English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ R ] / Rc

Rc Çeviri Portekizce

2,104 parallel translation
- Al, bıldırcın.
Obrigado.
- Ve kıvırcık saçları var.
E caracóis castanhos
- Ve kıvırcık saçları var. - Ve moralim bozuk olduğunda... - Ve moralim bozuk olduğunda...
Ela faz-me sempre rir Quando estou em baixo
Bugün bir cırcırböceği kadar neşeli!
Ela está tão vivaz quanto um grilo hoje!
Sen, R.C. Young'sın.
O senhor é o RC Young?
R.C. Young'ın, baban olduğunu hiç söylememiştin!
Nunca me tinhas dito que o teu pai era o RC Young!
Sabırcılık oynayacak ve oturup kuskus yiyecek zamanım yok.
Não tenho tempo para jogos de paciência, nem para ficar sentado a comer "couscous".
Fındıklarınızın üstüne kıvırcık ister misiniz?
Quer caracóis nos tomates?
Elbette fındıklarımın üstüne kıvırcık isterim.
Claro que quero caracóis nos meus tomates.
Sen kocaman, şişko, kıvırcık kafalı s.. sin.
Tu és um grande estafermo gordo e de caracóis!
- Ben kıvırcık kafalı s. k miyim? - Evet.
Sou um estafermo de caracóis?
"Kıvırcık kafalı s. k Dale burada olmasa her şey mükemmel olurdu."
"Se aquele sacana dos caracóis não estivesse cá, tudo teria sido perfeito."
Baba, petrol zenginiydi, Hearst tarzında ona benzemek için bir Xanadu inşa etti, sonra, bıldırcın avlarken öldü.
O papá era um magnate do petróleo, do tipo Hearst, construiu um Xanadu a condizer, e depois morreu a caçar codornizes.
Şimdi... Bu şeyler biyoenerji gücü arttırcı en fazla kullanılan meditasyon şeylerdir.
Agora... esses auxiliares são melhores para se usar em estado tântrico e meditativo.
Kaliforniya'nın eyalet kuşu bıldırcın.
A ave da Califórnia é a codorniz.
Bıldırcın eyalet kuşudur.
É a codorniz.
Ne kuşu bu? Sığırcık mı?
Que tipo de pássaro é aquele?
Yapma dostum, kıvırcık salatadan bile daha formdasın.
A sério, estás uma estampa.
Ok kullanabilecek, tüm köle ve ahırcılar buraya gelsin.
Cada escravo e moço de estrebaria que consegue curvar um arco está aqui.
Kıvırcık saç ve kalın dudakları olmadan önce.
Antes de ficarem com carapinha e aqueles lábios grossos...
Bu kıvırcık, orman gibi saçları nasıl tarıyorsun lan?
Como é que penteias esse cabelo de alcatifa?
Sen harika bir kocasın, bense berbat, dırdırcı bir kadınım.
És um marido maravilhoso e eu uma esposa terrível e maçadora.
- Çünkü güzel kıvırcıklara sahipsin.
- Porque vejo que tens ondulações bonitas
Yüzüme çok yakışan, güzel kıvırcıklarım olduğunu söyledi.
Disse que tenho umas ondulações bonitas que ficam bem com numa cara redonda.
Saçımı kıvırcıklaştırıyor.
Encaracola os meus cabelos.
Bu Sami dilindeki dırdırcı kelimesinin yunanca karşılığıdır.
É a tradução grega da palavra semita "Naggar".
Kıvırcık saçlarının tek bir kılına dahi zarar verirsen seni öldürürüm.
Se lhe tocas num fio de cabelo encaracolado mato-te.
Dün akşam yaptığım gibi, en sevdiğim ayakkabılarım parmaklarımı kanatınca, sana kıvırcık saçlı mega kaltak demiştim.
É como ontem à noite, os meus sapatos favoritos magoavam-me os pés e eu chamei-te uma catrefada de nomes.
simsiyah kıvırcık saçlı, daha kaslı, daha kiloluydu.
Cabelo muito escuro, ondulado. Tinha um corpo redondo e uma constituição mais pesada.
- Cırcırböceği.
- Grilos.
- Kıvırcık mı? - Evet.
- Encaracoladas?
Bir RC kola.
Eu quero uma RC Cola.
Levitsky'nin Tatil Köyü'nde kalan yahudileri hani şu siyah takkeli ve kıvırcık bukleli tipleri can havli içinde... bizim büyükbaş hayvanlardan kaçarken görmek çok eğlenceli olabilir.
- Seria muito engraçado ver todos aqueles judeus da colónia de verão do Levitsky, sabes, aqueles com os caracóis e cartolas pretas, a fugirem pelas vidas, sendo perseguidos pelo nosso gado.
Oğlumuzun bir kurttan kaçması, Çamaşırcı kadınların ağızlarına bakla oldu!
Está tudo a comentar porque o meu filho fugiu de um lobo!
O kıvırcık saçlarıyla.
Todos aqueles caracóis.
Uzun boylu, kıvırcık saçlı olanı.
Alto com o cabelo oleoso?
Cırcırböceklerinin sesini dinlemeyi seviyorum.
Gosto de ouvir os grilos.
Temelde profesyonel bir dırdırcıyım.
Basicamente, sou um chato profissional.
Kıvırcık sarı saçlı, mavi gözlü, gözlüklü...
Cabelo louro aos caracóis, olhos azuis, óculos...
Bir cırcır böceği yakaladım.
Apanhei um grilo.
Büyük kıvırcık adam
O tipo dos caracóis.
- Ölü bir sığırcık.
Um pássaro morto.
Kısaydı, sıska, kıvırcık sarı saçlı.
Era baixo, magrinho, cabelo loiro encaracolado.
Yatağımın altında bir cırcırböceği bu hayatta değerli olan her şey için cıvıldıyordu...
"De baixo do chão cantava, directamente de baixo de mim," "parecia que cantava dentro da minha espinha."
- Onlar bıldırcın.
- São codornas.
Hırçın gözlerin durulması gibi Mücadelem ebedi bir sessizliğin merhametinin fısıltıları karşısında boyun eğer Acım hissizliğimi silip geçerken
Enquanto os olhos sérios fecham-se, a luta retira-se ao sussurro de um eterno silêncio piedoso e a dor entorpece, rendo firme ante lembranças claras.
Bu ülkenin ulusal amblemi çırçıplak vaziyette selam duran Sam Amca ve yanındaki koltukta otururken ona osbir çeken Özgürlük Heykeli olmalı.
O símbolo nacional deste país devia ser o Tio Sam, nu a fazer continência. E sentado numa cadeira ao seu lado, a Estátua da Liberdade a bater-lhe uma.
Karısı geçen yıl öldü, o yüzden iyice hırçınlaştı.
A mulher morreu o ano passado, e ele ficou um chato.
Dans edinsenize. Kalabalıktan artan hırçınlık sezmeye başlıyorum.
O gelo está seguro, Skipper.
Ama İrlanda'nın hırçın dalgaları beni alt etti.
Mas as ondas irlandesas cansaram-me.
Genç, hırçın biri.
Adolescente, tipo uma rabugenta.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]