Nazırı Çeviri Portekizce
227 parallel translation
Hazır ve nazırım.
Pronto e disposto a tudo.
Boris Vladimirovich Sturmer, Saray Nazırı Danıştay üyesi, malının mülkünün haddi hesabı yok.
Boris Vladimiravitch Chtiurmer, mestre-de-cerimônias, membro do Conselho de Estado e proprietário de inúmeras fazendas.
" Rupert Amcaya selamlarımı söyle, hatırlarsın, ordudaki bütün yaman askerleri idam etme ve af yetkisine sahip olan, Harbiye Nazırı, Çılgın Rupert Amca.
" Dá os meus cumprimentos ao tio Rupert, quem havia de pensar, o doido do tio Rupert, Ministro da Guerra com poder de vida ou morte sobre qualquer soldado no exército.
Harbiye Nazırı olan Rupert Amcanız.
O seu tio Rupert que acabou de ser nomeado Ministro da Guerra.
Rupert Amca Harbiye Nazırıydı.
O tio Rupert acabou de ser nomeado Ministro da Guerra!
Yoksa nazırın yüzü gülecek diye bir an karşısında takla mı atmak lazım her zaman.
Transformar-se em palhaço na esperança ignóbil de ver, nos lábios de um ministro nascer um sorriso, enfim, que não seja sinistro?
- Hazır ve nazırım!
- Pronto Freddy!
- Hazır ve nazırım.
- Pronta e a delirar!
Ama naip, nazır, vekil olarak değil ya da başkası adına ikinci derece bir aracı olarak da değil ; silsileden, kan bağıyla, soydan gelme hakkınızla, tek başınıza ülkenin hâkimi olarak üstlenin.
Não como protetor, intendente ou substituto, e sim como herdeiro legítimo, através das gerações, por sangue e nascimento... vosso direito de nascimento, vosso império, vossos bens.
- Hazır ve nazır efendim.
- Pronto e carregado.
- Hazır ve nazır efendim.
- Pronto e carregado, senhor.
- Hazır ve nazır polisimiz.
- O polícia omnipresente.
Hazır ve de nazır.
Armada e preparada.
Hazır ve nazır.
Estás pronto como um tonto.
"Hazır ve nazır" mı?
Que quer isso dizer?
"Hazır ve Nazır Ev Düzenlemeleri."
Da empresa'Tudo Pronto'
- Ben.. aslında... Fazla naz da aşık usandırırmış ama.
- Não corras muito ou ela foge.
Hazır ve nazır.
Em posição e pronta.
Denize nazır, 1.2 milyon.
Casa de praia : 1, 2 milhöes!
Zamanında hazır ve nazır olacağım.
Diz-lhe que eu lá estarei com sinos em cima de mim.
Ne var ki Nazır Hasan'ın evinde davetsiz misafirleriz.
Mas somos convidados indesejáveis na casa de Nazir Hassan.
Mutfakta hazır ve nazır bir şekilde bekliyor ama küçük bir sorunumuz var.
Esta pronta e a espera na cozinha, mas ha uma pequena complicacao.
Taşyakanlar hazır ve nazır.
Korba, a Stone Burner está pronta.
Taşyakanlar hazır ve nazır.
A stoneburner está arrumada e pronta.
Hazır ve nazır iş tutmaya
E estou à espera de fazer fricção
Alnımın ortasına sprey boyayla "hazır ve nazır" mı yazılı?
Tenho "branco" pintado na testa?
Bunlar istediğiniz Nazır El Cesire'nin sorgu metinleri.
Bem, estas são as transcrições... dos interrogatórios que solicitou do Nasser Al Jazeir.
Nazır, Afganistan'dan temmuzda gelmiş.
O Nasser chegou em Junho do Afeganistão.
Akşam namazı bitince Nazır'ı getirecekler.
Vão trazer o Nasser... depois das orações da noite.
Nazır beş dakika içinde gelir.
O Nasser deve estar aqui em cinco minutos.
Neyse ki Nazır biraz İngilizce biliyor.
Com sorte, o Nasser fala um pouco de inglês.
- Otur Nazır, nedenini anlatayım.
Bem, sente-se, Nasser. Vou lhe dizer porquê.
Neden Nazır'ın minimum güvenlikli bölüme gönderilmesini önerdin?
Porque é que recomendou a transferência do Nasser para a segurança mínima?
Nazır çok sinirli.
O Nasser está muito chateado.
Nazır'ın terörist olduğuna emin misin?
Tem a certeza de que o Nasser é um terrorista?
Saf mısın yoksa Nazır sana da mı birkaç zümrüt verdi?
Você é tão ingênuo? Ou o Nasser passou-lhe algumas das esmeraldas?
Son zamanlarda Nazır'la olan konuşmalarının tercüme ettiğinden daha uzun olduğunu fark etmiştim.
Não sei. Ultimamente, notei que as suas conversas com o Nasser... eram maiores do que as suas traduções.
Zümrüt mü? Evet. Bence Nazır'dan aldı.
Esmeraldas?
Nazır bunları bizim aramamızdan nasıl geçirmiş?
Acho que as recebeu do Nasser.
Nazır geldiği zaman kabızlıktan şikâyet ediyordu, ilaç verdiler.
O Nasser disse ter uma constipação quando chegou... e deram-lhe um laxante.
Nazır, eski Arapça'da "zafer kazanan" anlamına geliyor.
Nasser em árabe antigo é "aquele que é vitorioso".
Sana bir özür borçluyum Gibbs. Nazır'ı minimum güvenlikli bölüme geçirmiş olsaydım- -
Devo-lhe desculpas, Gibbs.
Nazır'ı minimum güvenlikli bölüme geçireceğiz ki onu öldürebilsin.
Fácil. Transferimos o Nasser para segurança mínima, e ele mata-o.
Nazır bir tutukluyu öldürürse benim başım yanar.
Se o Nasser matar um prisioneiro, vai ser um inferno.
- Nazır'ı minimum güvenliğe geçirmek.
Transferimos o Nasser para segurança mínima.
Nazır ve Sayit bu işi gözümün önünde yaptı.
O Nasser e o Sa'id fizeram isto mesmo na minha cara.
Merhaba Nazır.
Olá, Nasser.
- Elimde değildi Nazır.
Não estava nas minhas mãos, Nasser. Desculpe.
Çünkü sana güvendim Nazır.
Porque eu confiei em si, Nasser.
Nazır'ın gönderildiği bölüm 20.
O alojamento 20 é o que lhe está designado.
Demek ki Nazır'ın hedefini egzersiz avlusunda öldürmesi gerekecek.
Então o Nasser vai ter que matar o seu alvo no campo de exercícios.