Ns Çeviri Portekizce
5,696 parallel translation
Onu öldüren kişiye olduğu kadar kendine de kızgınsın.
Estás tão raivoso contigo mesmo, como com quem a matou.
Sen daha yakınsın, gençsin, hızlısın.
Estás mais perto, és jovem e rápido.
Buna çok yakınsın.
Você está muito envolvido.
Ama yumuşak, yuvarlanan kedilerden değil üzgün, kadınsı, küçük bir kedi gibi. Diğer yavru kedilerin "hadi gidip şunu dövelim" diyeceği bir kedi.
Mas não do tipo gatinho "duro" de menino... mas um triste e afemeninado gatinho de menina onde até os outros gatinhos são tipo,
Bana kızgınsın, ve bunu düzeltmek için ne yapacağım ya da söyleyeceğim hakkında en ufak bir fikrim bile yok.
Estás irritado comigo e não sei o que possa fazer ou dizer para reparar as coisas.
Sen yetişkin bir kadınsın.
Tu és uma mulher adulta.
Bu güzel, kadınsı sesini duymak ne kadar da hoş.
Como é maravilhoso ouvir a tua voz linda e feminina.
Çok kötü bir kadınsın.
Tu és a porra de má menina.
Çok şanslı bir kadınsın.
És uma miúda de sorte.
Sen akıllı, güçlü siyahi bir kadınsın.
És uma mulher negra inteligente e forte.
- Çok kaba bir kadınsın.
Tu és uma mulher muito grosseira.
Grubu tutamadım diye de kızgınsın bana, biliyorum.
E sei que está chateado comigo, porque não fui à sessão.
Kızgınsın biliyorum.
Sei que estás furioso.
Büyüleyici bir kadınsın Norma.
É uma mulher encantadora, Norma.
Muhtemelen sen Chicago tarzına alışkınsındır? Pizza pizzadır.
Tu deves gostar das pizzas... com a massa mais espessa, certo?
Ama senden hoşlanıyorum, bence sen harika bir kadınsın seni daha yakından tanımak istiyorum.
Está tudo bem. Não há problema. Mas eu gosto de ti, acho que és uma mulher lindíssima e adoraria poder-te conhecer melhor.
- Siz bir çapkınsınız.
- És um playboy.
-... bu mükemmel ulusun bireylerine. - Kızgınsın ama doğru olanı yaptım ve bunu biliyorsun.
Estás com raiva, mas fiz a coisa certa.
Bana kızgınsın, ve bana kızgın olmayı bırakman lazım, çünkü hoşlanmıyorum.
Estás com raiva de mim, e preciso que não estejas, porque não gosto disso.
Sizi dinleyecektir. Ona manevi danışman olacak kadar yakınsınız.
Ela ouve-o, são próximos, é o seu conselheiro espiritual.
Sen güzel ve güçlü bir kadınsın.
És uma mulher bonita e poderosa.
Sen tanıdığım en vahşi, en merhametsiz kocasını yöneten kadınsın.
Tu és a advogada mais selvagem e impiedosa.
- Zürih'e ne kadar yakınsınız?
- Falta muito para chegares?
Sen, oğluyla yaşayan genç ve güzel bir kadınsın.
És uma jovem e linda mulher a viver sozinha com o teu filho adolescente.
Sen ufak bir çılgınsın.
Estás maluquinho?
Zor seçimlerin, verilen kararların hikâyesi. Adına "Çılgınsın Mc Kardo" dediğim bir hikâye. - Seni salak...
Uma história de escolhas difíceis, de caminhos percorridos, uma história a que gosto de chamar "Porreiro, Mano".
Seni istemedikleri için kızgınsın biliyorum ama öyle çok komitedesin ki zaten.
Sei que odeia que não o queiram, mas está em tantas comissões.
Ama sen aptal bir Rus kadınsın.
Não passas de uma russa estúpida.
Belki de birlikte olmamız senin hatandır. Kızgınsın çünkü bunu kontrol edemedin.
E, talvez seja por tua culpa que ficamos juntos, e estás zangado, apenas, porque não conseguiste controlá-lo.
Yaşadıklarımızı düşününce, başından beri ben haklıydım ve cinsiyetler hakkındaki herhangi bir çıkarımın da kadınsı güvensizliğinin bir yansıması.
Não, diria que estive certo o tempo todo. Epifanias sobre política de géneros foram projeções da tua insegurança.
Thea annemle bana kızgınsın biliyorum ama bu finansal durumdan kurtulmanın bir yolunu bulmuş olabiliriz.
Thea, sei que estás fula com a mãe e comigo. Mas arranjámos forma de sair desta confusão financeira.
Köprüler ve tünellerde konuşlanıyorlar.
Bom, estao tomando posições nas pontes e ns tuneis.
Sen tanıdığım en zeki, en kudretli, en cesur kadınsın.
És a mais esperta, mais dura, a mais heróica mulher que conheço.
Birbirinize kızgınsınız.
Estão zangados um com o outro.
Adaleti sağlamak için çok yakınsın.
Estás muito perto de vê-lo.
Öte yandan, sen de ilginç bir kadınsın Siggy.
Mas também, tu és uma mulher incomum, Siggy.
Neden kızgınsın?
Porque estás chateada?
Bence sen bana kızgınsın.
Acho que estás com raiva de mim.
Bence sen kendine de kızgınsın.
E acho que estás com raiva de ti mesmo.
O yüzden sürekli kızgınsın.
É por isso que estás o tempo todo zangado. - Não é por isso.
Geçmişte olanları görmek için Gabriel ve Clockwork'e çok yakınsın.
És muito próxima ao Gabriel e ao Clockwork, para ver para além disso.
Sen bir sapkınsın! - Artık ayıbını bildiğimize göre bunun yararı olabilir.
És uma aberração, uma que pode ser útil agora que sabemos da tua perversidade.
Bana kızgınsın ama Ethan'a daha fazla kızdığını düşünüyorum.
Estás chateada comigo, mas suspeito que estejas mais chateada com o Ethan.
Bunu bırakmanın nasıl zor olacağını anlarsınız, eminim. Siz görmüş geçirmiş bir kadınsınız.
Certamente compreende como é difícil deixá-lo, sendo a senhora uma mulher do mundo.
Sen neden bu kadar dalgınsın peki?
Porquê essa cara de preocupado?
Dikkatli bir kadınsınız, Bayan Masters.
É uma mulher cuidadosa, Mrs. Masters.
Bak, buna yakınsın. Buna saygı duyuyorum.
Olhe, é chegado a eles.
Lord Baltimore. Şaşırtıcı şekilde kadınsısınız, değil mi?
Lorde Baltimore, és surpreendentemente atrevida.
- Yakınsınız.
Vocês são íntimos.
Zor kadınsın.
Estar contigo é um desafio.
Lanetini kullanması için beni seçti diye mi kızgınsın?
Bem, conforma-te.