English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ L ] / Lm

Lm Çeviri Portekizce

57,998 parallel translation
Biz ayrılmıyor
Não vamos sair.
Size adaya sahip olup nasıl yönetileceğini belirleyeceğiz fırsatı sunuyorum bayım. Hem bütün bunları yaparken torununuzun cinayetinin suçlusu da cezalandırılmış olacak.
Trago-vos a oportunidade, senhor, de ser o dono da ilha, moldar o regime que a governa e fazê-lo ao mesmo tempo que a justiça é feita pelo assassinato da vossa neta.
Kaptanın seyir defterinde yazdığına göre 1636'dan Havana'dan ayrılmış.
O diário de bordo regista que ele zarpou de Havana em 1636.
Yetenekten söz açılmışken, size müstesna sağ kolumu tanıştırayım.
Por falar em talento, apresento-vos o meu extraordinário braço direito.
Bir başka yanlış anlaşılmış psikopat.
Mais um psicopata incompreendido.
Adına açılmış polis kayıtları için bildirim istemiştim.
Pus um alarme nos relatórios da Polícia sobre ti e...
-... ikimiz de kapana kısılmıştık.
-... ambas nos sentíamos encurraladas.
Tabii şiddetin herhangi bir konuda işe yarayıp yaramadığı konusunda henüz ortak karara varılmış değil...
Por isso, ainda estamos para saber se há uma boa solução para alguma coisa, mas...
Sana Danzig ile olan meselemi anlattım ve şimdi de hakkımda dava açılmış!
Conto-te sobre o Danzig e do nada aparece uma investigação.
- Karınıza yapılmış.
Que a sua esposa recebeu.
Adıma dava açılmış.
Estou a ser processado.
Diğerleri de benzer sebeplerle açılmış. Hepsi de bir anda geldi.
E os outros são parecidos e vieram todos juntos.
Soruşturmanın başlamasını sağlayan ilk ipucunu aldığım arama gecenin bir yarısı Yonkers civarından yapılmış.
A pista que iniciou a investigação veio de um telemóvel no Yonkers, a meio da noite.
Garajı kundaklanmış. Camları kırılmış.
Incendiaram a garagem, partiram os vidros.
Video 100.000 kere paylaşılmış.
A publicação teve mais de cem mil partilhas.
Yanılmıyorsam, bodrum katında.
Se não me engano é o porão.
Ben sıkılmıştım.
Estava farta. Belas flores.
Bastırılmış cinsel enerji çok güçlü bir kaynaktır.
Energia sexual reprimida é uma fonte muito potente.
Kalpleri çıkarılmış.
Todos sem coração.
Ayrılmamıştınız, ayrılmış mıydınız?
Não foste poupada, foste?
Sesimden heyecanım anlaşılmıyor mu?
Não consegue ouvir a excitação na minha voz?
Kocan Good Year'da çalışmış. Dört beş yıl önce de işten çıkarılmış.
O seu marido trabalhava para o Gkentier, fáz 4 ou 5 anos, até que o despediram.
Benzer bir inceleme de uçuş okulu eğitmenleriniz tarafından yapılmış.
Um ponto de vista semelhante, partilhado pelos seus instrutores de voo. Essa documentação é confidencial.
- Evrenin yansıtılmış kopyası.
- Um universo de Eco.
Ayrıca bölgede konuşlandırılmış olan, Buldu ve Senatör Wilkes ile paylaştı.
Foi isso que a Clara Ward, da CIA, colocada nessa zona, descobriu e partilhou com o senador Wilkes.
Tek bir havlun ve yarısı kullanılmış üç tane şampuanın var.
Então, tens uma toalha e três frascos meios vazios de champô?
Yarışa üç kez katılmış ve kendi çapraşık dininin lideri olan Tammy bu yıl kehaneti zafere dönüştürebilecek mi?
A triveterana da corrida e líder da sua própria religião extremamente complicada, é este o ano em que a Tammy transforma a profecia em vitória?
Bu yıl her sürücü nöro-verici takılmış bir yolcu taşıyor.
