English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ N ] / Nadide

Nadide Çeviri Portekizce

236 parallel translation
Bize katıl, bu nadide topluluğa.
Vem connosco.
Ordunun nadide bir çiçek olduğunu!
Pensei que o nosso Exército era o orgulho do nosso país!
- Orada ne tür nadide parçalar var Dorian?
Que raridades tem ali armazenadas, Dorian?
Lâkin bu yazıtından ötürü nadide bir kalıntı.
Mas esta é um achado raro por causa da inscrição.
Hayatım boyunca güzel ve nadide şeylerin çevremde olmasını arzuladım.
O sonho da minha vida, era rodear-me de objectos raros e preciosos.
O resme nadide ve güzel mi diyorsun sen?
Acha os meus quadros raros e preciosos?
Ned, burada, en nadide balıklardan istiridyelere kadar bir sürü şey var.
Esta aqui tudo o que pediu. Até ostras...
Taş bloklar arasında ezilecek nadide bir çiçek.
Uma flor demasiado delicada para ser prensada entre blocos de pedra.
Nadide bir çiçek adı gibi, değil mi?
Parece o nome de uma flor rara, näo é?
Sebastian ile, bu ilkel insanlar ailesinin Catherine kadar nadide bir kızı nasıl ortaya çıkartabildikleri konusunda kafa yorardık.
O Sebastian e eu especulàvamos tinham tido uma rapariga täo rara como a Catherine.
500 yıllık, nadide bir parça.
É rara, tem 500 anos.
İnsan kalbinde yetişen en nadide çiçekten bahsediyordum : Minnet. Beklediğim tek minnet paramdır.
Era um comentário sobre essa flor do coração humano a gratidão.
Burayı ülkenin nadide köşelerinden biri haline getiriyorsun.
Estás a pôr isto um brinquinho.
Ve ismini, o nadide ismi ağzına alma cüretini gösterdi.
Inclusive disse seu nome. O nome de sua amada.
İşte bu, bayan. Bunlar Teksas'ın en nadide örnekleri. Yani tamamıyla en iyilerinden.
São as melhores bombinhas do Texas, ou seja de todos os Estados Unidos!
Bu eski ama nadide antika litroğraf için tam 325 dolar değer biçildi.
Por este raro e pouco comum lote de litografias descrevendo os 5 sentidos.
Ne kadar da nadide ve güzel.
Tão raro. E tão belo.
Burada en nadide sanat eserlerimizden bazıları toplanmıştır görülsün ve düşünülsün diye...
Reunimos aqui algumas das nossas melhores obras de arte, para visionamento e contemplação do...
Bayan Pembroke, nadide bir çiçek gibi geldiniz, bize.
Mna. Pembroke, a sua chegada é, para nós, como uma flor no deserto.
Elimde türünün tek örneği olan, nadide bir parça var.
O que me dão em troca desta bola de prata exclusiva?
Bakın, harikulade bir motosikletim var. Nadide bir parçadır!
Escuta, eu tenho uma mota que é o fim do mundo, fantástica.
# Milyoner J.P. Morgan Özel Edebiyat Koleksiyonu için Nadide Gutenberg İncili'ni Satın Aldı. #
O milionário J.P. Morgan adquire a Bíblia Gutenberg... para a sua biblioteca privada.
Burası nadide bir koy.
Esta é a baía a um milhão.
Bu idam cezası gerektirecek bir suç olsa da toplumumuzun bu nadide üyesi sorumlu ve başarılı bir işadamıdır ve daha önce topluma karşı herhangi bir tehdit oluşturmamıştır.
Embora seja um crime que acarrete pena capital, o réu é um cidadão respeitável, um empresário responsável e de sucesso, e que nunca foi um perigo para a comunidade.
- Kasada çok nadide mücevherler var.
- Jóias! Ele tem jóias raras no cofre.
- Nadide çarşafların içinde.
- E usavam lençóis.
"Şafağa kadar avlanırım " en nadide çiçek, aşkın peşinde "
A caçada continua até à alvorada, pelo amor, a flor mais rara ".
Çok nadide ve güzel hayvanlardır.
São muito raras e belas.
Cellini Okulu'ndan nadide bir parça.
Uma peça equestre atribuída à escola de Cellini.
- Bu yıllardır ailemizin elinde olan nadide bir parça!
- Essa peça é da família há anos!
Bütan gazla çalışan nadide bir parçadır.
- É uma beleza propana.
Çiftçiler, yerleşimciler... bu kuyu kazma makinesi, modern Amerikan endüstrisinin nadide bir örneği.
Fazendeiros, pecuaristas, homesteaders, Este bom perfurador é um exemplo de Indústria americana moderna no seu melhor.
- Dağdaki nadide çiçek.
- belo rabo.
- Ne kadar nadide, değil mi?
- Não é uma preciosidade?
Çok nadide bir kitap. Çok az bulunur.
É um livro raro, difícil de encontrar
Şimdi hayatın en nadide hazinesinin sahibiyim :
Agora mesmo tenho o tesouro mais estranho da vida : A serenidade.
Bu, dünyanın en nadide bilim adamlarının yıllar süren araştırmalarının ürünüdür.
Isto é o resultado de anos de pesquisas de alguns dos mais eminentes cientistas do mundo.
Duvarlar, en nadide ve hassas kristallerle kaplıydı.
As paredes estavam cobertas com os cristais mais delicados e frágeis.
Kaşifler mağaranın derinliklerine indikçe olağandışı oluşumlarla dolu galerilerle karşılaşmaya başladı. Mesela nadide kristallerle kaplı, bu 5 metrelik koniler gibi.
À medida que os exploradores avançaram a mais profundidade na caverna, depararam-se com galerias inteiras preenchidas com as mais estranhas formações, como estes cones com 5 metros, congelados com os mais delicados cristais.
Koleksiyonun, müzenizin en nadide parçası olacağına söz veriyorum. - Artık ilginizi çekebildiğime göre, fiyata bir sıfır daha ilave ederiz herhalde artık. - Bu Woody!
A colecção será a jóia da coroa do seu museu.
Cennet yollarının, ne kadar nadide altın işlemelerle süslendiğine bak.
Olhem como o chão do céu é fino com camadas de ouro claro?
Bunlar nadide şaraplar!
Estes são vinhos raros!
Beyaz fil ise, Siyam'ın en nadide ve onurlu hayvanıdır.
O elefante branco é a criatura mais prezada e rara do Siäo.
Benim nadide Zambak'ım, benden daha yaralı.
A Flor-de-Lis foi ainda mais ferida do que eu. E por minha culpa!
Nadide Zambak'ınız, acısını unutmak için, kendi arazimizdeki, manastıra kapandı. Yakında sizin olacak olan arazideki.
Flor-de-Lis, para esquecer as tuas penas, encontrei refúgio em Saint Paul de Grimault, na nossa propriedade, que devia de ser vossa.
Benim nadide içkim!
Esse é do bom!
Nadide bir parça.
É requintada.
Nadide çiçek işindeydi, ilgileneceğinden eminim.
Trabalhou 30 anos com flores raras. Com certeza, continua interessado.
Nadide olduğunu kanıtla
Prova-me que és divino
- Nadide bir parça.
Ela é linda.
Nadide şeylerden biri daha.
Aqui está outra beleza. Ocean City, 1958.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]