English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ T ] / Tırman

Tırman Çeviri Portekizce

2,408 parallel translation
Oldukça hızlı tırmanışa geçmiş.
Subiu no ranking depressa.
Kafasının üstüne tırmanıp pis am kıllarını gözlüklerine sürtmek istemez miydin?
Não quer subir nele e esfregar seus pelos de baixo nos óculos dele?
Hatırlamanız gereken son bir şey daha porsuklar çok iyi tırmanır, o yüzden bir gözünüz yukarıda olsun.
Só mais uma coisa : texugos são ótimos alpinistas, então olhem sempre para cima.
- Tırmanıyor muyuz?
- Vamos escalar?
# Sonra biraz egzersiz, belki biraz eskiz Tırmanış, biraz dikiş, biraz da okuma #
Alongo, desenho. Escalo, costuro um vestido e volto a ler
Hadi tırman bebeğim!
Sobe, querida!
Tırmanın, beyler.
Para cima, homens!
Evet, bu sayede insanların hayatlarını kurtarır ve kocaman merdivenlere tırmanırsın.
Poderias salvar a vida das pessoas... e subir escadas gigantescas.
Bryce, kardeşlerim ve benimle ağaca tırmanır mısın?
Bryce. Queres subir à árvore comigo e com os meus irmãos?
Renee de seninle o ağaca tırmanırdı.
A Renee teria subido a essa árvore contigo.
Buraya tırmanırken yaralandım.
Raspei ao subir o telhado.
Bence fiziksel kondisyonu ona yavaş yavaş verip böyle bir tırmanışla, daha sonra yüzleştirmeliydin.
Acho que ele ainda não tem força física para escalar uma parede como aquela.
- Pekâlâ, dağa tırmanıyoruz.
- Certo. Vamos subir a serra.
Lani'ye kaya tırmanışı sırasında, "Kıç çatalına düşmek istemiyorum" deyip eş olmayı reddettiğini söylemeyi unuttum.
A Scottie também não quis ser parceira de ginástica da Lani, porque não queria cair no rego do cu da minha filha.
Uçuş seviyesi 450'ye kadar serbest tırmanış izni istiyorum.
Peço autorização para subida sem limitações, nível de voo 450.
Saber Bir, serbest tırmanış izni verildi.
Sabre Um, subida sem limitações aprovada.
Hadi Sezar, tırman!
Vamos, César, sobe!
Tırman!
Sobe!
Ya da Everest Dağı'na tırmanırken.
Ou quando escalas o Monte Evereste.
Tırmanıyorum ve hava kararmıştı. Konaklayacak bir yer de yoktu.
Estava apanhar boleia e estava a ficar escuro.
- Besin zincirinde yukarı tırmanıyorum.
- Subir na cadeia alimentar.
Dün gece geç saatlerde manastırın duvarından tırmanıp aşk, evlilik ve hayatın anlamı hakkında sorular haykırdınız.
Ontem à noite, você trepou os muros do nosso mosteiro gritando perguntas sobre o amor, o casamento e o significado da vida.
- Dikkatli olun. - Tırman.
- Cuidado.
Tırmanırdınız ve gelmeniz gereken yere ulaşırdınız, çünkü bir öncekinden sağ çıkmıştınız, tam da bu yüzden...
Fazes uma vez e tentas conseguir outra, porque sobreviveste na última, por isso...
Benimle takılmaya devam et, seneye bu zamanda ona tırmanırız.
Fica comigo, a essa hora estaremos escalando no próximo ano.
Tırmanış ayakkabıları, kasklar gibi ağırlık yapacak şeyler için endişe etmeyin.
Então, não precisas de botas para rochas, capacetes, ou qualquer coisa que nos irá atrasar.
Merdivenleri koy, pencereye tırman, bütün direnişi yok et.
Subam as escadas, subam a janela e tirem toda a resistência.
Resmen maymun gibi tırmanıyor.
Parece um macaco-aranha.
Çok iyi tırmanıyorsun, değil mi?
És um trepador e tanto, não és?
O adam / kız, onlar gece boyunca tırmanırlar, şafakla beraber kaymaya başlarlar.İnanılmaz.
Ele, ela, eles sobem durante a noite, e descem de esqui ao amanhecer. Incrível.
Bacaklarıma tırmanıyor.
Agarrou-se às minhas pernas.
Tamam, ben arkadan tırmanırım
Eu saio daqui para fora.
"Burayı ben de sevdim" dedi Mrs. Mallard, paytak paytak tırmanırken.
"Gosto deste lugar", disse a Sra. Mallard, enquanto subiam e rebolavam juntos.
Tırmanın, işte böyle.
Vão indo. É isso.
Nasıl desem dostum, sağa sola tırmanıyorum, partiler arkadaşlarımla didişiyorum.
Bem, meu, gosto de subir merdas, festas... e dar porrada aos meus amigos.
Evet, yanımızda ip götürürdük yüzmeye gider ve sonra duvarlarına tırmanırdık.
Sim, levávamos as cordas. Ou íamos nadar. Trepávamos às paredes o dia inteiro.
Şuradan tırmanır, camdan çıkabilirim.
Se eu trepar por ali, saio por aquela janela.
Ama bir de bakıyorum ki, korsanlar geminin yanından iplerle gizlice yukarı tırmanıyorlar.
Mas, nessa altura, eu vejo piratas que estão a trepar por cordas pela borda do navio.
Şu dağın tepesine tırmanırsak adayı daha iyi görebilir ve burada olup olmadıklarına bakabiliriz.
Do topo daquela montanha, vamos ter uma visão melhor da ilha e veremos se eles estão cá.
Sık sık kaya tırmanışı yapıyorum.
Tenho praticado escalada.
Üzüm asmaları bile daha hızlı tırmanıyor duvara.
Já vi nabos escalar mais rápido do que isso.
Tırmanıp açarım.
- Óptimo!
- Ben tırmanırım.
- Não, não.
Richardcastle.net'e girip coşkulu "Gerçek Ölüm" kritiğimi kaldırıp "Ateş Tırmanıyor" un kapak çalışmasını koyacağım.
Vou aceder ao richardcastle.net, remover a minha brilhante crítica de "Dead Serious" e substituir pela capa de "Heat Rises".
Nasıl tırmanılacağını biliyorum.
- Eu sei escalar.
Ben de duvarlardan tırmanıp binayı yerle bir ettim.
Então, escalei as paredes e rebentei com aquilo tudo.
Bu D-16 tırmanıcıyla yukarı çıkacağız.
O dispositivo de escalada D-16, toca a subir.
Bunun tırmanıcı olduğuna emin misiniz?
Tem a certeza de que é mesmo isso?
Tırman, Yahya.
Estique-se.
Rüzgarın bu gece geçmesi bekleniyor, o yüzden batı yüzüne yarın tırmanırız.
Deve baixar um pouco à noite.
Çocuk bile tırmanır.
Até uma criança faz isto.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]