Tükenmiş Çeviri Portekizce
585 parallel translation
Her şey soğuk ve tükenmiş.
Tudo é frio e acabado.
Tükenmiş kurallar der ki ; bir yemin ettiysen,.. .. yeminin yüzlerce asırlık nesil boyunca, bozulmuş olarak kalmalıdır.
O líder disse que se se fizesse o juramento que nunca foi quebrado, por gerações... séculos...
- Tükenmiş kurallar der ki :...
O líder disse...
Bitmiş, tükenmiş haldeyim!
Estou que nem uma passa.
- Anladım. Böylece kendimi, beş parasız, tükenmiş, lastikleri patlak bir araba ve kötü bir şöhretle Albuquerque'de buluyorum.
Deparei comigo mesmo em Albuquerque sem dinheiro, esgotado, pneus desgastados e uma péssima reputação.
Ayrıca, Lucky Pick'ın derenin bizim tarafındaki madenleri tükenmiş.
Além de Lucky Picku, do nosso lado do rio as minas esgotaram!
Uzun süre önce soyu tükenmiş, üç bölmeli bir yaratık.
Uma criatura extinta há muito tempo.
Sıkıntı içinde, tükenmiş, bölünmüş, kanlı Yunanistan.
Estamos no ano 356 A.C. numa Grécia conturbada
Bomboş. Tükenmiş bir ırkın yadigarları sağa sola serpilmiş gibi.
Carente de vida e cheio de relíquias de uma raça extinta.
Senin geleceğin tükenmiş.
Gastaste o teu futuro todo.
İşi bittiğinde tükenmiş dişi kaplumbağa yarı ölü bir halde denize geri sürünür.
Quando termina a tartaruga exausta arrasta-se para o mar, meia morta.
Zavallı Bay Biggs ayrıldığında tükenmiş haldeydi.
Pobre Mr. Biggs sentiu-se desiludido quando saiu.
Giro yarışçısına bak, nefesi tükenmiş.
- Já percebeste. Olha aquele ciclista quase a desmaiar!
O tükenmiş.
Ele já não aguenta mais.
Soyu tükenmiş bencilliğin katlanılır gibi değil.
O seu raro egoísmo é intolerável.
Akışkanın bir kısmı tükenmiş.
Perdemos parte do fluido.
- Tükenmiş.
- Esgotados. Eles lutaram.
- Bir güneş günü. O zamana kadar itici gücümüz tükenmiş olacak.
Esgotaremos a energia de impulso muito antes.
Bunların, sözcüklerin sükûnetine yol açan dil tuzakları çoktan tükenmiş bir kültürün suç ortakları, bir strateji dilsel bir mazeret, dilsel-ideolojik bir uzlaşma olduğunun farkına varmıyor musunuz?
um ardil, uma coartada lingüística ; um arranjo lingüístico-ideológico que pode nos levar à paz mental das fórmulas?
Nesli tükenmiş bir ırk.
Uma corrida antiga.
Aynen Bette Davis gibiydi, bitmiş-tükenmiş-mahvolmuş halleri.
Uma verdadeira Bette Davis, até à cena final.
Eğer karımın altı yaşında bir çocuk gibi konuştuğunu ve nesli tükenmiş bir kabuklu deniz hayvanı gibi seviştiğini söylemek istersem söylerim ve bunu yapmak için sevgilisinin iznini almam da gerekmez.
Se quiser dizer que ela tem a mente de uma criança de seis anos e que faz amor como marisco extinto, digo. E não preciso da autorização do seu amante para o dizer.
Birçoğu tükenmiş ve yaptığımız işi bırakmak istiyordu, ancak etraflarına baktıklarında diğerlerinin gayretle çalıştıklarını görüyordu.
"A maioria ficou sem nada," disse um, mas olhávamos à volta e víamos os outros a trabalhar. "
Hava gücü tükenmiş ve hudut birlikleri buhar olup uçmuştu.