Este ano, cada condutor leva um passageiro equipado com neurotransmissores.
Vücudu hırpalanmış, ezilmiş, kesilmiş, çürümüş, yırtılmış, mahvolmuş ama asla yıkılmamış.
Maltratado e magoado, cortado e golpeado, rasgado, rasteirado, virado ao contrário, mas nunca destruído.
Bayan Hamilton, yine tüm saygımla size katılmıyorum.
Sra. Hamilton, mais uma vez, discordo respeitosamente.
- Bize göre yapılmıyor.
De acordo com isto, não está.
- Kardeşimin cenazesine katılmıştın.
Estava no funeral da minha irmã.
Kortikal kemiğin soyulmasına bakarsak, kurban 10 ila 20 yıl önce topraktan çıkarılmış.
Pela esfoliação no osso cortical, sabemos que a vítima foi exumada entre 10 e 20 anos atrás.
Ayrıca profesörüm tezime bayılmıştı.
E o meu professor adorou a tese.
Dublörün klavikulası kırılmış. Köprücük kemiği yani.
Dizem que ele partiu uma clavícula, o osso que liga o braço ao tronco.
Elindekiyle başka bir şey yapılmıyor.
É praticamente tudo o que podemos fazer com essas coisas.
Kafese tıkılmış kudurmuş bir köpeğin kafesin demirlerini çiğnerken kendi dişlerini kırabileceğini biliyor musun?
Sabias que um cão raivoso preso, irá partir os próprios dentes a tentar roer as barras?
Çünkü normal metalden daha yüksek ısıdaki bir elementten yapılmış.
Isso é porque ela é feita de um elemento com uma assinatura calorifica maior do que o metal comum.
Belki çöpe atılmıştır.
Talvez o tenha atirado fora.
Bazıları, tüm fotoğraflar iPhone'la çekilsin der ama buna katılmıyoruz çünkü biz kaliteye önem veririz.
Há quem ache que as fotos devem ser tiradas com iPhone, mas outros valorizam a qualidade.
Ayrılmıştık.
Nós tínhamos acabado.
Krala özel yapılmış bir kılıç. Cömertliğine karşı minnetimin bir göstergesi.
É uma lâmina destinada a um rei, oferecida em gratidão pela tua generosidade.
Bundan sonra biline ki Skaikru'ya yapılan bir saldırı hepimize yapılmış bir saldırıdır.
Um ataque contra o Povo do Céu é um ataque contra todos nós.
Sağlıklı yaşam önerileri arasında domuz pastırmasına sarılmış karides vardı.
E nas suas receitas para saúde e bem estar tinham camarão envolto em bacon.
Doğal tavuk şeklinde etiketlenmiş olabilir ama içine tuz basılmıştır.
Não pode estar marcada como galinha natural, mas injetada com solução salina.
Bu yüzden Amerikan Kalp Derneğinin kalp dostu öneriler sayfasına girdiğimde bütün bir bölümün biftek tariflerine ayrılmış olduğuna inanamadım.
Foi por isso que fui à Associação Americana Coração, na página Coração - Receitas Saudáveis, não podia crer que tinham uma secção inteira dedicada a carnes vermelhas?
Fakat atık işleme yapılmıyor.
Mas não há tratamento de resíduos.
Önleme açısından pek araştırma yapılmıyor. Araştırmalar belli hastalıklar için kullanabileceğimiz ilaçlar adına yapılıyor.
A maioria das pesquisas não são feitas para prevenção, são feitas em torno de medicação que podemos vir a usar para uma doença particular.
Yani, herkes meyvelerle ve hatta biraz sebzeyle yapılmışiçecekleri sever.
Todos gostam de um batido com fruta e até mesmo com alguns legumes.
Bizlere tıp okulunda yiyeceklerin gücü anlatılmıyor.
Não nos ensinam o poder dos alimentos na faculdade de medicina.
Mecazi anlamda söylemiyorum. Demek istediğim afyon düzgünce sarılmış tuğlalara bastırılmış gerçek insan bokuydu.
Não figurativamente, era mesmo fezes humanas, moldadas e embrulhadas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]