Questione Çeviri Portekizce
110 parallel translation
Aptalca, sorgusuz ve eleştirmeyen bir şefkat.
Um afecto tolo, que não questione, nem critique.
İşimi sorgulamandan, bir sürü lâf etmenden bıktım.
Estou cansado que questione o meu trabalho, insultando o meu nome.
Ama, belki de Bovie'nin içmesinden başka bir şeyi sorguluyorsundur.
Ou talvez questione algo que não a bebida de Bowie.
Sorgulama doktor.
Não questione isso, Dr.
Demokrasinin işleyişini sorgulama genç adam.
Não questione os procedimentos de uma democracia, jovem.
Bu durumdayken sorgulamana izin veremem.
Não permitirei que a questione nestas condições.
Mr. MacDonald, bir emirden kuşkulanmayın.
Sr. MacDonald, não questione uma ordem.
Umarım bunu tekrarlamak zorunda kalmam Bayan Barnes. İddianızı destekleyecek kanıtınız olmadıkça... benim odamda ahlaki sorgulamalar yapamazsınız.
Espero näo ter de lhe dizer isto novamente, mas näo questione a ética no meu escritório... a näo ser que tenha provas para tal.
Bir, asla otoritemi sorgulama.
Primeira : Nunca questione a minha autoridade.
Yirmi beş yaşında bir milyonerin nasıl olup da on sekiz yaşında bir kızı olduğunu merak ediyor olabilirsin?
Talvez se questione como um milionário de 25 anos já tem uma filha de 18.
Bir daha sakın emirlerimi başka bir subayın önünde sorgulamayın.
Nunca questione as minhas ordens à frente de outro oficial.
Benim yaptıklarımı bir daha sakın sorgulama, evlat.
Não questione as minhas ordens.
- Düşün biraz.
Questione-se...
Bu adama limandaki çatışmayı sormanı istiyorum.
Quero que questione este homem sobre o tiroteio no cais.
İncil sorularını Abigail Williams'a sorun, bana değil!
Questione a Abigail sobre o Evangelho, não a mim!
Beni sorgulama.
Não me questione.
Sinirlendiğinizde, beni görmeye gelin, bana isimler takın, beni aşağılayın, atalarımı sorgulayın.
Quando ficar brava, venha me ver. Me chingue, me insulte. Questione minha linhagem.
Vatanseverliğini sorgulamıyorum. Ama sen de bir daha benim komuta yeteneğimi sorgulama.
Eu não questiono o seu patriotismo, mas não questione você o meu comando, entendido?
Cevap verme, soyun.
Não questione, dispa-se!
Ve bu özerkliği hiçbir şekilde bozdurmayacağım.
E não permitirei que nada nem ninguém questione essa autonomia.
Beyin Takımı'nın yaptığı şeyleri sorgularken, keşif için de mükemmel bir fırsat var.
Embora eu ainda questione essa maneira da Consultoria fazer as coisas, é uma genuína oportunidade para exploração.
Verilen hediyeyi sorgulama.
Não questione a tua dádiva. O teu amigo esta a espera.
Aranızda, bu kutsal birliğin idame kabiliyetini, samimiliğini, ya da kaderini, sorgulayan varsa... şimdi ayağa kalkıp konuşsun.
Se há alguém que se oponha à vontade do amor.. que questione a habilidade, a sinceridade... ou o destino desta união. que se menifeste agora.
Bizi sorgulamayın!
Não nos questione!
Benim yöntemlerimi sorgulayamazsın.
Não questione meus métodos.
Asla yöntemlerini sorgulama. Bu sadece işi uzatmaya neden olur.
Nunca questione os seus métodos.
Görevini sorgulama.
Não questione sua missão.
Kararlarımı mı sorguluyorsun?
Não questione minhas decisões!
Onun emirlerini sorgulayamazsın!
Não questione suas ordens. as siga! Deveria te dar uma surra!
Birilerine soru sorayım mı yoksa havaalanına mı gideyim?
Queres que questione alguém, ou vá para o aeroporto?
Kararlarımı sorgulamayın!
Não questione a minha decisão!
Fikirlerine değer veriyorum, Tarah... ama bu benim komutlarımı sorgulamana olanak vermez.
Valorizo a sua opinião, Tarah, mas não questione as minhas ordens.
Duydun mu? Tüm lanet olası arkadaşlarına sormanı istiyorum.
Quero que questione todos os seus amigos desprezíveis!
Herşeyi sorgulayın.
Questione tudo.
Bana ikinci bir fikir belirtmeye kalkma, Yüzbaşı.
Não questione a minha decisão, Capitão.
Gözlemciler bu davayı mahkemede birinci sıraya getiren bilirkişileri sorguluyor.
Há quem questione se foi ajuizado trazer este caso a tribunal.
Ve Sloane'un amacını sorgulamam ters mi geliyor?
Incomoda-o que eu questione os motivos do Sloane?
Usul uyarunca çalışma arkadaşlarından ifade almam gerek.
O protocolo exige que eu questione os colegas.
Kararından şüphe duyan hiç mi bir bölge yok içinde?
Não há nenhuma parte de ti que questione a tua decisão?
- Öyleyse beni sorgulama.
- Não, Senhor. - Então não me questione.
Heylia'nın gözüne laf yok.
Nunca questione o olho clínico da Heylia.
Görgü tanıklığı etmek zorunda kalan bir polise sor.
Questione qualquer polícia que faça um testemunho visual.
Kakaoyu sorgulama.
Não questione o cacau.
Bugüne kadar benden kuşkulanman için sana bir sebep vermedim. Şimdide bununla ilgili bir neden yok bunun için benim sadakatimi asla sorgulamayın.
Nunca te dei uma razão para duvidar de mim, e não vou começar agora, então nunca questione minha lealdade.
Ve Ajan Jareau... bir daha benim işime karışmayın.
E agente Jareau... Não me questione de novo.
Sorgulama.
Não questione.
Dinle, Rebecca. Her ne kadar motivasyonundan şüphe duysam da Cappie ile ilişkinin dışında kalacağım. Bunun bir parçası olmak istemiyorum.
Ouve, Rebecca, ainda que eu questione os teus motivos, vou-me manter afastada da tua relação com o Cappie.
Sana devamlı olarak soru sormasına izin mi veriyorsun?
Você deixa que ele o questione incessantemente?
Belki de, bir dahaki sefere, taktiklerimi bu kadar çabuk sorgulamazsın.
Talvez na próxima vez não questione as minhas tácticas tão rapidamente.
Başka soru olmasın.
Nem o questione...
Plânı sorgularsanız sizi fena ederim.
Questione o plano e morrerão.