Olaylar Çeviri Portekizce
9,255 parallel translation
Ama bu olaylar peş peşe oldu.
Mas calharam de acontecer uma a seguir à outra.
Olayların böyle gelişmesini istediğimi mi sanıyorsun?
Achas que eu queria que as coisas corressem como correram?
Şu olayları takip et artık.
Mantenha-se ao corrente.
Güven bana, ben bu cinsel taciz olaylarının ehli oldum iyice.
Confiem em mim. Conheço bem as diretrizes de assédio sexual.
İkincisi Katil'in tarzına uyan tüm hırsızlık olaylarını kontrol edeceğiz.
Dois, comparar todas as invasões de propriedade com o método dele.
Sen hırsızlık olaylarını incele ben de ıslahevi tarafını araştırayım.
Vê as invasões de propriedade. Eu vou ver os crimes de menores.
- Hırsızlık olaylarında da bir şey yok. Ama katilin bıraktığı çayın üzerindeki etiketi takip ettim.
Nem as invasões de propriedade, mas encontrei a etiqueta do oolong dele.
Olaylar, olaylar.
Conte, senhor.
Bir elin parmağını geçmeyecek sayıda felç, kalp krizi, anevrizma oldu ama bu olayların teknolojimizle olan bağlantısı saptanamadı.
Ocorreram alguns incidentes, apoplexia, ataques cardíacos, alguns aneurismas ocasionais, mas, uma ligação directa com esta tecnologia nunca foi estabelecida.
Doğru ama kadınına danışmadan olayları masaya yatırman beni şaşırttı.
- Verdade, mas, estou surpreendido com o facto de dares a tua opinião, sem falares com a tua miúda antes.
İzlemek üzere olduğunuz film bir grup gencin başına gelmiş, trajik, kötü olaylar dizisidir.
O filme que estão prestes a ver fez parte da tragédia que aconteceu a um grupo de cinco jovens
Açıkçası böyle olaylar buralarda pek olmuyor.
Para ser honesto este tipo de coisa não acontece por aqui.
Olayları çözmede iyi olduğunuzu duydum.
Ouvi dizer que vocês são bons a resolver casos.
İmkansız olayları bulururz ve onları çözeriz.
Pegamos no impossível e... encontramos uma saída.
Öyle mi? Olay şu ki, Sleepy Hollow'dan daha büyük bir yere gittiğimi düşünürken, aslında tüm olayların merkezinin Sleepy Hollow olduğunu anladım.
Bem, a questão é que pensava que estava indo para coisas maiores que Sleepy Hollow e acontece que é em Sleepy Hollow onde está a acção.
Söylediği her şey... 21.yüzyıda olaylar böyle ilerliyor.
- Tudo o que ela disse... - O que falta ao séc. XXI de visão, compensamos com falta de atenção.
Hayır, Wesenrein olaylarını düşünüyordum.
Estava a pensar na questão do Wesenrein.
Olaylar, ateşli bir hastalığın nöbetleri gibi gelip gidiyorlar ve bizi kafası karışmış ve kendinden emin olamayan bir halde bırakıyorlar.
Eventos vão e vêm como ondas de uma febre, deixando-nos confusos e incertos.
Bugünün olayları hızlı ilerliyor.
Os eventos de hoje acontecem rápido.
Ama Merkez Bankası Başkanı ve Hazine Müsteşarlığı olayların üzerinde ve piyasalarımızdaki istikrarı sağlamak için uygun adımları atacaklar.
Mas o presidente da Reserva Federal e da Secretaria do Tesouro estão em cima deles, e vão tomar as medidas necessárias para promover estabilidade nos nossos mercados.
Aklında olsun... Hastanemi doğa üstü olayların merkezi haline getirmekten hiç hoşnut değilim.
Para que conste, não gosto da ideia de transformar o meu hospital numa cela sobrenatural.
- Asıl olayları o zaman görürsün.
- Vê a realidade.
Olayların başladığı yere götür beni.
Leva-me. Leva-me onde tudo começou.
KTLA, olaylar çirkinleşmeden yayını kesmiş ama kameralar çekmeye devam etmiş.
A KTLA interrompeu a emissão, antes que piorasse, mas as câmaras continuaram a filmar.
Umarım olayların böyle gelişmesinden mutsuz değilsindir.
