Tenis Çeviri Portekizce
2,802 parallel translation
Tenis turnuvası mı?
Um torneio de luta livre?
Ellerini bir araya getirip, tenis topu büyüklüğünde kapattı.
Com suas mãos formou uma bola de ténis.
Cirincione : 1995'de Pete Samparas,... Wimbledon ve Amerika açık tenis turnuvasını kazandı.
Em 1995, Pete Sampras ganhou o Aberto dos EUA e Wimbledon.
Buna gelince "Tenis topu gibi yılan, şerefsiz yılan, kocamı vurdun."
E depois deixa-lo a ele, a esta víbora, este homem venenoso.
Ama yemin ederim, o tenis topunu yakaladığımda, hissedebiliyordum.
Mas juro que, quando apanhei aquela bola de ténis, consegui senti-la.
Ufak bir odam da vardı ayrıca işe giderken tenis ayakkabılarımı giyip vardığımda topuklularla değiştirirdim.
Tinha um cubículo, calçava sapatilhas até ao trabalho e mudava para sapatos.
Tenis öğretmenim ve sahte sevgilim.
O meu professor de tênis e namorado falso.
- Bir sonraki tenis dersimiz ne zaman?
- Quando é a próxima aula?
Tenis turnuvası.
Torneio de ténis.
Ben Dr. Tannenbaum, tenis kulübünden.
Fala o Dr. Tannenbaum do clube de ténis.
Brad'in karısı hayattayken, her gün beraber tenis oynarlarmış.
Quando a mulher do Brad era viva, eles jogavam ténis todos os dias.
Belki o sırada tenis topunu kovalıyordur.
- Tavlvez foi apanhar a bola de ténis.
Tenis toplarını.
- As de ténis
Lütfen, en azından tenis oyununu bir deneyin.
Por favor, ao menos experimentem o jogo de ténis.
Görünmez bir topa vurmak için asayı tenis raketi gibi kullanacaksın.
É só usar a varinha como uma raquete de ténis para bater numa bola invisível.
İkisi tenis ayakkabılı kurbanımızınkine uyuyor.
Duas delas correspondem às solas das nossas vítimas.
- Bilgisayarda tenis maçı oynadım. - Üzüldüm.
Lamento ouvir isso.
Çünkü tenis roketiyle çenesini kıran bendim.
Fui eu quem lhe partiu o maxilar com uma raquete de ténis.
Yani, ona tenis raketiyle vuran sendin.
Foste tu quem lhe bateu com a raquete de ténis.
Görüşmelerin yarısı, golf, tenis, ya da benim üye olmama, hatta girmeme bile izin verilmeyen bir kaç kulüpte yapılıyor.
Metade das reuniões são em campos de golfe, no tênis, e em clubes que eu não posso ser sócia, nem entrar.
Sen hala tenis oynadığım çocukları mı merak ediyorsun?
Ainda está pensando nos meus parceiros de tênis?
Ama tekneler limandaki bütün erkek teknelerle tenis oynamaz herhalde.
Mas não uma mulher que joga tênis... com qualquer um no cais do porto.
Bir fikrim var.Neden tenis oynadığın çocuğu aramıyoruz?
Uma ideia. Vamos chamar seus amigos tenistas? Talvez saibam o que fazer.
Teddy, tenis partnerini ayarlamayı teklif etti.
O Teddy tentou arranjar-me com uma miúda que joga ténis.
Ohio'da bir tenis kulübü Arizona'da da bir Raven River Hastanesi var.
Há um clube de ténis em Ohio e o Hospital Raven River, no Arizona. - Que tipo de hospital?
Burada profesyonel tenisçi gibi dolaşıyorsun.
Andas de um lado para o outro como se jogasses ténis profissional.
Profesyonel tenis oynamak istiyorum. Şimdi onun için çalışıyorum.
Se quero jogar ténis profissional, tem que ser agora.
Tenis benim geleceğim Silver.
Ténis é o meu futuro, Silver.
Sözlüğüme biraz tenis terimleri ekledim. Tenisi seviyorsun.
Devo ter dormido com algumas regras de tênis debaixo da almofada.
Tenis işini götürebileceğini biliyorum.
Eu sei que tu podes ir longe com o ténis.
Peki büyük bir tenis egzersizi ile sıradan bir tenis egzersizi arasındaki fark nedir?
Ok, então qual a diferença entre um grande treino de ténis e um treino de ténis normal?
Peki, büyük bir tenis egzersizi büyük bir tenis turnuvasından önce yapılır.
Bem, um grande treino de ténis vem antes de um grande torneio de ténis.
Düzgün düşünemiyorsun. Şu anda tenise odaklanman gerek.
Tu tens que te focar no teu ténis.
Tenise odaklanıyorum.
Estou a focar-me no meu ténis.
Ne kadar zamandır tenis oynadığını biliyor musun?
Sabe há quanto tempo ele tem jogado ténis?
O ne kadar zamandır tenis oynuyor biliyor musun?
Sabes há quanto tempo ele joga ténis?
Ben senin tenis kariyerinde yoluna çıkıyorum.
Eu estava a atrapalhar a tua carreira no ténis.
Hem tenisi hem de seninle ilişkimi yürütebilirim.
Posso ter o ténis e um relacionamento contigo.
Seni seviyorum ve seni dinlemek istiyorum, eğer hala tenisi ve ilişkimizi birlikte yürütebileceğini düşünüyorsan, bu senin kararın.
Eu amo-te e quero ouvir-te e... Se tu achas que consegues jogar ténis e ficar comigo, a decisão é tua.
Eminim tenis oynayıp, teşekkür kartları yazıyordur.
Joga tênis e escreve notas de agradecimento.
Kaç tane tenis topu sığar?
Quantas bolas de ténis cabem aí?
Bir bölge mahkemesi hakimi...
- uma juíza de ténis...
Kaybolmuş ayakkabıyı acil servis odalarından birinde buldum.
O ténis desaparecido. Encontrei-o nas Urgências.
* Kokan spor ayakkabı ve kaka kokacağına, centilmen kolonyası koksan iyi olur *
Vais sair-te melhor Se cheirares como Uma colónia de um senhor Em vez de ténis e fezes
Tanrım! Bunlar yeni ayakkabılar.
Nossa, estes ténis são novos.
Koşu ayakkabıları yoktu. Hiç bir erkek eşyası yoktu.
Os ténis e as outras cenas dele tinham desaparecido.
- Evet, Wii'de teke tek tenis maçı yaparken zaman uçup gider.
O tempo voa quando estás a fazer um torneio de ténis na Wii, Humphrey.
Kot pantolon, spor ayakkabı.
Calças de ganga, ténis.
Ben de tenisi sevmeyi öğreneceğim.
Tu amas ténis, então, vou aprender a amar ténis.
Kahverengi saçlı, ela gözlü, ve son görüldüğünde üzerinde şort, spor ayakkabı, ve gri-beyaz bir ceket varmış.
Tem cabelo castanho, olhos cor-de-mel. Foi visto pela última vez a vestir calções, ténis e um casaco cinzento e branco.
Bayım, bu bavulun üzerinde havayolları etiketi var, bu pinpon toplarıyla hem servis, hem sayı yapılmış ve bu elektrikli ocak hâlâ sıcak.
Senhor, esta mala de viagem tem a etiqueta de uma companhia aérea, estas bolas de ténis de mesa foram servidas e defendidas, e este fogão eléctrico portátil ainda está quente.