Posso Çeviri Portekizce
246,608 parallel translation
Üzgünüm, bazı kötü alışkanlıklarım olabilir ama sakin Donnie'ciğime laf etme!
Desculpe. Eu posso ter os meus demónios, mas não se atreva a falar do meu Donnie.
Kaynaklarım Elena'nın İmperial'de kaldığını söylüyor.
Onde é que posso encontrar aquela cabra? As minhas fontes dizem que ela está no Imperial.
- Ne söyleyebilirim bilmiyorum.
- Não sei do que posso falar.
Oğlumdan bahsedemez miyim?
Não posso falar do meu próprio filho?
Onu birkaç dakikalığına alsam olur mu?
Posso falar com ela um segundo?
Üzgünüm, gelemem.
Desculpem, não posso.
Keşke gelebilseydim.
Não posso ir.
- Biraz daha Red Bull içebilir miyim?
- Já posso beber mais Red Bull?
Banyonuzu kullanabilir miyim? Yüzümü yıkayıp kendime geleyim.
Posso só ir à casa de banho lavar a cara e limpar-me?
İzninle karımla konuşacağım.
Posso falar com a minha mulher?
Konuşabilir miyiz?
Posso falar contigo?
Seninle ilgili bir şey söyleyeyim, sen âşıksın.
Posso dizer-te uma coisa? Estás apaixonado.
Ben de deneyebilir miyim?
Posso tentar?
Şaşırdım diyemem.
Não posso dizer que estou surpreso.
Winston'ın suçlu olduğuna inanmıyorum, ama adamlarımın olayı farklı.
Posso não estar convencido da culpa do Winston, mas os meus homens é uma questão diferente.
UMT'yi dinleyip haksız olduklarını söylersem adamlarımın saygısını ve güvenini kazanamam.
Não posso ganhar a confiança e respeito dos meus homens se disser que estão errados só porque o IRT me disse.
Serbest bıraksam buradan çıkınca güvenliğini garanti edemem.
Mesmo que o liberte, não posso garantir a segurança dele depois que ele passar pela porta.
Hayır. Affedilemem.
Não, não posso.
- Telefonuna bakabilir miyim? - Tabii.
- Posso ver o teu telemóvel?
Biraz kırıcı bir soru sorabilir miyim?
Posso fazer-te uma pergunta ofensiva?
İnsanlar beni tanımaya başlarsa ramen restoranlarına gidemem.
Não posso ir a restaurantes de ramen, reconhecerem-me logo.
Belki daha sonra biriyle daha buluşabilirim.
Posso encontrar-me com outro depois.
Dur, yapamam.
Não posso.
İsterim ama gelemem, daha yeni tanıştık.
Sim, mas não posso porque acabei de te conhecer.
Tabi, onu serbest bırakamıyorum.
Não posso libertá-la.
Benden ne çalacaksan sana yardım edebilir miyim?
Posso ajudar-te a roubar-me?
Beni affedin majesteleri. Resmi kayıtlara dayanarak size daha az yorucu bir öneride bulunmak isterim.
Peço desculpa, Vossa Majestade, mas para os registos oficiais posso sugerir um termo menos incendiário?
- ama üstesinden gelebilirim- -
- Mas posso engravidar.
Ama artık yapamam.
Mas não posso continuar a fazê-lo.
Yani çocuk doğarsa sorumluluk bende oluyor ama doğup doğmamasında söz hakkım yok.
Certo, quando o puto nascer, é responsabilidade minha, mas não posso decidir se nasce ou não.
İşte onunla ava çıkarım.
Posso ir à caça com ela.
Yardımcı olabilir miyim?
Posso ajudar em alguma coisa?
İstersen seni kiraya bağlayayım.
Bem, posso cobrar renda.
Ismarlarım.
Posso fazer isso.
Bir kere de buraya geldiğimde tek haberin "Hey, peynir kızarttım!" olamaz mı?
Não posso vir cá uma vez que seja e a única notícia ser "Olha, fiz uma tosta de queijo"?
Baba, bu arada yarın bir sürü işim çıktı, seninle sığır mezatına gelemeyeceğim.
A propósito, amanhã tenho de fazer um monte de coisas e não posso ir ao leilão de gado.
Burada sigara içebilir miyim?
Posso fumar aqui?
Ne yapmam gerekiyor?
O que posso fazer?
Bunu nasıl telafi edeceğim?
Como posso resolver as coisas?
- Merhaba, nasıl yardımcı olabilirim?
- Olá, posso ajudar?
Horoz'la biraz konuşabilir miyim?
Posso falar um instante com o Galo?
Ben şu diğer veterinerlere de bir bakayım.
Posso dar uma olhadela aos outros veterinários.
Yaptığı şeye katılmıyorsam onu nasıl destekleyeyim?
Como a posso apoiar se não concordo com o que ela vai fazer?
Deneyebilirim.
Posso tentar.
- Seni götürebilir miyim?
- Posso dar-te boleia?
Seninle sarhoş olamam ama seninle sarhoş kalabilirim.
Não me posso embebedar contigo, mas posso manter-me bêbedo contigo.
Benden söylemesi, anahtar verirsen barı senin yerine açabilirim.
Só estou a dizer que se me deres a chave, posso abrir o bar por ti.
Buraya birkaç kez yolum düşmüştü de.
Posso já cá ter estado algumas vezes.
Bir inek daha kaybedemem.
Não posso perder outra vaca.
Başımın üzerinde yerin var!
Para além disso, não o posso ajudar.
Yardımcı olabilir miyim?
Posso ajudá-lo?