English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ M ] / Misyoner

Misyoner Çeviri Portekizce

257 parallel translation
Orada bir amcam vardı. Doktor misyoner.
Tive um tio lá, foi médico missionário.
- Uçan misyoner. - Hatırlıyorum.
Lembras-te dele, Albert. "O Missionário Voador".
- Misyoner olan Livingston'dı Bay Candy.
Livingstone era o missionário.
Sınavları geçemezsem, gönüllü misyoner olacağım.
Se não passasse nos exames... seria voluntário como missionário.
Misyoner.
Missionário.
İngilizceyi bir misyoner öğretti.
Um missionário lhe ensinou inglês.
Şu anda Fransız Ekvator Afrika'sında..... misyoner olan tatlı bir genç.
Item 2 : um rapaz adorável que agora é missionário na África.
Orada yaptıklarınızla ilgili koloni aileleri ve... misyoner babalardan bir çok mektup var.
- Assim muitas cartas admiráveis das famílias coloniais... - e padres missionários sobre seu bom trabalho.
Misyoner, yamyam ve revü kızını duymuş muydun?
Conhece a anedota do missionário, do canibal e da corista?
Şu misyoner, yamyam ve revü kızı nedir, anlatsana?
E então, conte lá essa do missionário, dos canibais e da corista?
Bayan Templeton, misyoner olan amcam şöyle derdi :
Sra. Templeton, como o meu tio missionário costumava dizer :
Misyoner, filantrop, filozof ve de bir doktor.
Um missionário, um filantropo, um filósofo, um doutor.
Bir Alman misyoner ve iyi bir aileden gelen Çinli bir kızın istenmeyen çocuklarıydım.
Eu era o filho indesejado de um missionário alemão e uma chinesa de boa família.
O süslü şapkalι Fransιzlarιn yanιnda Apaçiler misyoner gibi kalιyor.
Os franceses são mais selvagens que os apaches.
Tahmin etmişsinizdir, Bay Jameson ve Bayan Eckert misyoner.
O Sr. Jameson é missionário. A Miss Eckert, também.
Ben misyoner değilim, öğretmenim.
Não sou missionária, sou professora.
Benim de misyoner olmamı istiyorlardı.
Queriam que fosse missionária.
Bir çeşit mühendis misyoner olarak gelebilirsin.
Podias vir como missionário técnico.
Ama yakınlarda yaşayan Amerikalı bir misyoner vardı, kendisi sivil hayatında yetenekli bir estetik cerrahıydı...
Mas havia um missionário americano lá perto que era um cirurgião plástico no activo...
teolog ya da misyoner değilim. Karınız imana gelip kiliseye katılsaydı memnun olur muydunuz?
Não ficaria feliz se ela abraçasse sua fé e entrasse para sua igreja?
Ben, Tanrı'nın hizmetçisi, misyoner.
Eu, um servo de Deus, um missionário...
Bu yüzden, Afrika'da benim gibi geç gelişmiş çocukları eğitmek üzere misyoner olarak çalışmaya başladım.
É por isso que eu trabalho na África como missionária ensinando a crianças negras mais humildes que eu.
Bu yüzden, Afrika'da benim gibi geç gelişmiş çocukları eğitmek üzere misyoner olarak çalışmaya başladım.
Por isso trabalho na África como missionária ensinando negrlnhos mals humildes que eu.
- Bir misyoner mi?
- É uma missionária?
Kenya'da bir belgesel yapıyordum ve orada fevkalade bir misyoner kadın vardı.
Estava fazendo um documentário no Quênia e havia uma maravilhosa mulher que era missionária.
Bu nedenle misyoner mi diye sordum.
Por isso perguntei se era missionária.
Dünya insanları en fazla Mars'ta kendilerinden alt düzeyde insanlar olabileceğini onların da misyoner bir girişimi hoş karşılayacaklarını düşünebiliyorlardı.
Quanto muito, alguns terrestres imaginavam, que poderia haver outros homens em Marte, talvez inferiores a eles próprios, e prontos a receber com agrado uma missão missionária.
Alman hükümeti ciddi bir protesto başlatmış misyoner adam için.
O governo alemão formalizou um grave protesto... -... sobre o missionário, em particular.
Alman misyoner.
O missionário alemão.
Kathy Ludlam Nibong Nehri kıyısında misyoner olarak çalışıyordu.
Kathy Ludlam trabalhava como missionária no rio Nibong.
Niyetim var aslında. Afrika'ya misyoner olarak gideceğim.
É o que penso fazer', vou para as missões de Africa.
Misyoner mi?
Ás missões?
Kim misyoner... kim yamyam?
Quem é o missionário... e quem são os canibais?
Büyük çocuklar misyoner okuluna gitmeye alışkınlar.
A maior parte dos mais velhos vinham ä escola da Missäo.
Amerikalı mı, Afrikalı mı yoksa misyoner mi olduğumuza karar veremiyorlar.
Näo sabem se somos americanos, africanos ou missionärios.
Misyoner olan ana ve babasından... mükemmel bir şekilde Çince konuşmayı öğrenmişti.
Que falava chinês fluentemente... porque tinha aprendido com os seus pais, missionários.
Şef, bir müddettir uyku hastalığından rahatsızdı. Misyoner arkadaş'geçmiş olsun'a gelmiş bu yüzden öyle dedi : - "Muhteşem Parti'ye geldim!"
Sofre de doenca do sono e é óbvio que acordou, pois como ouviram, o " "Grande Agua está a pé" ".
Ve o da senin kardeşin değil. Tıbbi misyoner de değil.
E ele não é teu irmão e não é um médico missionário.
Baban bir Misyoner.
O teu pai é missionário.
Bizi misyoner sandılar.
Eles pensaram que éramos missionários.
( İngiliz Hiristiyan Misyoner )
Prepara a arma!
Kongo'da bir misyoner.
Não quero ser'padreco'.
On yedi yaşındayken babasını kaybetmiş, ve bir misyoner okuluna alınmış.
Nunca teve dificuldades de expressão, mas o pai morreu e aos 17 anos foi levado para uma escola de missionários.
Onlara fakir bir misyoner olduğumu söyle.
Sou um pobre missionário.
Birincisi "Misyoner olup dua edeyim" der.
O primeiro disse : "Vou à igreja e rezar."
1703'te Fransız bir misyoner keşfetmiş.
Descoberta por um missionário francês em 1703.
Kendisi misyoner pozisyonundan şaşmaz.
Hey, ele faz estritamente a posiçao de missionário.
Yerli Amerikalılarla alış veriş için Fransız misyoner ve araştırmacılar 16. yüzyılda gelmişlerdi.
Missionários e exploradores franceses, nos finais do Séc. XVll, vinham negociar com os nativos.
Hala misyoner mi takılıyorsun, Gallimard?
Ainda a armar-se em missionário, Gallimard?
ERIC LIDDELL, MİSYONER,
ERIC LIDDELL, MISSIONÁRIO
- Misyoner pozisyonuna ne dersin?
- Porque é que não assumes a posição de missionário, reverendo?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]