Punkın Çeviri Portekizce
126 parallel translation
Kendi deyiminle, sen bir serserisin... hem de oldukça ikinci sınıf bir serseri.
No seu próprio idioma, é um "punk", e um "punk" de segunda categoria.
İkinci sınıf serseri demek?
"Punk" de segunda categoria?
Nasıl çalınacağını bilmene gerek yok, punk olman yeter.
Só precisas de ser punk, e nós conseguimos fazer isso.
- Siz punk mısınız?
- Vocês são punks?
Bana Punk'ın babası diyorlar.
Chamam-me de o grande pai dos punks.
Zavallının biri.
Quer dizer, ele era punk.
Serseri gibi konuşacağın günlerin, geleceğini hiç düşünmemiştim.
Eu nunca pensei ver o dia Quando você desejar Fale como um Punk.
Ben seni indirmeden... o ihtiyar kıçını arabaya sok serseri!
Manda o teu velho de volta à casa! Agora, punk, antes que te ponha a dormir!
Burada beleş bir şey bulamazsın serseri.
Aqui dentro não levas nada de borla, punk.
Bu domuz seninle onlar arasında duran tek şey... ama beni aşamayacaksın serseri.
Este porco... É a única coisa entre ti e eles, Mas tu não vais passar mim, punk.
Sen büyüksün, böyle grupları bana yaranmak için tanıdığını söylersin.
É provavelmente um dos adultos que dizem que gostam das melhores bandas para se aproximar de um punk como eu.
Elinizde onunla dolaşırdınız.
Chamava-se "punk".
O serseriye söyle kapıyı kapatsın, gidiyoruz. Burnunu başka yere soksun.
Fala pro punk fechar a porta e ir amolar outro.
Bu serseri karımın çantasını çekmeye devam etti, karım da bırakmadı.
O punk puxava a mala da minha mulher e ela näo a largava.
Harika, sanki herifler pankın tanrısı gibiler.
Esses gajos são como os padrinhos do punk.
( nihilistik ; nihilizim, hiççilik ) haykırışın toplu ele geçirişidir.
Punk é chorar niilista... contra a corporação de tomar conta do rock em roll.
Beni hatırladın mı serseri?
Lembras-te de mim, punk?
Dediğine göre o boksör kılıklı punk üç yeni Mercedes'in anahtarını alacakmış.
O miserável que parece boxeador vai pegar as chaves... de três Mercedes novos hoje.
Mick ve Paul gerçekten saçlarını falan boyuyorlardı ve punk ile ilgili her şeyi yapıyorlardı.
Mick e Paul eram de verdade... Se tingiram o pêlo e fizeram tudo o que associamos com o punk.
Punk rock'ı pazarlamak için kafalarını siperlerinden çıkarmış insanlar gibiydiler harbiden de.
Eram gente que arriscaria o pescoço contanto que publicar coisas sobre punk rock.
Her kamyon şoförü, inşaatçı, büyükannen ve amcan punk rock'ın gelmekte olduğunu biliyordu.
Os caminhoneiros, os pedreiros e tua avó e teu tio, sabiam que existia o punk.
Punk rock gruplarının The Rainbow'da çaldığı duyulmamış bir şeydi. Londra'nın Madison Square Garden'ı gibi bir şey.
Era como o Madison Square Garden de Londres.
Sadece yeteneksiz bir punksın
Tu és só um punk sem-talento.
Belki bu gece punk kulübünde şansın yaver gider.
Talvez tenhas sorte hoje à noite no clube punk.
Lois sana yemin ederim bir gün o ahlaksızı o arabanın içinden tutup çıkartıcam ve kanunların varlığını anlayana kadar dövücem.
Um dia desses eu pego esse punk, eu tiro ele do carro... e falo com ele até ele entender que existe uma coisa chamada Lei.
Bazı punk şarkılarını da severim.
Eu gosto de punk, no entanto.
- Sen bir hastasın.
- Mas és um punk.
O punk kıçınızı sakinleştirseniz iyi olur!
É melhor se acalmar e sentar essa sua bunda!
Şu punk beyaz çocuk kafasını o zencinin k.ıçına o kadar sokmuş ki... anlayamazsın bile.
Aquele branquelo estúpido estava com a cabeça tão enfiada no rabo do preto que nem sequer se conseguia ouvi-lo.
