English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ O ] / Omlet

Omlet Çeviri Portekizce

620 parallel translation
İki sahanda yumurta, iki çılbır yumurta... iki omlet ve iki rafadan yumurta.
Dois ovos estrelados, dois ovos moles, dois ovos mexidos e dois ovos meio cozidos.
Omlet isteyen var mı?
Alguém quer uma omeleta?
Sonra da size mantarlı omlet öndersem?
Posso sugerir uma omeleta com cogumelos?
- Omlet.
- Uma omeleta.
- Omlet mi?
- Uma omeleta?
Bu canavar babamın zamanından kalma bir efsane mi... yoksa omlet çırpan bir ev kadınının... dile dolamaları mı olduğunu varsaymalıyım?
É o velho monstro lendário dos tempos do meu pai, ou será que eu fiz um à pressa, como uma dona de casa faz uma omelete?
- "Omlet" nasıl yazılır?
- Como se escreve "omelete"?
- Anne, "omlet" nasıl yazılır?
- Mãe, como se escreve "omelete"?
- Omlet komik bir düğün hediyesi.
- É uma prenda esquisita, uma omelete.
Ah, ben yalnızca bi... biraz omlet a... alayım.
Oh, só quero uns ovos mexidos.
- Omlet.
- Uma omoleta.
Yumurtayı kırmadan omlet yapamazsın.
Não se faz uma omelete sem partir uns ovos.
Sana omlet yapacağım, Henri. - Henri! Henri!
Henri, vou-te fazer uma "omelette á la confiture".
Omlet ve yanında sosis mi?
Ovos mexidos com salsichas?
Yumurtayı kırmadan, omlet yapılamaz.
É a vida. Não se fazem omeletas sem partir ovos.
Yarım saat içinde Jerry ikimize omlet yapıyor olabilir.
Daqui a meia hora, a Jerri estará a estrelar ovos para ambos e...
Kendime bir omlet yapacağım.
Vou fazer uma omeleta.
- Omlet yap o zaman.
Faça uma omeleta.
Bir omlet için mi?
Para fazer uma omeleta?
Septime, yumurta kırmadan omlet yapılmayacağını biliyor.
- Como "não há risco"? Não é a um homem como o Septime que vamos ensinar que não se faz uma omeleta sem partir os ovos.
200 milyonluk bir omlet, Septime için bile büyük bir ziyafettir.
Uma omeleta de 200 milhões, mesmo à moda do Septime é um belo festim!
Ben haşlanmış yumurta istedim ama onlar omlet getirdi. Neyse, önemli değil.
Pedi ovos cozidos e trouxeram-me ovos mexidos, mas não faz mal.
Sade omlet istiyorum, patates yerine domates kızarmış ekmek ve bir fincan kahve.
Quero uma omeleta simples com tomate em vez de batata um café e pão de trigo.
Sade omlet istiyorum, patates koymayın. Kahve ve yanında da kızarmış ekmek.
Quero uma omeleta simples, sem batata no prato um café e pão de trigo á parte.
Sade omlet ve tost ekmeğine tavuklu sandviç istiyorum. Mayonez, tereyağ ya da marul istemiyorum, sadece bir fincan kahve.
Uma omeleta simples, sanduíche de frango em pão de trigo sem maionese, nem manteiga, nem alface e um café.
Kral için hazır bir omlet, efendim.
É uma omelete digna de um rei.
Sufle, omlet, her şeyi yapmayı öğretirdi.
Tinha o seu próprio programa de TV. Ensinava a fazer suflês, omeletes...
Tıpkı bütün macarlar gibi, en güzel macar fıkralarını anlattı bize. Omlet.
Como todos os húngaros, ele contou a melhor das piadas húngaras.
Bir omlet, Macar yemek kitaplarında bile vardır.
Está em todos os livros de receitas húngaras.
"Omlet yapmak için,"... "Öncelikle bir yumurta çalmalısın" derler.
"Para fazer uma omeleta", diz, "primeiro roube um ovo".
Omlet ve soğuk bira rica ediyorum.
Ovos mexidos, cerveja muito gelada, faz favor.
Bay Hutchinson omlet istedi sanmıştım...
Pensei que o Sr. Hutchinson tinha pedido a omeleta...
İlk başta omlet sipariş etmiştim ama sonra fikrimi değiştirdim.
- Primeiro pedi a omeleta, mas mudei de ideias. - Compreendo.
Üzgünüm, omlet istemiyorum.
Lamento, mas não quero a omeleta.
Omlet geldi, sonra aptal isimli bir karides kokteyli... Kaşara bakın.
- Já me trouxeram a omeleta, um cocktail de camarão com um nome idiota a seguir...
... sonra güveç ve tekrar omlet.
- Um guisado e novamente a omeleta.
- Sana bir omlet yapacağım.
- Vou fazer-te uma omeleta.
- Omlet istemiyorum.
- Não quero uma omeleta.
Sana bir omlet yapacağım, ve omlet isteyip istememen umurumda değil!
Vou fazer-te uma omeleta, e estou-me nas tintas se a queres ou não!
Taşaklarına bir tekme savuracaksın, bak nasıl omlet oluyor!
Um pontapé nos tomates... e vira omolete!
Hey, Omlet! Unutma, Louis altını "geri gel" demektir.
Não te esqueças do meu "Louis em ouro", tem um "V" de volta
Sıçan-omlet?
Rato na caçarola?
Hiçbir şey düşünülmüş değil, anlarsınız, Ama Omlet ve yanında şampanyaya ne dersiniz?
Nada de elaborado, compreendam, mas o que dizem a uma omelete, a uma taça de champanhe?
Eski arabamızı omlet gibi yamyassı ettiler.
Esmagaram o nosso carro como uma panqueca.
Şimdi kapa çeneni! Omlet yapmak için, yumurtayı kırman gerekir!
São precisos ovos para as omeletas.
Kocaman bir omlet yapacağım.
Faço uma omelete óptima.
Anlamıyorsun. Pedere aşk notları gönderip cam kırıklarıyla gargara yap ve zehirli omlet ye diyorsunuz.
- Entendo que vocês estão a mandar cartas de amor para o Reverendo, propondo-lhe faz gargarejos com pedaços de vidro e come omeletes de veneno de rato!
- Peynirli omlet kimin? - Benim! - Hemen.
Para quem é a omelete de queijo?
- Başka tatlarda ekleyebilirim... kuzu barbekü, peynirli omlet, soğanlı biftek vs... - Ama hiç bir değişiklik hissetmiyorum.
Mas não sinto nenhum efeito especial.
O Omlet İstiyor...
Ele pediu ovos mexidos.
- Goblin omlet.
Omelete de Gnomo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]