Odor Çeviri Portekizce
802 parallel translation
Ataları - Kana susamış kurtlar, kan ve etin kokusuna gelir.
O odor de carne e sangue desperta o apetite do lobo - seu antepassado.
Renfield kokusuna karşı çok vahşi davrandı.
O Renfield reagiu muito violentamente ao seu odor.
Şu korkunç bitkinin odayı kaplayan kokusu çok ağır.
O odor desta erva horrível está a infestar o quarto.
İyi hayalete eşlik eden mimoza kokusu. Bu, Mary'nin kokusuydu.
O perfume a Mimosa que vinha com o fantasma simpático, era o odor de Mary.
Kan kokuyor hala şurası.
Mas o odor de sangue ainda está aqui.
Ayırt edici bir kokuya benzemiyor.
Não parece haver um odor distinto?
Yoksa koyun kokusu mu?
Ou pelo odor das ovelhas?
Ahh, çiçeklerin koktuğu şu uzun, uzun günler.
Aqueles dias longos e quentes com o odor das flores.
Yolculuğunun en sonunda insanı bekleyen leş gibi kokan çürümüş bir cesettir.
Tudo o que espera o Homem No fim da sua labuta É o odor da carne putrefacta,
Kötü kokusunu hoş bir parfüme dönüştüren bir çiçek gibi çiçeklenecektir.
Que ainda há-de desabrochar numa flor, E todo o seu odor Se transformará em perfume.
Haydi.
Vamos. Às vezes penso que emito um odor - sabes, desperta as fêmeas.
"Hazırlanan ilacın hafif bir kokusu vardır, fakat farkedilebilir bir tadı yoktur."
"A droga preparada tem um odor fraco, mas nenhum sabor discernível."
Evet, hafif bir kokusu var.
Cheira como... gerânios. Sim, tem um odor fraco.
Söylesenize Teğmen, Siz de tuhaf bir koku alıyor musunuz? Nasıl almam ki?
Diga Tenente, você sentiu aquele odor engraçado?
Bugün Senato'da çok keskin bir şarap kokusu olacak.
Hoje, no Senado, haverá um forte odor a vinho.
Ne zaman hareket etseler, tanıdık bir koku oluyor.
Sempre que eles se mexem, há um odor familiar.
Nedendir bilmem, ölüm kokusu geliyor burnuma.
Não sei porquê, mas começo a sentir o odor da morte.
Bahsettiğim o koku her şeyden olabilir ; kırsaldan, ağaçlardan kadınların yüzlerinden, arabalardan...
não... o odor da morte na paisagem, nas árvores, nos rostos de mulher, nos carros.
Okaliptüs kokusu gibi.
Como o odor dos eucaliptos.
Nefesinin pis kokusu burnuma kadar geliyor.
Repugnas-me! Até aqui chega o odor do teu hálito.
Oldukça kokuyar, değil mi?
Tem um odor bastante forte, não é?
Bu lanet ödül avcıları ölüyken bile tüylerimi ürpertiyorlar.
Levam o odor da morte estes malditos caçadores de recompensas
- Yemeğin kokusunu alıyorum.
- Detecto o odor de comida.
- Yaptığın iş biraz boktan ha!
Ajuda a melhorar... o odor, sabe. Está usando bastante disso? Sim.
"Düzenin güçleri düzenin güçsüzlüğü oldu."
Lei e Ordem deixam um Odor Lascivo! "
İki tane enfes kokulu ceylan eti..... Couves ormanlarından.
Dois magníficos veados, cuja fresca carne... ainda tem o odor dos bosques.
Madrid'te her taraf leş gibi çok affedersiniz, yemek kokuyordu.
As ruas de Madrid, de manhã, havia um odor absolutamente repugnante a... peço desculpa pela linguagem... a comida.
Sadece kokusunu sevmem.
Simplesmente não me importo com o seu odor.
Kokusuz bir nefesten daha beter bir şey olamaz.
Não há nada pior do que um hálito desprovido de odor.
Safra kusturacak bir koku var aşağıda.
Lá embaixo está um odor que faz vomitar.
Bu senin doğal kokun mu?
É o teu odor natural?
Sıcak bir rüzgardı, adı Santa Ana idi, ve ılık yerlerin kokusunu taşırdı.
Era um vento quente, chamado Santa Ana, que trazia o odor de lugares quentes.
Orda "erkeksi kokuyorum" yazılı, okuyabiliyor musun, Rock?
Não será "odor másculo"? Consegues ler aquilo, Rock?
Yanlış söylediğimi biliyorum, ama gerçekten erkeksi kokmuyor.
Eu sei que disse mal, mas, na verdade, eu não tenho um odor másculo.
Sence bu şey erkek gibi kokuyor mu?
Achas que isto tem um odor másculo?
" Ama kokusu, işte o nahoş.
"Mas o odor, esse era um veneno."
Af edersin, ama bana göre fazla kokulu. Theotaki Aspro'yu tercih ederim.
Desculpe-me, mas tem demasiado odor para mim.
Yemek kokusu üstünüze siner.
Mudem-se frequentemente. O odor da comida pega-se á roupa.
Dün öğleden sonra sadece Sir Horace Blatt'ın ona... iade ettiği sahte bir elması bulmakla kalmadım, aynı zamanda... mükemmel şarap tadımcısı burnumla sizin söylediğinizin tersine...
Ontem à tarde, descobri não só o falso diamante do Sir Horace, como o meu nariz de provador de vinho, detectou um odor de uma fragansia,
"Onu kurtarmak istiyorsan," "Yarın geceden önce" "Cennet kokulu ormana ulaşmalısın"
Se quer salvá-la, deve chegar à Floresta do Odor Celestial até ao meio-dia de amanhã.
Ben yarın Cennet kokulu ormanda olmalıyım
Amanhã tenho que ir logo à Floresta do Odor Celestial.
"Cennett kokulu orman"
Floresta do Odor Celestial
Bence soğuk değil, şikayet edeceksen kokudan bahset.
Mais quente, e você queixa-se do odor.
Balık kokusu algılıyorum.
Detecto um odor a peixe
Bu komik koku da ne?
Que odor é este, tão extranho?
Berbat kokuyu duyuyor musun? Niye kokuyor?
Não sente este terrível odor?
Bazen bir renk, hatta sadece bir koku.
Umas vezes é uma cor, ou apenas um odor.
Uzak mesafelerden cesedin kokusunu alabilecek yetenekte.
Ele é capaz de detectar... o odor de um cadáver a grandes distâncias.
İçkinin kokusunu mu aldın?
Sentiste o odor do pastis.
Salıncağımın olduğu yerde kendini asmasını göreceğim... ve kokusunu evde hissedeceğim.
Verei sempre esse enforcado no lugar onde estava meu balanço... e dever ter deixado o seu odor na casa.
P.U.Odor şehri.
Um vómito.