Sem proteção aérea, as tropas russas na fronteira perderam a força e desapareceram.
Nesli tükenmiş bir ırk.
Uma espécie antiga.
Depo hücreleri tükenmiş...
As células de armazenamento estão gastas, Comandante.
Tekerlekli sandalyede bir sakat... gutun ve bir sürü hastalığın pençesinde tükenmiş bir adam.
Um inválido, amarrado a uma cadeira de rodas... vencido pela gota e inúmeros outros males.
Mevcut koşullar altında, çok geçmeden... uzun süredir ödenmemiş borçlardan dolayı size karşı... sayısız ilam çıkarılacaktır. Elinizdeki kaynaklar tamamen tükenmiş durumda... öyle ki... bir şilininiz bile yok.
Pois dadas as circunstâncias presentes... não faltarão queixas contra vós... por dívidas há muito por pagar... e o vosso crédito anda tão por baixo... que não podereis... pedir nem um xelim.
Şu ana dek elindekiler tükenmiş olmalı.
Já se lhe deve ter acabado.
Daha yeni geldim, tükenmiş haldeyim, bir sürü işim var ve sen hâlâ durmuş çılgın hikayelerinle...
Acabo de chegar, estou esgotado, tenho uma tonelada de trabalho, e você ainda segue aí - com os seus contos loucos...
Bitmiş, tükenmiş yani?
Já não presta, tá acabado!
Burada neler oldu? Tükenmiş hissediyorum.
Sinto-me como se tivesse levado uma tareia.
Gezegenlerinde radyasyon tükenmiş. Açlıktan ölmek üzereler.
É que a energia do seu planeta esgotou-se, e estão esfomeados.
- Şimdi tükenmiş olan, elbette.
- Que já não existe, claro.
Eğer iticilerini kullandılarsa, şu an güçleri tükenmiş olmalı.
Se estiveram a usar o turbo... deve estar agora a acabar.
Yorgun. Tükenmiş?
- Cansado, pai.
Yumruğunu kaldırmış insan fikirleri tükenmiş insandır.
O primeiro homem que levanta o punho carece de ideias.
Fakat nadiren de olsa soyu milyonlarca yıldır tükenmiş olarak bilinen bir türün sonradan yaşadığı keşfedilebiliyor.
Mas ocasionalmente, uma criatura que se pensava estar extinta, à centenas de milhões de anos atrás, volta a estar viva e bem.
Fosil kanıtlar herhangi bir şüpheye yer vermeyecek şekilde, bir zamanlar bol bulunan ve bugün soyu tükenmiş canlıları göstermekte.
O registo fóssil revela-nos sem ambiguidade, criaturas que estiveram presentes em números enormes, e que se extinguiram completamente.
- Ben daha önce böyle tükenmiş biri görmedim.
- Nunca vi ninguém tão exausto.
Tükenmiş.
Gasto.
Ben tükenmiş bir gücüm.
Sou uma força gasta.
- Ve bir şey daha, ahbap. Bir daha Caroline ile öyle konuşursan, seni soyu tükenmiş evrak çantanın etrafına sararım.
E outra coisa, se falar com a Caroline assim novamente, faço-o engolir a sua pasta de pele de uma espécie ameaçada.
Adamım bu adamlar tükenmiş.
Meu, estes otários estão loucos.
Senin neslin tükenmiş.
A tua raça está extinta.
Yani tükenmiş görünüyorlar.
Ouve, parecem exaustos. Ajuda.
Çok muazzam ki hepsi tükenmiş durumda ve sen beni bırakacaksın.
que tudo está consumado, e você me abandonará.
Kaynaklarımız tamamen tükenmiş durumda.
Sinos?
Tükenmiş.
Descarregado.
Tükenmiş gözüküyorsun.
Parece que está acabado!
Şimdi ikisi de havuzun kenarında uzanmaktadırlar nefes nefese, tükenmiş.
Eis os dois deitados à beira do pântano, ofegantes, cansados.