Tecrübe Çeviri Portekizce
1,469 parallel translation
Oyunculara iyi oyuncu veya kötü oyuncusun, dediğinde ana yolları tecrübe edemezler, Her Amerika'lının en basit haklarını alıyorsunuz.
Quando dizem aos artista, seja maus artistas ou bons artistas, que eles não podem experimentar certos caminhos, vocês estão a tirar as básicas liberdades de todos os Americanos.
Bir Z için çok özel ve kritik bir dönemdesin hayatın boyunca bir kez tecrübe edebileceğin bir şey.
É um momento critico e especial para o "Z"... Uma experiência única na tua vida.
Farklı bir tecrübe oldu.
Foi uma experiência diferente.
Gizemli bir tecrübe geçirdiğimi ve bundan sonra içimdeki bazı şeylerin değiştiğini hissettim.
Senti que tinha tido uma experiência mística e que alguma coisa dentro de mim tinha finalmente mudado.
Umarım bu tecrübe, senin için iyi bir eğlenceye dönüşür.
Espero que esta experiência seja muito divertida para ti.
Evlilikten önce kızlar bunu tecrübe eder, derler.
Dizem que as mulheres passam por isso antes do casamento.
Birbirimize karşı olan hislerimiz, daha önce hiç tecrübe etmediğimiz kadar gerçek.
Os sentimentos que temos um pelo outro são mais reais do que qualquer outra coisa pela qual já passamos.
Dixon'da gerekli tecrübe var.
O Dixon tem a experiência necessária.
Gob hoşuna gitmeyecek bir şeyi tecrübe etmek üzereydi.
O Gob ia sentir uma coisa que não sabe tão bem.
Öyle mi? Hazır olmadığın bir bağlanmadan önce tecrübe etmen gereken çok şey var.
Ainda têm tanto para experimentar... antes de um compromisso para que não estão preparados.
Bu tecrübe.
É a minha experiência.
Bu dünyada işlerin nasıl yürdüğünü anlamak için tecrübe gerekir.
Demora algum tempo até se ficar a saber como as coisas funcionam.
Tüm çalışanlar, şirket yönetiminde tecrübe edinmek zorunda.
Todos os trabalhadores têm de saber promover a companhia.
Yine de bazen kendimiz tecrübe etmek istiyoruz.
Mesmo assim, às vezes, temos de ver por nós mesmos.
Açlık. Tecrübe açlığın. Yeni bir şeylere açsın.
Tens fome de experiência, de coisas novas.
Sıradışı şeyler konusunda bir sürü tecrübe..
Temos muita experiência com coisas estranhas.
Geleneksel yaşantımıza başlamadan, dış yaşantıyı da tecrübe ediyoruz.
Nós experimentamos o mundo exterior antes de nos comprometermos com a maneira tradicional da vida.
Yani, Vegas, dış dünyayı tecrübe etmemiş biri için zor bir şehirdir.
Eu quero dizer, Vegas é uma cidade muito dura para alguém que realmente não.. tem muita experiência no mundo exterior.
- Dışarıda Vegas'ı tecrübe ediyor.
- A aproveitar Vegas.
Hayatı tecrübe etmek istediğini sanıyordum.
Pensei que querias experimentar a vida.
- 48 saatte bir ömrü tecrübe edebilirsiniz.
Podes experimentar uma vida inteira em 48 horas.
Bu sizin için yeni bir tecrübe mi?
Isto é uma nova experiência para si?
Senin anlamayacağın tarzda kültürel bir tecrübe.
É uma experiência cultural que não poderias apreciar.
Yüzbaşı Dean Westfall da Pensacola'daymış ama iki aydır Marylan'deki Aberdeen Tecrübe Sahası'nda geçici görevdeymiş. - Tecrübe Sahası mı?
Também de Pensacola... mas nos 2 últimos meses era temporário... na Base de Testes de Aberdeen, em Maryland.
Senin yaşındaki genç bir adam için oldukça doğal bir tecrübe.
É bastante natural para um jovem da tua idade experimentar.
Tecrübe edersin, yürümezse vazgeçersin.
Experimentas, não funciona, segues em frente.
Ama ben tecrübe eksikliğimi başka alanlardaki başarımla kapatırım ; insanlarla çok iyi anlaşırım.
É justo. Mas compenso a falta de experiência de outro modo. Sou muito boa em relações humanas.
