English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ O ] / Oksijenli

Oksijenli Çeviri Portekizce

66 parallel translation
İyiliğiniz için artık oksijenli su yok.
Acabou-se a água oxigenada para mim.
Oksijenli atmosfer.
Uma atmosfera com oxigénio.
Oksijenli-nitrojen atmosferi.
Oxigénio-nitrogénio.
Oxo boI oksijenli bir gezegendir. Orada 200'ünüze kadar hastalanmadan yaşayacaksınız!
Oxo é um planeta com oxigénio, onde pode viver até aos 200 anos sem doenças, ou enfermedades.
Oksijenli su mu?
Água oxigenada?
Karbondioksit dışarı verilir... oksijenli kan ise damarlardan geçerek... sol kulakçığa... oradan da sol kapakçığa gelir, ve tekrar dışarı çıkar.
Dióxido de carbono é mandado fora... e o sangue oxigenado continua passando nas veias... dentro da aurícula esquerda... através do ventrículo esquerdo saindo novamente.
Sende hemen koşup bana, ilk oksijenli suyumu almıştın!
Se a Peggy conseguisse arreliar em língua gestual, nem sequer precisava de ter cabeça. Como é que ela pode ganhar mais do que eu?
Morarıyor çünkü yeteri kadar oksijenli kan dolaşımı olmuyor.
Ele fica azul porque não recebe suficiente sangue oxigenado.
Şey, normalde yapıştırıcı yaptığında... ilk olarak reçineyi ısıtman gerekir... ve soğuduktan sonra da onu epoksitle karıştırırsın. Ki bu sadece oksijenli yapıştırıcıların... havalı isminde başka bir şey değildir, tamam mı?
Geralmente quando fazemos cola, precisamos primeiro de extrair e aquecer resina, e depois de arrefecer mistura-se num epoxide, que não passa de um nome muito fino... para qualquer tipo de adesivo oxigenado, certo?
Kevin, uzun süre nefes alamayınca vücuda oksijenli kan pompalanmamış ve bazı sinir dokuları zayıflamış. - Onu ne zaman eve götürebileceğimi söyleyin.
O Kevin deixou de respirar o tempo bastante para o sangue não oxigenado ter circulado e ter enfraquecido o tecido nervoso.
Oksijenli su yok mu? Ne kadar hanım evladısın.
Não seja tal um sissy.
Kan lekesini oksijenli suyla çıkarabilirsin.
Esse sangue sai com bicarbonato de sódio.
Platin ve oksijenli sular sayesinde, bu günlerde sarışınlar eksik olmuyor.
Com as tintas que há agora loiras é coisa que não falta.
Oksijenli suyum bitiyor.
Estou a ficar sem água oxigenada.
Bana da bir kaç yara bandı, bir şişe de oksijenli su versen ben de bu adayı yönetirim.
Diabo, com um par de pensos-rápidos e água oxigenada, eu tomava conta da ilha.
Aşırı oksijenli atmosfer, böceklerin yetişmesine yardım ederken, Eklembacaklıların ise son derece değişken olmasını sağlamıştır.
A atmosfera superoxigenada, que ajudou a criar os insetos gigantes, os Artrópodes, é altamente volátil.
Öyleyse işsizsin ve oksijenli su alacak kadar bile paran yok.
Então estás desempregada. Mas tens dinheiro suficiente para pintar o cabelo.
Bir şişe oksijenli suyun yaptıklarına bak.
- Sim. E só foi preciso um frasco de água oxigenada.
Oksijenli su, ilk yardım seti falan var mı... gidip bir bak!
Vai ver se têm... Vê se têm água oxigenada, um estojo de primeiros socorros, o que for!
Oksijenli su var mı?
Tem água oxigenada?
Ve gitar çalmazken bu tek parça kristalden yapılma oksijenli el akvaryumu... koruyucuları giymek zorundasın, yoksa sigorta yanar.
E deves usar estes protectores de cristal sólido oxigenado para as tuas mãos quando não estiveres a tocar ou a apólice será nula.
Bu yekpare kristal oksijenli el akvaryumları çıkmak nedir bilmiyor.
Não posso tirar estes cristais oxigenados das mãos.
Oksijenli filtrasyon sistemi. Sistemindeki fazla Asetilkolin'i atmalı.
É um sistema de oxigenação-filtragem e deverá remover o excesso de acetilcolina.
İçeri girdiğin zaman, odayı bol oksijenli bir plazmayla dolduracağız.
Quando estiveres lá dentro, enchemos a câmara com plasma rico em oxigénio.
Aman çıkarken oksijenli kanla dolu koca kıçına kapı çarpmasın.
