English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ T ] / Tens

Tens Çeviri Portekizce

246,193 parallel translation
Dostum, farkettin mi bilmiyorum ama, gözlerin kıpkırmızı olmuş.
Não sei se já viste mas tens os olhos super vermelhos.
Yiyecek bir şeyler var mı?
Tens algo que se coma?
Kız arkadaşından ayrılmaktan korkan bir tırsak olduğun için onu FBI'a mı ispiyonladın?
Denunciaste a tua namorada ao FBI porque tens medo de acabar com ela?
Sana bu kadar zaman ayırdığım için şanslısın.
Tens sorte por te ter dado tanto tempo.
- Ama Laurie benim ortağım, senin bir değer katmayacağını düşünüyorsa, burada senin için bir gelecek yok demek.
A Laurie é minha sócia e se ela acha que não tens valor, não há futuro para ti aqui.
Geçtiğimiz bir kaç saatte, sen aslında...
Tens estado noutro sítio nas últimas horas...
Şimdi bunu, temiz ve berrak bir şekilde halletmelisin.
Tens de acabar com isto pela raiz.
Endişelisin diyebilirim.
Diria até ansioso... - Tens uma nova cor.
Çünkü artık utanç verici şeyler sakladığını biliyorum.
- Agora sei que tens algo a esconder.
Baya büyük bir standınız var.
- Tens um belo expositor. - Sim.
Dinesh, harekete geçmen gerekiyor.
Dinesh, tens de circular.
Dinesh, harekete geçmen lazım.
Dinesh, tens de circular.
Dinesh, artık gitmen lazım. Hadi ama!
Dinesh, tens de circular.
Yani, emin misin?
Então, tens a certeza?
Birini seçmelisin.
Tens de escolher.
Bundan emin misin?
- Tens a certeza disto?
Haklısın, haklısın.
Tens razão. Tens razão.
Hiçbir kanun burada kalman gerektiğini söylemiyor.
Não há nenhuma lei que diga que tens de ficar em casa.
Ve bu konuda hiçbir şey söyleyemezsin. Sadece rahatla.
E tu não tens nada com isso, por isso, descontrai.
- Dinle, hiçbir şey söylemen gerekmiyor.
- Ouve, Ali, não tens de dizer nada.
- Sorun değil.
- Não, tens de me ouvir.
- Tamam mı? Onları durdurmak zorundasın.
- Tu tens de empatá-los.
Haklısın. Christos'la konuşmalıyız.
Tens razão, tenho que falar com o Christos.
Güzelsin. Güzel bir ağzın var.
És bonita, tens uma boca bonita.
Çok haklısın.
Tens razão.
O yüzden daha heyecan verici bir türe geçiş yapmalısın. Tamam mı?
Só tens de usar uma fórmula mais entusiasmante, de género.
Onlara hava atmana ve yarışmamıza gerek yok.
Não tens de te armar. Não temos de competir com...
Çalışmıyorsun ki vakitten bol neyin var?
Não trabalhas. O que mais tens é tempo.
Yani oldukça iyiydin ama...
Tens jeito, mas...
Haklısın.
Tens razão.
Niye bu kadar önemsiyorsun?
O que tens com isso?
- Anahtar sende mi?
- Tens as chaves?
Biraz Hall and Oates ve Jill Scott dinle.
Tens que ser como Hall e Oates, como Jill Scott.
Sen ne buldun?
O que tens?
Gelip bakmalısın.
Tens que ver isto.
Şimdi de ona güvenmelisin.
Agora tens que confiar nele.
Dur. Ceketinde bir şey var.
Tens algo no teu casaco.
Hemen söyle. Kaç tane var?
Quantos tens?
Araba çarpar da ölürüm diye korkmuyor musun?
Não tens medo de chocar com um carro?
Bu yüzden onu kutulamalısın.
Tens de a pôr numa caixa.
Biliyorum soruların vars.
Sei que tens dúvidas.
Birşeyler yapmalısın.
Tens de fazer alguma coisa.
Eliot yaşarsa and ve savaş olmazsa- - Tam olarak ne söylersem onu yapacaksın.
Mas tens de me prometer que, se a magia regressar, o Eliot viver e não houver guerra, farás exactamente o que eu te disser.
- Reynardı öldürmek için?
Tens uma arma para matar o Reynard?
- Hayır sen yapacaksın.
Não, tu é que tens.
Senin içinde bir nükleer bomba var.
Tens uma bomba nuclear dentro de ti.
Hamlie eş? Aletin çalışmıyor mu?
Tens uma mulher grávida, pila que não funciona.
İçeride bir kız mı var?
Tens aí uma miúda?
İçeride kaç tane kız var?
- Quantas miúdas tens aí?
- Hızma takıyorsun.
Tu tens um brinco no nariz.
- Ne?
Tens medo?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]