as tuas t-shirts de flanela avariem a máquina.
Giysilerimi çıkarıp koşarak geldim yani "bütün" giysilerimi yarı çıplak bir şekilde hortumu tutarken bir de baktım canlı yayın kameraları arkamdan beni seyrediyor. .
Então, vou a correr para fora, a tirar a minha roupa, quero dizer a roupa toda, e enquanto estou lá de pé completamente nu a lavar-me, olho para cima e vejo uma câmara em directo a filmar-me.
Biraz su getireyim ayaklarınızı yıkayın ve şu ağacın altında dinlenin.
"Mas eu vou buscar um pouco de água, e lavar-vos-hei os pés, " e descansareis sob de uma árvore. "
- Belki kantinde bulasiklari yikariz. - Olmaz oyle sey.
Talvez possamos lavar pratos no snack-bar.
Bir yerde temizlenmesi gerek.
Ele teve de se lavar algures.
Çamaşır makinesinin şey sesini duydum...
Ouvi a máquina de lavar...
Artık iş hayatında nasıl hareket edeceğimizi kulüp mü belirliyor yani? Parayı aklamak için çamaşırhane açmıştık.
E abrimos lavandarias para "lavar" o dinheiro.
Günahlarını temizlemek için.
Para lavar os teus pecados.
Bu çamaşır makinesi alemi.
São coisas das máquinas de lavar roupa.
Saçlarımı yıkamalıyım.
Quero lavar o cabelo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]