Ruins Çeviri Portekizce
453 parallel translation
Onları içmek yeterince berbat, yemek nasıl olur acaba?
Já são ruins de fumar, ainda mais ter de comer então.
Böyle konuşmalardan moral buluyorlar
Quando se sentem ruins e querem gritar
Bir daha canını yakarlar ve daha kötü olursun, sonunda insanlıktan çıkarsın ve kötülük ve delilik örneği olursun.
E maltratam-nos outra vez e eles ficam cada vez piores, até que deixam de ser rapazes ou homens, e passam a ser umas coisas ruins.
Siz de biliyorsunuz ki, savaş sonrası Almanya'da çok kötü günler yaşadık.
Depois da guerra tivemos anos muito ruins na Alemanha.
Ama ağabeyim, sen de benzeme sakın şu iki yüzlü papazlara. Bizi dikenli, sarp cennet yollarına sürerler kendileriyse, aldırmayıp verdikleri öğütlere, göbekli, gamsız sefihler gibi zevkin göl bahçelerinde gezerler.
Mas, meu bom irmão, não façais como certos ruins pregadores, que mostram o caminho escarpado do Céu enquanto eles, libertinos, calcam os atalhos floridos do prazer
Dök bütün günahlarını Tanrı'nın önüne. Tövbe et yaptıklarına, yarın olacakları önle. Gübre koyma kötü otların köküne, büyürler.
Confessai-vos a Deus, arrependei-vos do passado, evitai o futuro, para que não cresçam as ervas ruins.
Şimdi dünyanın yarısında tabiat ölü gibi ; Perdelere bürülü uykuyu kötü rüyalar sarmış.
Agora... sobre a metade do mundo... a natureza parece estar morta... e sonhos ruins enganam o sono daqueles que dormem.
Bence kasabanın bir şeyi yok.
Não acho cidades pequenas ruins.
Hiçbir şey olabileceği kadar kötü olamaz
As coisas nunca são tão ruins quanto poderiam ser.
Isırıklar o kadar kötü değil, kötü olan çevrende olmaları.
As mordidas não são tão ruins. Pior é não ter para onde fugir.
İnsanların katı bir tarafı yüzünden Ron'dan vazgeçmemi mi istiyorsun?
Quer que renuncie ao Ron porque as pessoas são mesquinhas e ruins?
Guadalcanal'daki raporlar kötü gözüküyor.
Os relatórios de Guadalcanal são bem ruins.
GÖRÜLDÜ! Fark ettin mi, sevgilim, Leydi'yi aldığımızdan beri bu rahatsız edici başlıkları her gün daha az görür olduk.
Você notou, Meu Bem, desde que pegamos a Lady vemos cada vez menos notícias ruins?
Bir gevşeme olursa, tehlike yaratır.
Lançado Se eles são ruins.
- Haberin en kötüsü burada, içeride.
Não tão ruins quanto as domésticas.
- Evet, korkarım size kötü haber getirdim.
- Tenho notícias ruins.
Yarın günbatımından sonra şehrimizin surları içinde görülürsen, başka şeytani rüya görmemen için gözlerin oyulacak.
Se for encontrado nos limites da cidade amanhã, ao anoitecer... terá os olhos arrancados! Assim não terá mais visões ruins.
Herkes için telaşlı günlerdi.
Eram dias ruins para todos.
- Kötü şeyler, sana asla söyleyemem
- Coisas ruins. Eu não posso contar.
Ben işimi sağlama alırım.
Eu não faço apostas ruins.
Peki çok mu korkunçlar?
Como são? São tão ruins?
Korkunçtan daha çok garipler.
São mais estranhos do que ruins.
Kahvaltını yatağına mı bekliyordun?
Espero que não esteja dizendo coisas ruins, para mim, de novo.
Hepsi de kötüydü.
Todas ruins.
Bana sorarsan, sendikalar da yönetim kadar kötüye gidiyor.
