Loudon Çeviri Portekizce
66 parallel translation
- Loudon, yemek şirketini aradın mı?
- Loudon, contactaste o catering?
Babamın Loudon için önemli planları var.
O papá tem grandes planos para o Loudon.
Loudon. Bu evlilik öncesi anlaşması benim fikrim değildi, bilmelisin.
Loudon, quero que saibas que este acordo pré-nupcial não foi ideia minha.
Loudon, bu Buck.
Loudon, este é o Buck.
Bugün bir şey oldu Loudon.
Surgiu algo hoje, Loudon.
Diyorum ki... sende çok büyük bir potansiyel var Loudon.
O que quero dizer é que... você tem um potencial tremendo, Loudon.
Bunu unutmayacağım Loudon.
Não esquecerei isto, Loudon.
Merhaba, adım Trott, Loudon Trott.
Olá, chamo-me Trott, Loudon Trott.
Bu senin araban mı Loudon?
É o teu carro, Loudon?
Loudon, bana kızma, tamam mı?
Não te zangues, está bem?
Loudon, düşündüm de sen haklısın.
Loudon, estive a pensar, e tens razão.
- Loudon, ne diyeceğim.
- Loudon, sabes que mais?
- Loudon.
- Loudon.
Soyadı ne?
Loudon quê?
- Loudon Clear.
- Loudon Clear.
Loudon mı?
Loudon?
- Sen Loudon mısın?
- És o Loudon?
- Loudon?
- Loudon?
Duymayı istediğim cevap bu değil Loudon.
Não era isso que queria ouvir, Loudon.
Loudon?
Loudon?
Loudon, Scarsdale'in tam olarak neresindesin?
Estás em que parte de Scarsdale?
- İsim Loudon Trout.
- O nome é Loudon Trout.
- Cinayeti üzerime yıktılar Loudon.
- Armaram-me uma cilada, Loudon.
Biz bir takımız Loudon.
Porque somos uma equipa, Loudon.
Loudon, sence bunun ismi neden "McNuggets"?
Loudon, por que será que chamam a isto "McNuggets"?
Nasıl gidiyor Loudon?
Como estás, Loudon?
Loudon gözlüğü olmadan iyi göremez de.
O Loudon não vê muito bem sem óculos.
- İyi gidiyorsun Loudon.
- Estás a ir bem, Loudon.
Park etmek için bir yer bulsan iyi olur Loudon.
É melhor achares um lugar para estacionar.
Loudon, şu anda...
Loudon, estou ocupada...
- Loudon lütfen.
- Loudon, por favor.
Ben Loudon'un kuzeni...
Sou a prima do Loudon...
Ama Loudon, soyu tükenmek üzere.
Mas Loudon, ele está quase extinto.
Sonra bakarız Loudon.
Mais tarde, Loudon.
Loudon, anlamıyorsun.
Loudon, tu não percebes.
Tam da Loudon'ın anlattığı gibisin.
És tal e qual como o Loudon descreveu.
Loudon, kim bu kadın?
Loudon, quem é esta mulher?
Loudon, yazıklar olsun tatlım.
Loudon, não tens vergonha, querido.
Ben Loudon'ın kuzeniyim.
Eu sou prima do Loudon.
Loudon, boy pos endam bir harika.
Loudon, ela tem um corpinho mesmo pequenino.
Loudon, Atlanta'da kuzenin olduğunu neden söylemedin?
Loudon, não disseste nada acerca de uma prima de Atlanta.
- Dinliyor musun Loudon?
- Estás a ouvir-me?
- Loudon, sen neden bahsediyorsun?
- Loudon, que vem a ser tudo isto?
Bizim Loudon'ın nişanlandığını duyduğumuzda... nasıl rahatladık bilemezsiniz.
Nem imaginam como ficámos aliviados... quando descobrimos que o Loudon estava noivo.
- Loudon bir kadınla mı evlenecek ha?
- O Loudon, a casar com uma mulher!
Loudon acele et, hadi.
Loudon, vamos, despacha-te.
Loudon nereye gidiyorsun?
Loudon, onde vais?
- Loudon, benim.
- Loudon, sou eu.
Loudon... Worthington, Ferris ve Clarke şirketinde çalışıyormuşsun.
Loudon, vejo aqui que trabalha para a Worthington, Ferris e Clarke.
- Loudon, orada mısın?
- Loudon, estás aí?
- Loudon!
- Loudon!