Mantıksız Çeviri Portekizce
1,834 parallel translation
Rafa kaldırılan dosyalardaki silah, ama çok mantıksız.
Havia uma impressão digital na cápsula, mas isso não faz qualquer sentido.
Antonius çok da mantıksız biri değildir.
- Não, ele não terá. Antonius não é totalmente irracional.
Bana sorarsan bu kesinlikle çok mantıksız bir şeydi tabi.
É bastante irracional quanto a esse tema na minha opinião.
Mantıksız!
- Disparate!
Çok mantıksız davranıyor.
Ele não está a ser razoável.
Mantıksız olan şey, faizler yüzünden her gün binlerce dolar kaybetmen. Açıkça belli ki hâlâ mantıklı davranmıyorsun, zaten bence psikiyatristinin de üstünde durduğu konu bu. İşte bu mantıksız.
Não ser razoável é estares a perder milhares de dólares em juros por dia.
Bill, bu çok mantıksız.
Bill, isso é uma loucura.
Çok mantıksız.
Não faz sentido.
- Bu çok mantıksız. - Bancroft çocuğun...
- Não faz sentido.
Bu çok mantıksız.
Não faz sentido.
Ameliyata devam etmek acımasızca ve çok mantıksız.
Continuar com a operação é cruel e não irá levar a nada.
Zehirlenmeye devam ediyorsa mantıksız değil.
Faz, se ele ainda estiver a ser envenenado.
Bu tuzdan da mantıksız.
Faz ainda menos sentido do que sal.
Sonra oturdu ve mantıksız konuşmaya başladı.
- Começou a dizer disparates.
Mantıksız geldiği zamanlarda bile Birleşik Devletler Ordusu'nun emirlerine uyarım..
Sigo ordens do exército dos EUA, mesmo quando elas não fazem sentido.
Bu adamı anlasam tamam, ama çok mantıksız. Şu anda nerededir?
Se entendo este homem... isto não faz sentido algum.
Bir şekilde olayınız daha belirgin olursa... başkalarının kaderinden sorumlu olduğun için oldukça mantıksız korkular edinen... birine dönüşmekten, etkilendiğini gösteren davranışların ortaya çıkacak.
Os seus problemas são mais evidentes visto que está afectado pelo medo de ser responsável pelo destino de alguém.
Mantıksız olma.
Diz-me o que é que vocês três estão a planear.
Suçluluğun mantıksız olduğunu.
- Que a culpa é irrelevante.
Dışarda ipucu aramak mantıksız.
Ei, não faças nada impulsivo.
Ben mantıklıyım, mantıksız hareket eden sensin.
Estou sendo razoável. Vós é que não estais sendo razoável.
- Beş günleri daha var. - Gore'a hırsızlık lisansı verdiler. Katherine Harris'in önerdiği gibi seçmenleri mahrum etmek mantıksız ve lüzumsuz olup köklü kanunları ihlal etmektedir.
Privar os eleitores dos seus direitos civis, como propõe Katherine Harris, é irrazoável, desnecessário e viola uma lei muito antiga.
Mantıksız şeyler yapıyorsun.
O que está a fazer não faz sentido.
Mantıksız.
- Disparate.
Bunu görüyorum ve anlıyorum ama artık artık çok mantıksız davranıyorsun.
Dá para ver isso e eu compreendo. Mas estás a ser um pouco insensata.
Seni mantıksız hâle getiriyor.
Pode-se ficar irracional.
Bayan'nin bilinmeyenden korkma hastalığını tedavi ettikten sonra, mantıksız, sevdiği insanları kaybetme korkusu üzerine çalışıyorum.
Agora que curei a Lady do seu medo do desconhecido, estou a trabalhar no seu medo irracional de perder as pessoas que ama.
Bu çok mantıksız, Sam.
Não percas tempo, Sam. Move o teu traseiro.
Mantıksız.
Isso é uma idiotice.
İmkansızın neredeyse mantıksız olduğuna inanman gerek.
Tens de acreditar que o impossível é meramente absurdo.
Mantıksız. Mantıksız.
Ilógico, ilógico.
mantıksız ya da anlamsız gelen şeyler yapabilirim.
Bem, eu faço coisas, sabes? Coisas estúpidas, ilógicas e ineficientes.
Bu mesleğimin bir parçası. Kıskançlık mantıksız ve felç edici bir hastalıktır.
- O ciúme é uma doença irracional, paralisante, absoluta.
Sarah, korkun mantıksız ve yersiz.
Sarah, o teu medo é irracional e mal empregue.
Bu oldukça mantıksız geldi.
Isso pareceu-me bastante irracional.
Bu çok tatlı, özellikle mantıksız babamın beni ömür boyu ev hapsine cezalandırmasından beri.
Que amável. Especialmente porque o meu, muito pouco razoável, pai me castigou para o resto da vida.
Pek mantıksız gelmedi bana, sence?
Isso não faria muito sentido, pois não?
En mantıksız olan da ne biliyor musun?
Querem saber a coisa mais absurda?
Mantıksız olurdu.
Isso é absurdo.
Sheldon gerçekten mantıksız davranmaya başladın.
Sheldon, estás a ser irracional.
Mantıksız diyebilirsin ama üzerindeki t - shirt polyester ve pamuk karışımı.
Chama-me maluco, mas essa camisa parece uma mistura de poliéster com algodão.
Önceden mantıksız davrandığını düşündüğüm için özür dilerim.
Lamento ter achado anteriormente que não estavas a ser realista.
Çünkü bir milyon mantıksız gibi.
Um milhão é pouco prático.
Belki de benden mantıksız olmamı istiyorsun böylece karşı koyabileceğin bir şeyler olur.
Talvez queira que eu não seja razoável, para ter algo contra mim.
- Onunla konuştum. - Eminim, ama o 13 yaşında, ve pek çok berbat özelliklerinin yanında aynı zamanda da mantıksız.
Estou certo que sim, mas ela tem 13 anos, não é racional, para além de muitos mais atributos desconcertantes.
Bu durumda, bir peynir dilimleyicisi mantıksız görünüyor.
Um cortador de queijo parece ilógico, nestas circunstâncias.
Dindarlık, mantıksız inancın ve sebepsiz umudun bir semptomudur.
A religião é um sintoma de crença irracional e esperança infundada.
Şey, her anormal türünün farklı tepki vereceğinden şüpheleniyorum, ama eğer raporlar bir göstergesiyse, giderek daha çok mantıksız ve vahşi olacak, sonra insanların aleyhine dönecek ve sonunda da ölecek.
Bom, suspeito que cada espécie de aberração reage de modo diferente, mas se os relatórios são alguma indicação, ele tornar-se-á irracional e violento progressivamente e depois virar-se-á contra os seres humanos e, por fim, morrerá.
Şekli çok mantıksız, çünkü normalde bir...
Não faz nenhum sentido.
- Çok mantıksız.
Tanto me faz.
Mantıksız.
Não faz muito sentido.