Permanente Çeviri Portekizce
1,986 parallel translation
Geçici olarak yeraltında tutuluyor. Onun için daha daimi bir yer bulana dek
Detido temporariamente no subsolo, até encontrarmos por lá um sítio mais permanente para ele.
Gülümsemem kalıcı.
É permanente.
- Cole yakalandı. 24 saatlik korumaya girmen gerek.
Temos de ir em destacamento de protecção permanente.
Bu yüzden, Doug Murphy'nin takıma daimi üye olarak geri alındığını duyuruyorum.
Por isso, anuncio com orgulho a readmissão do Doug Murphy como membro permanente do Brain Trust.
Bu kalıcı mürekkep mi?
Essa é de tinta permanente?
Hayır. Konumu kalıcı hale gelmeden öyle gizli bir bilgiyi bilemez.
Ela não saberia essa informação altamente secreta a não ser que a posição se tornasse permanente.
Ama bence bundan sonra onun, gerçek annesiyle daimi olarak daha fazla zaman geçirmesine izin vermeyi düşünmelisin.
Mas acho que devias considerar deixá-la passar mais tempo com a mãe biológica, de forma mais permanente.
Geçici müdürüm, ama pozisyonun kalıcı olmasını bekliyorum.
Sou a directora interina, mas espero que o cargo se torne permanente.
Hayır, kalıcı hasar olmayacak.
Não, nada permanente.
Sonuçta bu kalıcı olacak.
Será permanente.
Daimi bir atama yapana kadar, amir sensin.
Estás no comando até que possamos fazer uma nomeação permanente.
Suratını öyle yapmaya devam edersen o kırışıklık kalıcı olacak.
Continua a fazer essa cara e essa ruga por cima do teu nariz vai tornar-se permanente.
Evde yapılmış perma saçları mı?
Será da permanente caseira?
Bir menekşedir açmış erkenden, bahar günü, açmış ama sürmez ; tatlıdır, ama solar gider.
Precoce mas não permanente, doce mas não duradoura.
Ayrıca bu disiplin cezası diplomana da işlenecek.
Vai para o teu registo permanente.
Perma?
Uma permanente? !
Alman'ı yakalamama yardım edersen, kalıcı yaparız.
Ajudas-me a encontrar O Holandês e pode ficar a ser permanente.
Şu dikildiğin yerin iki metre dibinde vahşice biçilen babacan doktor mu yoksa devamlı kişilik yazdığın son bayan mı?
Da médica amiga que foi brutalmente desfigurada a 1,5 m de onde estavas? Ou da última mulher a quem fizeste uma impressão permanente?
Devamlı anlaşma planı Sierra'yla ülkeyi terk etmekmiş herhâlde.
Ao que parece, os seus planos para o compromisso permanente envolviam sair do país com a Sierra.
Huzur daimi bir hal değildir.
A paz não é um estado permanente.
Kalıcı bir mekan bulduğunu sanıyordum.
Pensei que tinha encontrado uma localização permanente.
Temelli değil.
Parabéns. Não é permanente.
- Bu sabah saat 9 : 00 da kalıcı olarak işten çıkmış.
Deixou de circular permanente às nove desta manhã.
Zamanı geri çevirdiğime eminim.
Um marcador permanente? Usa-o como uma faca.
Konu, sizin bana bunu söyleme gereği duymamanız ve lekenin üstünden o kadar zaman geçmiş ki çıkmayabilir.
O que interessa é que não me falou disso E agora assentou á tempo suficiente para que possa ser permanente,
Ta ki yaşamak için çok daha iyi bir yol bulana kadar.
Até acharmos uma maneira melhor e mais permanente de viver.
Hep iş, her zaman, 7 / 24.
Só trabalho, a tempo permanente.
Muhtemel yan etkileri baş ağrısı, ishal, kalıcı ereksiyon zorluğu intihar eğilimi ve mide bulantısı.
Possíveis efeitos secundários : dores de cabeça, diarreia, disfunção eréctil permanente, tendências suicidas e náuseas.
- Ya sürekli kalmak isterse?
E se for permanente?
Geleneksel ve kalıcı bir şey düşünüyorum.
Estava a pensar em qualquer coisa tradicional, qualquer coisa permanente.
Permalı saçlarıma baksana.
- Aquela permanente.
Nadir olsa da bazen hafıza kaybı kalıcıdır.
É raro, mas, por vezes, a perda de memória é permanente.
Şimdi emekli oldu, devamlı bir BM görevine dahil.
Agora está reformado, faz parte de uma missão permanente da ONU.
Hyperion'da bir yer ayarladık Kendine kalıcı bir yer bulana kadar,
Reservamos uma suíte no Hyperion até encontrar algo permanente.
Perma falan mı yaptırdın?
Você fez um permanente ou alguma coisa assim?
Ajan Morgan'ın terfisi geçiciydi. Ama beklentilerimizi aştı ve ayrılmaya karar verirsen terfisinin kalıcı olacağına eminim.
A promoção do Agente Morgan era temporária, mas excedeu as nossas expectativas, e estou confiante que posso fazê-la permanente, se decidir sair.
Koruma timi ve Gestapo'ya liderleri Heydrich ve Himmler'e sağ kolu olan Bormann'a ve birkaç yakın işbirlikçisine bu sefer Polonya'yı alıp geçici olarak büyümesine izin vermeleri için açıklamalar yapıyordu.
Os soviéticos dizem que Estaline está a querer ganhar tempo, deixando que Hitler e as potências ocidentais se matem uns aos outros. Talvez Estaline, que pretende ocupar parte dos países do Báltico e parte da Polónia, tenha até a ilusão de que poderia dividir a Europa com Hitler, de forma permanente.
Acil durum telefonları sürekli beklemeye ayarlandı.
Chamadas de emergência em ciclo de espera permanente.
Özellikle senin karşındayken.
No seu caso particularmente, eu acho que era permanente.
Öyleyse neden bir kâbus yaşamaktayım?
Então, porque vivo num pesadelo permanente?
Evlat Edindirme ona ne zaman sürekli bir aile bulabilir?
Quanto tempo até a Assistência Social a pôr num lar permanente?
Benim komutamda olacak kalıcı bir uluslararası polis gücü önermeyi düşünmekteyim.
Estou a pensar sugerir a formação de uma força policial internacional permanente, a qual estaria preparado para comandar.
Kalıcı bir sahiplenmeden mi bahsediyorsun?
Você quer dizer uma possessão permanente?
Ve dürüstçe söyleyeyim, bütün bu olanlar sırf düğün yüzünden mi, yoksa kalıcı mı diye kendi kendime soruyorum.
E sinceramente, fazes com que questione se isto tem ou não... alguma coisa a ver com o casamento ou se é uma coisa permanente.
Ne, ne demek kalıcı?
O que queres dizer com "permanente"?
Aslında şu anda da yeterince gerçekçiler. Peki, şimdi dinleyin.
Terão de se manter em contacto permanente.
Sürekli bağlantıda kalmalısınız anlaşıldı mı?
Perceberam? Permanente.
Perma mı? !
Uma permanente?
Dr. Shepherd kalıcı bir şant yerleştirmek istiyor.
O Dr. Shepherd quer fazer uma anastomose permanente.
Kalıcı değil.
Não é permanente.
Sorun değil.
Isto não é permanente.