English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ P ] / Pilgrim

Pilgrim Çeviri Portekizce

185 parallel translation
Adı Arabın Başı. Pilgrim Meydanı'nda.
A Cabeça do Sarraceno em Pilgrim Court.
John Bunyan'ın'Pilgrim's Progress'.
Ah, ali está o Pilgrim's Progress por John Bunyan.
- Okuduk. "Jim Hacker'dan kurtulalım", Yazan : Araştırmacı John Pilgrim.
"Livremo-nos de Jim Hacker", por John Pilgrim, Correspondente Especial.
Babam hacının günlüğünden pasajlar okurken beyaz işlemeli gömleğimi giyerek sallanan koltukta oturmak zorundaydım.
Eu sentava-me numa cadeira de encosto alto usando uma camisa de punhos brancos enquanto meu pai lia as seleções do Pilgrim's Progress.
Pilgrim'in spesiyalitesi.
A mistura especial do Pilgrim,
- Pilgrime civciv yuvası lazım.
- O Pilgrim precisa dum galinheiro,
Pilgrim!
Pilgrim!
Pilgrim.
Pilgrim,
Şey, Pilgrim...
Então, Pilgrim...
Pilgrim'in sayesinde!
A especialidade do Pilgrim.
Belki de Pilgrim'e bir kümes lazım.
Talvez ele queira pôr galinhas poedeiras na sala de controle.
Pilgrim. - Bacaklarını tut!
O kit de primeiros socorros.
"Söyle Pilgrim, nerdeyse saçımı ikiye bölüyordun."
Diga Pilgrim, que gosta do meu cabelo.
Pilgrim...
Entà £ o, Pilgrim...
- Yüzbaşı Pilgrim, ben Peter Keyes.
- Capitão Pilgrim, Peter Keyes.
- Pilgrim'in ne hissettiğin şimdi anlıyorum.
- Agora sei o que sentem os pinguins. - O que estás para aí a dizer?
Güzel ve sevimli Pilgrim kızı olan, Sarah Miller rolüne doğru aktörü seçebilmek için uzun uzun düşündük.
Pensámos longa e arduamente em escolher a actriz adequada para o papel de Sarah Miller, a nossa bela e gentil Peregrina.
Bugüne kadar gördüğüm en güzel Pilgrim kızı sensin.
És a Peregrina mais bonita que já vi.
Dinle, ben, zor durumda olduğunu biliyorum. Başka birşey hakkında konuşmak zor, ama seninle Pilgrim hakkında konuşmam lazım.
Sei que foi muita coisa e que é difícil pensar seja no que for, mas temos que falar sobre o Pilgrim.
- Pilgrim'i görmek istiyorum.
Quero ver o Pilgrim.
- Tamam, Grace, görüyorsun, Pilgrim artık senin bildiğin eski at değil.
Bem vês, Grace, o Pilgrim não é o mesmo cavalo que era.
- Pilgrim hakkında bir karara vardım.
Tomei uma decisão sobre o Pilgrim.
Pilgrim'i beraber şu at bakıcısına götürebiliriz- - Montana'ya.
Quero levar o Pilgrim a esse tipo dos cavalos em Montana.
Sen Pilgrim'e bakamazsın.
Como? Damos-lhe a sedação.
Pilgrim bakabildiniz mi?
Já viu o Pilgrim?
- Önemli değil. - Grace, bizimle gelmek istermisin- - Pilgrim'e bir göz atarsın?
Não vais ver o Pilgrim, Grace?
- Hey, hey! Pilgrim!
- Pilgrim!
Yani, o kadar yolu Pilgrim'i beraberimde taşımak?
Quanto tempo irá trabalhar com o Pilgrim?
Bu Pilgrim'e bağlı.
Depende do Pilgrim.
Sen Pilgrim'i nereden aldın?
Onde arranjaste o Pilgrim?
Pilgrim ile birlikteyken ne oldu?
Que aconteceu ao Pilgrim?
Ve sonra Pilgrim ve benim üzerime doğru gelmeye başladı.
Depois o tractor veio direito a mim.
Ve Pilgrim tıra doğru şaha kalktı.
E o Pilgrim ergueu-se contra ele.
Pilgrim o tır üzerinize gelirken şahlandığında? Sen ne düşündüğümü biliyorsun?
Quando o Pilgrim se levantou contra o tractor, sabes o que penso?
- Ona Pilgrim'i gösterelim mi Tom? - Bahse girelim.
- Posso mostrar-lhe o Pilgrim?
Grace, bu Pilgrim'in şansı, ve seninde.
Nunca lhe fizemos mal. É a oportunidade do Pilgrim.
Pilgrim'i arabayla geri götürmek istediğinden emin misin? Yolu zaten biliyorum. İşe yetişmem gereken gibi bir ortam yok zaten.
Já sei o caminho e não tenho um emprego à minha espera.
Pilgrim kaşifleri bu yılın dördüncü pulsarının yeriyle ilgili... bir tartışma noktasında bulunuyorlar.
com o mapeamento do quarto pulsar este ano... os exploradores Peregrinos estão a tornar-se um ponto de discussão.
Pilgrim savaşlarında babanla yan yana savaştım.
Eu lutei ao lado do seu pai nas guerras dos Peregrinos.
Onun ilk haritasını yapanlar Pilgrim'lerdi.
Os Peregrinos foram os primeiros a detectá-la.
O bir Pilgrim kadınla evlenmişti, değil mi?
Ele casou com uma Peregrina, não foi?
Pilgrim'ler bizim gibi düşünmezler.
Os Peregrinos não pensam como nós.
O bir Pilgrim!
Ele é um Peregrino!
Bütün hayatım boyunca... işi yaramaz şeyler yaptım, zira bir parçam Pilgrim.
Toda a minha vida... aturei uma data de treta porque sou em parte Peregrino.
Bir kara deliğe yada bir göktaşına doğru gidebilmemiz için... her saniyede milyonlarca hesaplama yapmak gereklidir... Navcom ise yalnız bir Pilgrim'in aklındaki bir oyundur.
Os biliões de cálculos por segundo... necessários para nos guiar por um buraco negro ou quasar... são o Navcom a imitar a mente de um único Peregrino.
Bu savaşta Konfederasyonun yaşamış olduğu... pek çok sorunun sorumlusunun Pilgrim sabotajcıları olduğu... çok iyi bir şekilde belgelendi.
Está bem documentado que sabotadores Peregrinos... têm sido responsáveis... por muitos dos problemas da Confederação nesta guerra.
- Hey, Pilgrim.
Olá, Pilgrim.
Karınıza söylediğim gibi, bu Pilgrim'e bağlı.
Como disse à sua mulher é com ele.
Grace, şimdi Pilgrim'e burada ona yardım etmek istediğimizi göstereceğiz.
Vamos mostrar ao Pilgrim como é que o vais montar.
Oh, tam olarak bilemiyorum.
Quando quiser meter o Pilgrim no atrelado, diga-me.
Bookerlar hava alanından 9 : 30 olmamızı istiyor.
Vais mesmo levar o Pilgrim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]