Trafik Çeviri Portekizce
4,431 parallel translation
Şanslıyız ki trafik infaz araçlarına kamera takılıymış. Böylece her park edilen aracın resmi alınmış.
Por sorte, os veículos de controle de tráfego possuem câmaras que tiram uma foto de cada carro estacionado.
James Musa ve Karl Beck'in grubunun üyelerini araştırdım ve yakın zamanda bir trafik kazasında ölen Mike Mills'i buldum.
Pesquisei os membros do Klan de James Moses e do Karl Beck, e encontrei um Mike Mills que morreu num acidente de carro há uns bons tempos atrás.
Bu görüntüler Kelly Nieman'ın evinin bir blok ötesindeki trafik kamerasından alındı.
Esta é uma câmara a um quarteirão do apartamento da Nieman.
Umarım çok trafik yoktur.
Espero que não tenham apanhado muito trânsito.
Birleşik Devletlerdeki trafik kazalarının yaklaşık % 11'i çarpıp kaçma biçimindedir.
Quase 11 % dos acidentes de trânsito nos EUA, ocorrem com fuga do local.
Cinayet işlendiği gece Dunne'ın puro dükkanı yakınlarında olup olmadığını anlamak için trafik kameralarını araştırdım ve ilginç bir şey buldum.
Quando procurava nas câmaras para ver se o Dunne estava perto da tabacaria na noite do assassínio, encontrei uma coisa interessante.
Sanki ağır çekimde olan trafik kazası izliyor gibiyim.
É como ver um acidente de carro em câmara lenta.
Trafik sıkışıktı.
Acidente.
- Evet. Ekipleri trafik kameralarını kontrol etmeye yolla!
Manda verificar as câmaras de tráfego.
Alphabet City'deki Cameran'ın güzergâh deneme yolunun bittiği yere kadar olan trafik kameralarını inceleyin.
Verifiquem a área em Alphabet City onde a rota do Cameron acabou.
Trafik kamerası Jayson Walt'ın buz kamyonunu bir saat önce 215 Batı yönüne doğru...
A câmara de tráfego, apanhou em flagrante o camião frigorífico do Jayson Walt a ir pela
Trafik de yok, akıyoruz resmen.
Sem trânsito, estamos a velejar.
Yemekler daha iyi ama trafik berbat.
A comida é melhor. O trânsito é pior.
Penn istasyonunun yanındaki trafik kamerası.. ... onu mesaj bırakırken yalnız olduğunu çekmiş.
Ela foi filmada por uma câmara de trânsito, perto da Estação de Penn a deixar a mensagem, sozinha.
Neler oluyor? Trafik.
- O que está a acontecer?
Annie, trafik verilerini kontrol ettik.
Annie, vimos no site do serviço de trânsito.
Kowloon yolunda trafik tıkandı.
O trânsito vai ficar parado nas redondezas de Kowloon.
Bu adam bir trafik kontrolü sırasında polisleri pusuya düşürmüş.
Este tipo emboscou dois polícias, durante uma operação stop.
Bir kaç önce bir trafik kazası geçirdi.
Teve um acidente de viação há uns anos.
O trafik uygulamasını telefona indir diyorum sana.
Continuo a dizer para baixares aquela aplicação do trânsito para o smartphone.
Sizin kadar rutin olan birinin programını korumak adına hiç bir trafik ışığı ihlali yapmadığını mı söylüyorsunuz?
Vai dizer-me que alguém como a senhora, limitada pela rotina, nunca passou em um sinal vermelho para não se atrasar?
Trafik durumunuda hemen söyleyelim.
E temos notícias sobre o trânsito.
A149 yolunda trafik yoğun.
Há tráfego lento na A149.
Trafik felâketti.
O trânsito estava horrível.
Küçük bir trafik kazasıydı.
Por causa de um desentendimento de condução.
Polislerin, düzinelerce maymun ile silahlı çatışma halinde olduğu Broad Street Köprüsü'nde şuan trafik sıkışmış durumda.
O trânsito está bloqueado na ponte de Broad Street, onde parece que a policia luta contra dúzias de macacos num tiroteiro.
- Hoş geldin, trafik kilit miydi?
O trânsito não estava horrível?