Sanırım tecrübe seviyelerimiz biraz farklı, bilirsiniz, ama... yine de, hayatımda hiç yapmadığım bir şeyi... onunla yapıyorum ;
Os nossos níveis de experiência são um pouco diferentes. Mas, mesmo assim, estou a fazer algo com ela que nunca fiz antes.
Tam bir tecrübe yaşamak istiyorsan seni Fas'a götürmeme izin vermelisin.
Se quiseres a experiência total, temos de ir a Marrocos.
Gazeteciliğin heyecanını tecrübe etmiş oldun.
Sentiste os arrepios e emoções do jornalismo.
Dürüstçe söyleyebilirim ki, bütün bu tecrübe gerçekten...
Posso dizer que toda esta experiência tem sido muito...
Yüceldiğimiz zaman, bu tür şeyler tecrübe edeceğiz.
Quando ascendermos, vamos experimentar coisas dessas.
Ben hayatta gerçekten tecrübe etmekten bahsediyorum.
Estou a falar de experiências de vida.
Tecrübe konusunda yaşamdaki her gün düşünebiliriz.
Nós contemplamos a experiência de vida que temos todos os dias.
Parkta yaşadığım için dördünü birden tecrübe edebiliyorum.
Conheces o "4 Estações"? Bem, estou a experimentá-lo em primeira mão... porque estou a morar num parque.
Marge, yemin ederim şimdiye kadar tecrübe edindiğin en iyi erkek olacağım.
Marge, juro que vou ser o melhor homem que alguma vez tiveste.
Bu aşamada bu konuları araştıran bilimadamlarına dönerek onlara bu tecrübe esnasında beyinde neler yaşanıldığını sormalıyız.
Como tal, é uma simples questão de nos voltarmos para as pessoas que têm estudado estados alterados de consciência em trabalho de laboratório, e perguntar-lhes o que acontece ao cérebro quando as pessoas entram num estado alterado.
Bakın sizde toplama yeteneği, bende bilgi - tecrübe ve onlarda yemek var.
Vocês dominam a técnica, eu tenho conhecimentos e eles têm comida.
Bir şeyi öğrenmenin gerçek yöntemi, dışarı çıkıp tecrübe etmek... ve merakınızın peşinden gitmektir.
O verdadeiro modo de aprendermos algo é sair e experimentá-lo, e deixarmos que a curiosidade nos guie.
"... ya da dış dünyada tecrübe kazanırsınız.
"ou está pelo mundo tendo experiências."
Sadece tevazu ve çok çalışmakla kazanılan tecrübe, bir anlam ifade eder.
Somente a experiência, que só é adquirida com humildade e muito trabalho significa tudo.
Tecrübe onlara çok şey öğretmiş ben en basit şeyleri dahi bilmiyordum üçlünün, bir çiftliyi yenebileceği gibi mesela.
A experiência ensinou-lhes coisas que um novato como eu não sabia, tais como, bem sabiam que três iguais batem um par?
İşimi tecrübe etmelisin. Bu bir lisan, Anna Holtz icat ettiğim bu yeni lisan,... insanın Tanrı tecrübesini anlatıyor, benim Tanrı tecrübemi.
É uma língua, Anna Holtz, uma nova língua que estou a inventar, para falar das experiências dos homens com Deus.
Tecrübe etmiş olduğum bu hayranlık hissi aşkın bir çeşidine muhtemelen çok yakındı.
Esse fascínio que eu vivi, era provavelmente um certo tipo de amor. "
Hayatı kendi koşullarımıza göre tecrübe ettiğimiz günler.
Quando experimentávamos a vida segundo as nossas próprias condições.
Pusulaya mührü basmayı kastetmiyorum. Yine de onu da bir kez olsun tecrübe etmek hoş olurdu.
Não exatamente por depositar o voto, mas... seria bom experimentar uma vez.
Yaşadığın her şey, yeni bir tecrübe demek öyle değil mi, Geum-ja?
Não é verdade, Geum-ja?
Bunu düşünmeye başladı ve ben de biraz tecrübe kazanabileceğimi düşündüm.
Ela queria.
Birçok oğlan tecrübe kazanamaz bilirsin.
E eu pensei que tinha experiência, muitos tipos não têm.
Tecrübe.
Experiência.
Altıncı ya da yedincisini nasıl yapacağım? Tecrübe etmelisin.
Tens de ir tentando.