English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ S ] / Serbest

Serbest Çeviri Portekizce

12,905 parallel translation
- Nick sana söz veriyorum. Eğer kendini serbest bırakırsan çok daha mutlu olacaksın, tamam mı?
Nick, prometo-te que se te deixares ir não sairás magoado.
Bana bir çocuk verir vermez serbest bırakacağıma dair ona söz vermiştim.
Prometi libertá-la logo que a criança nascesse.
Şef, atış serbest mi?
Chefe, estamos autorizados a disparar?
Şef, tekrar ediyorum, atış serbest mi?
Chefe, repito, estamos autorizados a disparar?
İngiliz kadını serbest bırakıp atlarınızı ve silahlarınızı teslim edeceksiniz.
Vão libertar a inglesa e entregar os vossos cavalos e armas.
Tutsaklara serbest bırakılacaklarını ve körlere gözlerinin açılacağını duyurmak için. "
enviou-me a proclamar a libertação aos cativos e, aos cegos, a recuperação da vista a mandar em liberdade os oprimidos. "
Sen ortalarda yokken atış serbest.
Sem ti por perto, ela é de quem a apanhar.
SON DAKİKA CORNELL STOKES SERBEST BIRAKILDI
NOTÍCIAS DE ÚLTIMA HORA CORNELL STOKES LIBERTADO
Bir polisi vurduğum halde serbest kaldım.
Matei um polícia e fiquei impune.
Kendisine yöneltilen suçlamalar asılsız olduğu için serbest bırakıldı.
As acusações contra ele são categoricamente falsas. Portanto, libertaram-no.
Görünüşe bakılırsa daha fazla rehine serbest bırakılıyor.
Parece que estão a ser libertados mais reféns.
Unutmayın, ateş serbest size yan baktığı anda tetiği çekin.
Lembrem-se, podemos disparar. Portanto, se ele vos fizer um olhar estranho, disparem.
Ateş serbest!
Disparem à vontade!
Cage'in tarzı değil sanırım Shades onu serbest bırakmanı takdir etmemiş.
Não é o estilo do Cage. Presumo que o Shades não tenha gostado que o tirasses da prisão.
ABD taleplerini yerine getirirse bizi serbest bırakıp, ülkemize dönmemize izin verecekler.
Se a América cumprir as exigências, vão libertar-nos e podemos regressar aos Estados Unidos.
Payımızı alır, Ekvador'a gider, elçiliğe kapağı atarız serbest bırakıldık deriz, sen de fidyeyi ödedim dersin para da sende kalır.
Levamos a nossa parte, vamos para o Equador, aparecemos na embaixada, dizemos que fomos libertados. Tu dizes que pagaste o resgate. - Ficas com o dinheiro.
Fidyeyi öderse bizi serbest bırakırsınız, değil mi?
Ela paga, depois vocês libertam-nos. Sãos e salvos.
Kazanan serbest kalacak.
O vencedor vai ficar livre.
Yaklaşık bir aydır rehin tutulan radyo muhabirleri Frank Bonneville ve Ian Finch sonunda serbest bırakıldılar.
Frank Bonneville e Ian Finch, os dois funcionários da rádio feitos reféns há quase um mês, foram libertados.
- "Serbest kalana dek ücret yok", değil mi? - İşte ben.
"Sem taxa até estar livre."
Serbest konuşma özgürlüğü var tabii.
Cada um diz o que quer...
Benimki serbest meslek.
Eu sou aquilo a que se chama um freelancer.
Tek yapman gereken serbest bırakmak. Böylece beraber olabilirsiniz.
Tudo que tem a fazer é entregar-se para que possam ficar juntos.
Bu adamlar istediklerine kavuşunca, Durant serbest kalır.
Quando conseguirem o que querem, Durant sairá livre.
John Campbell Union Pacific Demiryolu başmühendisinin katilinin serbest kalmasına izin vermez.