Adam ayaklı ansiklopedi gibi. Bütün "punk" ve "garage" plaklarını biliyor. "Sensiz Olmaz" daki plakçı gibi.
O dono é um maluco que sabe tudo... de todas as bandas punk e de garagem que alguma vez existiram.
Kıçını elleyecek hıyar.
Ele vai-te dar na peida, punk.
Punk rock grubu Simple Plan'ın yeni klip çekimiminin yapıldığı yerden... şehir merkezinden canlı yayındayız.
Assim é como brilha, ao vivo aqui na cidade, os Simple Plan...
İddiaya girerim ki, El Plaga senden bir iyilik istedi... o da sana bir iyilik yapacağını söyledi.
Sim, e suponho que fizeste que teu punk Baby Boy... também roubasse minha hamburguesaria. Dame, nos roubaram. Levaram meu dinheiro?
Punk falan hep fasarya. Bu dünyanın değil,
Não é deste mundo!
Bir amigo kızın punk'tan hoşlandığını görmek beni şaşırttı.
Francamente, surpreende-me que uma chefe de claque goste de punk.
Senin karın punk gurubunda oynuyor ve karışık ilaçlar alıyor.
- Merecem? A sua esposa toca numa banda punk, sempre fora, sempre drogada com um homem diferente todas as noites.
Kendini pazartesiden cumaya, yıllar yılı esir eden şeyden azâd etmek gibi. Birçok punk-rock şarkısının sözlerinin kendisine durmaksızın öğütlediği gibi : Harold Crick hayatını yaşıyordu.
O que há tantos anos lhe fugia em todas aquelas 2as. até 6as, o que as inexoráveis letras de músicas de bandas punk lhe diziam para fazer :
Punk-rock'ın bu olabileceğini hissettim.
Eu simplesmente sentia que era era assim que o Punk Rock podia ser.
O haftanın sonuna doğru kendimi Punk rock dinleyen biri olarak ilan etmiştim.
Até ao fim da semana, eu era um auto-proclamado Punk Rocker.
Bir yönden Led Zeppelin gibi olmak istedim ama tam anlamıyla Punk-rock'ın en uç noktası olacak bir şey yapmak ve gerçekten ağlak pop şarkıları yapmak istedim.
Queria ser tipo os Led Zeppelin, mas ser um Punk Rock totalmente extremo, e depois fazer músicas pop lamechas.
Bu Punkın telefon numarası elimizde.
Temos o número dele.
İntihar Kızları'nın dün akşam bulunduğu punk rock konser salonuna gittim.
Foi ao local do concerto de punk rock onde as "suicide girls" actuaram ontem.
Bak, Lil, hepimiz senin uzun süredir devam eden sinir krizlerine punk grubuna, arı yetiştiriciliğine ve küçük hırsızlıklarına müsammaha gösteriyoruz, ama şu an uğraştığın benim kariyerim.
Olha, Lil, estamos todos a tolerar este teu esgotamento nervoso prolongado que claramente estás a ter, com a banda punk e com a apicultura e os roubos menores, mas é a minha carreira com que estás a brincar.
Yani 90'ların punk rock karışımı ciddi bir gösteri olacak. Öyle değil mi?
Um pouco sério para um cantor punk rock dos anos 90, não achas?
Oh, evet, o aşağılık pankçının sıtmaya maruz kalma ihtimali uyuşturucuya maruz kalma ihtimalinden daha fazla.
Sim, claro, é muito mais provável que este roqueiro punk fanhoso tenha estado exposto à malária do que a drogas?
Kanıt olsun diye sakız olmuş punk şarkılarını toplamışsındır herhalde.
Aposto que tens uma colecção de músicas punk para provar essa tua teoria.
Ayakkabıların da pankçı ayakkabısı!
- E que sapatos punk são esses?
Çılgınlık olayı, rock'n roll, punk ya da metalin doğuşu gibi önemli olmakla birlikte o da birgün tarih olacak.
1986. O nascimento das Raves provou ser tão importante como o nascimento do Rock'n'Roll, Punk ou Metal.
"Punk'd" programının bir kopyası gibi,
Parece uma imitação do "Punk'd".
bitir şu Punk'ın işini!
Acaba com esse menino!
İronik, post modern diyebileceğimiz punk kız ve çılgın suratlar yapan antika rockçu.
... a mordaz, pós-moderna, vocês sabem, rapariga punk, e o patriarca do rock com expressões estranhas.