Ne 80. yoldaki trafik akışı için ne de kamu güvenliği için böyle bir durum söz konusudur.
Não será nada favorável ao fluxo de tráfego na Route 80. - Ou para a segurança pública.
Oradaki trafik modelleriyle bölgenin diğer- -
A correlação entre os padrões de tráfego lá e outros na região...
Saabir Han Köprüsü ve çevresindeki trafik modelleri hakkında üç rapor hazırlayan John P. Ryan mı?
O mesmo John P. Ryan que apresentou três relatórios sobre padrões de tráfego na ponte Saabir Khan e cercanias?
Trafik büyüdü.
como o tráfego cresceu.
Trafik gelişmeleri için sağ olasın Donnie.
Obrigado pela actualização do trânsito, Donnie.
O küçük listesinde köpek boku, araba alarmları okunmaz trafik işaretleri, ikiz bebek arabaları düşük bel modası, erkek kolonyası sakızlar, bisikletler, hamsterlar çöp kamyonları, komşular, metal askılar, TV kumandası kutlama kartları, taklalar, ucuz saç kesimleri için el ilanları, şişkolar güvercinler, Hava Durumu, çiş kokusu, çiçeği burnunda anneler kredi kartı teklifleri, engellenmiş telefon numaraları büyük şemsiyeler, F treni, JFK, BQE ATM servis ücretleri, bir milyoncular, radyo karakterleri örgülenim, Starbucks, Knicks Knicks, Knicks ve Tanrı.
Nessa curta lista estavam também cocó de cão, alarmes de carros, sinais de estacionamento indecifráveis, carrinhos duplos de bebés, a moda das calças descaídas, a colónia de homem, pastilha elástica, bicicletas, hamsters, camiões do lixo, vizinhos, cabides de metal, comandos de TV, cartões postais, chinelos, anúncios a cortes de cabelo baratos, gordos, pombos, o Canal Meteorológico, cheiro de urina, novas mães ofertas de cartões de crédito, números de telefone anónimos chapéus de chuva grandes, metro, J.F.K., B.Q.E taxas de multibanco, lojas baratas, personalidades da radio, o funcionamento da rede, Starbucks, os Knicks, os Knicks, os Knicks, e Deus.
- Trafik berbat, kaç kişi bekliyorsun da?
O trânsito está terrível. Estavas à espera de quantas?
Tüm trafik işaretlerine ve kurallarına uy.
Obedeça aos sinais de trânsito e normas.
Ve trafik...
Com o trânsito...
Her zaman bu kadar çok mu trafik var?
- O trânsito é sempre assim?
Mumbai'de her zaman trafik vardır, JB, efendim.
- Há sempre trânsito no Mumbai.
Trafik için üzgünüm. Bunun için yapabileceğim birşey yok.
Lamento o trânsito, mas não há nada que possa fazer.
Peki trafik durumu?
E está tudo legalizado?
- Sikin trafik kukasına dönmüş.
- Parece um cone do trânsito.
Trafik berbat. Bayram tabi.
- O trânsito estava péssimo.
Tıpkı trafik kazası kurbanıyla ilgili haber sunan bir haber kanalı çalışanıyım.
Parecia uma paramédica a reanimar uma vítima de um acidente de carro.
- Önünüzde trafik var.
- Tráfego à frente.
Roosevelt Köprüsü'nde trafik alarmı.
Alerta de tráfego na Ponte Roosevelt.
Bölgenin tamamında trafik ışıkları kırmızı yansın.
Quero todos os semáforos da cidade no vermelho.
Merhaba. Şu trafik sıkışıklığının Rus mafyası...
Por acaso, o teu atraso com o trânsito teve que ver com a Máfia russa...
Muhtemelen büyük bir takima girerdi ama Glen ve ben lisedeyken çok kötü bir trafik kazasi geçirdik.
Provavelmente teria entrado numa grande equipa, mas quando eu e o Glen andávamos no liceu, tivemos um acidente de carro grave.
Trafik vardı.
Está bem.
Trafik kameralarını karıştırır.
- Atrapalha as câmaras de trânsito.
- Colfax Binası'nın civarındaki trafik kameralarına bakıyoruz.
Encontramos isto atrás do edifício Colfax.