Sırın Çeviri Portekizce
76,698 parallel translation
- Hazır mısın?
- Prontos?
Aşırı yüksek sıcaklık olursa çürüme yayılır aşırı düşük olursa da soğuktan sinir uçların mahvolur.
A temperatura alta acelera a decomposição, a temperatura baixa congela e destrói os nervos.
"Şehir, goril saldırısının ardından hala iyileşme sürecinde."
"Cidade a recuperar dos ataques dos gorilas."
Yani H.R.'ın takıma katkısı bu mu?
Então, esta é a contribuição do HR para a equipa?
Bir goril saldırısını önledik.
Impedimos que aconteça um ataque de gorilas.
Cisco, sen hazır mısın?
- Cisco, estás pronto?
Grodd'u öldürürsem saldırısı gerçekleşmez, gelecek değişir ve yaşarsın, evet.
Se eu matar o Grodd, o ataque não acontecerá. Isso muda o futuro e tu viverás.
- Sen hazır mısın?
- Pronto?
Pekala Joe, hazır mısın?
- Pronto, Joe?
Hazır mısın?
Estás pronta?
- Cisco, hazır mısın?
- Cisco, estás pronto?
- Hazır mısın?
- Estás pronto?
Umarım şarkı defterinde orada söylediğinden daha iyi bir şey vardır sarışın.
E espero que tenham músicas melhores no vosso repertório, loirinha.
Bu sırada umarım gırtlaklarınızın pasını silmeye hazırsınızdır.
Espero que estejam prontos para usar as vossas gargantas.
Sanırım J'onn'un sadece yakışıklı bir surattan ibaret olmadığını göreceksiniz.
Vocês vão descobrir que o J'onn é mais do que um rosto bonito.
Hazır mısınız?
- Estão prontos?
Flash Takımı'nın yeniden kötüleri haklamasına hazır mısınız?
Prontos para a Equipa Flash voltar a apanhar alguns vilões?
Sınır koşullarının, nedensellik ilkesine ve psikolojik zaman okuna yönlenişi.
E como as condições de fronteira levam ao princípio da casualidade e a flecha do tempo psicológica.
Ve sen bunun bir parçası olursan senin hayatın da karışık bir hal alır bu da bizi değiştirir.
E se tu te tornares parte dela, a tua vida vai complicar-se, e isso vai mudar-nos.
... ağır suç ithamında bulunmuş. - Tanıklık etmeye hazır mısın?
- Está pronto para testemunhar?
Bunu alır mısın lütfen?
Fica com isso por mim, por favor.
Anne, hazır mısın?
estás pronta?
Uçuşa hazır mısın?
Pronto para decolar?
Haklısın sanırım.
Sim, suponho que possam.
Hazır mısın?
Certo. Estás pronto?
- Trixie'yi içeri yollatır mısın?
Queres que vá buscar a Trixie? Sim.
Haklısın, hayır.
- Não. Certo.
Hazır mısın?
- Estás pronto?
Hazır mısın?
Estás pronto?
Buna hazır mısın Gavin?
Pronto para isto, Gavin?
Yuvanın büyüklüğünü anlamaya çalışır ve diğer vampir gruplar ile ilişkisine bakarız.
Nós determinamos o tamanho do ninho, e sua relação com outros grupos de vampiros.
- Hazır mısın? - Her zaman.
- Estás pronto?
Bir kereliğine olsun yaşıtların gibi davranır mısın?
Podes por uma vez, agir segundo a tua idade?
Hazır mısın kardeşim?
Estás pronto, irmão?
Bizim sınırımız oldukça yüksektir.
E isso é... super elevado.
- Vahşi hayvanların olmadığı yerde Güney Carolina'da hayvan saldırısından ölmüş.
- Ela foi... morta por um animal selvagem numa área de bosque que não tinha animais para fazer aquilo, na Carolina do Sul.
Bayan Bevell silahlarını alır mısınız?
Lady Bevell, importa-se de os desarmar?
Bir yerden sonra durmasını söyledim ama karım işte, daha önce hayır duymamış.
Disse-lhe que tinha que parar a dada altura, mas ela é igual à minha esposa. - Não aceitava ouvir um "não".
O halde bekleyip kritik bilgiyi almakta gecikelim ve bu sırada da başka biri mi saldırıya uğrasın?
- Então esperamos. Esperamos por informação crucial e outra mulher é atacada?
Yapabileceklerimizin sınırını kesinlikle hastalarımız belirler.
O que eu faço é voltado para o cliente.
Birkaç evrak işine hazır mısın?
Quer um pouco de papelada? - Sim.
Onu iyi tanır mısın?
Certo. Conhece-la bem?
Bize parti gecesi giydiğin kıyafetleri ayrıntısıyla anlatır mısın?
Pode nos dizer exatamente o que tinha vestido naquela noite na festa?
Eve geldiğinde yaptıklarını anlatır mısın?
Pode dizer o que fez quando chegou a casa?
Beni rahat bırakıp dandik öğününe odaklanır mısın?
- Está com mau aspeto. Deixe-me em paz, coma o raio do ovo.
Trish'in saldırı sırasında gördüğü ışığın kaynağını bulmamız gerek.
E temos de descobrir o que era a luz que a Trish viu durante o ataque.
"İyi gibi" yi nasıl sınıflandırırdın?
"Tudo bem", é o quê?
Bir tanesi özel mülkte, bir tanesi açık alanda, diğeri ise kasabanın sınırında.
Um, num terreno privado, outro num campo aberto e outro nos limites de uma cidade.
Hayır hayır şaka yapıyor olmalısın.
Não, deves estar a brincar.
- Katie benim için görüşme odasına gidip Hardy'yi çağırır mısın?
Katie, podes chamar o detetive à sala de interrogatório, por favor?
Başka bir kadının daha saldırıya uğramış olabileceği doğru mu?
É verdade que mais mulheres foram atacadas?