Espero que não esteja muito infeliz com a forma como resolvemos tudo.
Gasp olayları Cabot Sokağı civarında yoğunlaşmış.
Os assaltos foram em Cabot Street.
Ben bu olayları aştım artık.
Estou farto disto tudo.
Son bir kaç haftadır olayların gerginleşmesi ihtimali doğduğundan...
Como as coisas podem ficar tensas nos próximos dias...
Okulda birkaç azınlık var ve birtakım zorbalık olayları yaşandı.
Temos muitas minorias aqui e eles são intimidados.
Bu olayların duyulmaması bir zorunluluk.
É importante que permaneça em segredo.
Olayları çözmek.
Trabalhar em casos.
Aslında ölüm olayları birbirlerine benziyor.
O método de assassinato foi totalmente idêntico.
Northrop'taki olayları da öğrenmeye can atar kesin.
De certeza que ele também adoraria saber o que se passa na Northrop.
İşte olan olayları düşününce aklında bir şey varsa bana gelebileceğini bilmeni istedim.
Só queria que soubesse que, com a confusão no trabalho, se algo a preocupar, pode sempre falar comigo.
Oh, belirsiz olaylar.
Isto é material vago.
Belirsiz olaylar!
Material vago!
Hindistan parlamentosundaki arkadaşlarım da şüpheci ama olaylar aksini işaret ediyor.
Os meus associados no parlamento indiano também estão em dúvida, mas os acontecimentos parecem indicar o contrário.
Olayları abartıyordun, ben de yapılacak en iyi şeyin sana sakinleştirici vererek özel bir uçak pistine götürmek ve CIA uçağına koyup Galler'e getirmek olduğuna karar verdim.
Estavas histérica, Lana, e pensei que o melhor seria injectar-te com um tranquilizante, levar-te até um aeródromo, pôr-te num avião da CIA, trazer-te até Gales, e aqui estamos.
İnsanlar olayların sıcaklığıyla aptalca şeyler söylerler.
As pessoas dizem disparates no calor do momento.
Olayların arka plan bilgisi, araştırma, planlama. Yararlı bileşenler...
Informações, pesquisa, planeamento, bugigangas úteis para...
Ama, Fırtına isimli oyunda Prospero büyüyü bırakıyor kitabını sulara gömüyor ve asâsını kırıyor fakat son olaylar eski gücünü tekrar kazanmaya çalıştığını gösteriyor.
Mas no texto de "A Tempestade" O Prospero abre mão da sua magia, ele enterra o livro e parte o ceptro mágico. Mas eventos recentes indicam que ele está a tentar recuperar o poder.
Olayları öylece bırakalım mı?
Deixar tudo como está?
Ofisimizde garip olayların olduğu bir sürü belge var.
Temos um departamento de casos estranhos no FBI.
Bu olaylar sadece o zamankinin modern versiyonu. Yanan bilgisayar çipleri.
Agora é uma versão moderna, frita chips de computador.
Gelecekteki ben, geçmişteki ben'in John Dee'nin mülküne gideceğini biliyordu. ... ama bunu geçmişteki ben'e anlatamazdı çünkü gelecekteki ben'in geçmişe gidiyor olduğunu bilmek şu anki ben'in yaşadığı olaylar zincirini bozardı.
O eu futuro sabia que o eu passado ia ver o património do John Dee, mas não podia contar ao eu passado, pois ia violar a cadeia de eventos que fizeram o eu do presente saber que o eu futuro ia ao passado.
Dışarıdaki olaylar bitmişti mi diye bakın ve eğer...
- Apenas... Vai lá fora ver se já acabou e se...
Eski hayatımı hatırlatan olayların ettiği bir çeşit işkence.
É uma espécie de tortura ter que reviver a minha vida antiga.
Northrop'taki olayları da öğrenmeye can atar kesin.
Aposto que ele adorava saber o que se passa na Northrop, também.
Tamam ama belki bunu bir tartışmanın ortasında veya olayların etkisiyle söylemiştir.
Certo, talvez ele tenha dito isso durante uma discussão ou no calor do momento.
Yok et onları. Bağlantı kurma olaylarında asla iç çamaşarı giymem.
Eu nunca visto cuecas para trabalhar.
Olayları bu.
É disso que estou a falar.