Não leve com a porta nesse traseiro gigantesco ao sair.
- Oksijenli ve oksijensiz lütfen.
Aeróbico e anaeróbico, por favor.
Biraz çamaşır suyu, biraz oksijenli su ve bolca limon bul.
Arranja lixívia, água oxigenada e muita cal.
Tamam. Sargı bezi, bant, oksijenli su, plastik kaplar ve bir sürü buza ihtiyacım var.
Bem, preciso de ligaduras, adesivo, água oxigenada, caixas de plástico e muito gelo.
O zaman çocuğun uzunca bir zaman düşük oksijenli bir ortamda kaldığı belli. Vücudu buna uyum sağlamış.
Então é óbvio que aquela criança estava encurralada num ambiente com pouco oxigénio durante tanto tempo que o seu corpo se adaptou a isso.
Oksijenli su iyi olabilir.
Talvez um pouco de Oxy.
Tamam, Biraz oksijenli suya ve buz küpüne ihtiyacım olacak.
Vou precisar de peróxido e um cubo de gelo.
Anok'un açılmış göğüs boşluğuna fenolftalein ve oksijenli su uyguladım.
Usei fenolftaleína e peróxido de hidrogénio na cavidade aberta do peito do Anok.
Yaralı birini bütün gemi boyunca düşük oksijenli havada taşımak.
Transportar uma pessoa ferida por todo o comprimento da nave com oxigénio baixo?
Oksijenli ve oksijensiz kanların karışımı pürüzlü akış bir pıhtıya sebep oldu.
O sangue oxigenado e desoxigenado misturam-se, o fluido causa um coágulo, explica o coração e a cabeça.
- Oksijenli su...
Peróxido de hidrogénio.
Buharla oksijeni sıkıştırmak için oksijenli suyu ayrıştıran bir katalizör. Hafif roketlerden 30 saniyelik büyük bir itiş alıyorsun.
É um catalisador que decompõe o peróxido de hidrogénio em vapor e oxigénio, consegue um impulso significativo de 30 segundos para pequenos projécteis.
Oksijenli su ve gazyağı karışımı.
É um híbrido de H202 e querosene.
- Oksijenli su ve gazyağı karışımı.
Combinação de peróxido de hidrogénio e querosene.
Gazyağı akışını, motorun çıkış kısmından vermek. Oksijenli su deposuna verirsin ve...
Redireccione o fluxo de querosene da saída do motor... de volta para o tanque de H202, e...
Günde bir kez oksijenli suyla temizle.
Uma vez por dia, água oxigenada.
Ayrıca, oksijenli su kullanırsanız daha kolay temizlersiniz.
E tenta o peróxido de hidrogénio, isso ajuda.
... oksijenli sudan başka bir şey değil.
Parece que não passam de água oxigenada.
Vaktimi saçı oksijenli su ile açılmış Miley Cyrus çakmalarıyla harcayacak değilim.
Não vou perder o meu tempo com vacas do tipo Miley Cyrus.
Vücudunda kalan son oksijenli kanı bebeğe yolluyorsun.
Estás a bombear o que resta do sangue oxigenado para o bebé.
İnsanlarla dolu bir mağazaya gittim sana yeni bir bandaj, oksijenli su ve güzel bantlar aldım. - Lütfen, gitmelisin.
Fui a uma loja, com pessoas, e comprei-te um penso novo, água oxigenada, e autocolantes a desejar as melhoras.
... bunun düşük oksijenli bir yangın olduğunu gösteriyor.
Isto é evidência de fogo com pouco oxigénio.
Ama maske ve akciğerler yüksek oksijenli bir yangına işaret ediyor.
Mas o escudo e os pulmões dizem que é fogo com muito oxigénio.
Düşük oksijenli yangınlar bir eldivene bunu yapacak ısıya ulaşamaz.
Incêndios com baixo oxigénio não queimam a uma temperatura necessária para fazer isto às luvas.
Uğultulu rüzgâr ve ince oksijenli havada volkanın içine giden bir yol bulmaya çalışacaklar.
Com ventos uivantes e oxigênio rarefeito, seu desafio era achar um caminho ao interior do vulcão.
Perikardiyal kese açılır,... ve üzerindeki skar dokusu iskemik kalbe oksijenli kan gönderir.
O saco pericárdico é aberto, e após ser fechado, a cicatriz que se forma envia sangue arterial para o coração isquémico.
Oksijeni paylaşamazsınız, kapı kapanınca buradaki oksijenli kübik hava şu basınçlı depolardan geliyor.
Não se pode compartilhar oxigénio. Cada centímetro cúbico de ar respirável aqui, dado que a porta exterior está selada vem destes tanques de compressão.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]