Se quer minha opinião, os sindicatos estão tão ruins quanto os patrões.
Günümde değilim.
Todos nós temos nossos dias ruins.
Yorgun şarkılarıyla yaşlı kuşları işittim.
Já ouvi pássaros ruins arriscando uma canção
- Bazıları da çok daha kötü olamayacaktır.
Alguns já são ruins demais.
Ona kin tutan birisi falan var mıydı?
Alguém viu ele com olhos ruins ou algo assim?
Annen gittiğin yerin pek de iyi bir yer olmadığını söyledi.
Sua mãe me disse que você está andando por lugares ruins na vizinhança.
Yapma. Durum o kadar da kötü değil.
Ora, as coisas não são tão ruins assim.
İşler kötüye gitmeye başlayınca, bu grupta etkinliğini arttırdı.
Quando as coisas começaram a ficar ruins, este grupo aumentou e tornou-se mais dominante.
Tekrar etmek isterim ki saldırılardaki korkum kötü olduğu kadar aptalcaydı da... çünkü davaya zarar verdiler, halbuki ona hizmet etmeliydiler.
" Quero repetir o meu horror por atentados que além de serem ruins em si, são estúpidos porque prejudicam a causa que deveriam servir...
Allah'ım yaptığım kötü şeylerden dolayı beni affet.
Deus, perdoa-me para fazer coisas ruins.
Üç hap, iki sarma ve yarım şişe de votka var.
Várias coisas. Umas boas, outras ruins Bolas variadas, Três'ludes', dois'Js'e meia garrafa de vodca!
Eğer oraya giderseniz başınıza kötü şeyler gelir.
Coisas ruins vão lhe acontecer se for lá.
En azından, arzularım ve kötü huylarım konusunda dürüsttüm.
Bem, ao menos eu fui honesto sobre meu apetite e hábitos ruins.
Tüm çabalarımıza rağmen onların şeytani doğalarını değiştiremedik.
Apesar de todos os esforços, não fomos capazes de mudar as suas naturezas ruins.
Hemen akla gelebilecek harika şeyler hayal etmeye başladım.
De imediato, imaginei coisas ruins.
Kabuslar görüyorum.
Eu tenho sonhos ruins.
Eminim Casey korkulu rüyalar görmüyordur.
Aposto que a Casey não tem sonhos ruins.
Korkulu rüyalar görmüyor çünkü sadece bir parça plastik.
Ela não tem sonhos ruins porque ela é só um pedaço de plástico.
O çok kötü şeyler yapıyor.
Ele faz coisas ruins, George.
Son zamanlarda kötü bir ruh hali içerisinde ama endişelenme, üstesinden gelecektir.
Teve uns dias ruins. À vezes fica assim, mas ele é bom. Não leve a sério.
Kötü senaryo!
Textos ruins!
Luis'in babasının meksika da bir çiftliği varmış, Ve battığı zaman, çalışma izni aldı, Ve nehir kıyısına taşındı.
O pai do Luiz tem uma fazenda no Mexico... quando as coisas ficam ruins, usa uma permissão para trabalhar... e se muda para Riverside.
Palamutları büyük bir dikkatle incelemeye, iyileri teker teker kötülerden ayırmaya başladı.
Pôs-se a examiná-las uma a uma, com muita atenção, selecionando as boas das ruins.
Toulouse, Toulouse, bırak gireyim.
Nunca mais discutirei contigo outra vez... nem digo coisas ruins. Deixa-me entrar.
Derken işler, Yahudiler için çekilmez hale geldi.
As coisas ficaram muito ruins para os judeus.
Zaman, gittikçe kötüye gidiyor...
São tempos ruins.
Kötü bir kaç gün yaşadım, bu nedenle mutsuzum, ve biraz hastayım. Şimdi söz veriyorum, içindeki şeytanları dinlemeyeceksiniz.
Eu tive alguns dias ruins, então eu não estou feliz, então eu não estou bem.