John Campbell não deixará o assassino do engenheiro-chefe da ferrovia Union Pacific sair em liberdade.
Firavun İsrailoğulları'ını serbest bırakırdı.
O Faraó teria libertado os israelitas.
14. serbest geçişin sol tarafında kalıyor.
- Foi no lado esquerdo do 14º fairway.
KIzı dövüp serbest kaldı.
Ele espancou-a e safou-se.
Juice'a özgürlük. Adalet yok, barış yok. O.J.'yi serbest bırakın.
- Sem justiça, sem paz.
Bu kasetler Bay Simpson'un serbest kalmasını sağlayacak.
Essas gravações vão dar a liberdade ao Sr. Simpson.
Yeni dava görülmesine bizim yol açtığımız düşünülürse, çifte tehlike olur ve O.J. serbest kalır.
Se for entendido que forçamos a anulação, leva a uma dupla penalização e, nesta versão, o OJ sai livre.
Şehirleri kül eder, en azılı düşmanlarını serbest bırakırlar.
Reduzir cidades a cinza. Libertar os seus piores inimigos.
Kraliçe annenin duruşması hükme bağlandığında Kardeş Loras ayrılmakta serbest olacak.
"Assim que terminar o julgamento da Rainha-mãe," "o Irmão Loras é livre para partir."
Bizi serbest bırak ve Elftaşlarını bana geri ver.
Liberta-nos e dá-me as minhas Elfstones.
- Beni hiç serbest bırakmayacaksın.
- Nunca me vai deixar ir.
Ellerinin serbest olmasını başka bir sebeple istemediğine emin misin?
Não quererás as mãos livres por outra razão?
Ellerinin serbest olmasını başka bir sebeple istemediğine emin misin?
Não queres as mãos livres para outra coisa?
Doğru diyor. Ailen buraya esir düşmüş olsa savaş bitince onları serbest bırakmış olurduk.
Se eles fossem prisioneiros, teriam sido libertados no fim da guerra.
Adım Amberle Elessedil. Lordun ve kralının torunuyum onun yetkisiyle sana bizi serbest bırakmanı emrediyorum!
Chamo-me Amberle Elessedil, neta do seu senhor e rei e pelo seu comando, ordeno que nos liberte!
Beni serbest mi bırakıyorsun?
- Estás a libertar-me?
Onu serbest bırakırsak bize yapacağı her şeyi hak ediyoruz demektir.
Se o libertarmos, merecemos o que quer que seja que nos faça.
Son yaprak düşünce, İblis ordusu serbest kalacak dünya üzerine kötülük salmaya hazırlanıyorlar.
Enquanto perde as folhas, os Demónios formam um exército, preparando-se para libertar o Mal no nosso mundo.
Yeni araba alır, seni serbest bıraktırırım ve benim için çalışırsın.
Dou-te outro carro, fazes o que quiseres com ele e fazes uns trabalhinhos para mim.
Köpeği serbest bırak ve Galce söylediğin o emri ver.
Tire a coleira ao cão e dê-lhe a ordem que você dá em gaélico...
Onu da serbest bırakın.
- Deixe-o ir também. Diga-lhe que está feito.
Bu durumdan kurtulup serbest kalamayacağından yüzde yüz emin misin?
Tens 100 % de certeza de que ele não vai vencer isto e sair em liberdade outra vez?
Eşimi serbest bırakın.
"Libertem a minha mulher."
Eşimi serbest bırakın mı?
"Libertem a minha mulher"?
Bu herif yedi polisi öldürdükten sonra eşini serbest bırakacağımızı mı düşünüyor?
Acha que nos faz libertar a mulher se matar sete polícias?
Eşini serbest bırakmayacağımızı anladığı an tıpış tıpış gelip onu kurtarmaya çalışacaktır değil mi?
Quando perceber que não vamos libertar a mulher, virá até nós. Vai tentar salvá-la, certo?
Şimdi serbest bıraktılar.
Só me soltaram agora.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]