Uzanın Çeviri Portekizce
805 parallel translation
Şöyle uzanın, ölümden sonra vücudunuz sertleşene kadar.
Deite-se até ficar duro.
Tekrar uzanın.
Deite-se outra vez.
Siz biraz uzanın, ben gidip dosyaları getireyim.
Sente-se um pouco, já trago os ficheiros.
Uzanın.
Deite-se.
Uzanın.
Tombe-se.
Lütfen biraz daha uzanın.
Por favor fique quieto por um momento.
Efendim, lütfen uzanın.
Senhor, por favor deite-se.
Uzanın lordum.
Deitai-vos direito, senhor.
Evet, gökyüzüne doğru uzanın.
Tudo a apontar para o céu!
Dolabın önünde durduğum zamanı hatırlıyorum. Yarı giyiniktim. Ayakkabılarıma uzanıyordum, sonra çizdiğin kalbi gördüm.
Lembro-me de ter ido ao armário seminu, à procura dos sapatos, quando vi que tinhas desenhado um coraçãozinho no pó do meu sapato.
Ve o dağların arasında muazzam bir vadi uzanıyor.
E entre elas, há um grande vale.
Kısa süre sonra binanın iskeleti çöküyor,... cılız kirişler gökyüzüne uzanıyor.
Em breve o esqueleto nu do edifício começa a ruir, as vigas desoladas contra o céu.
Geçerken uzanıp sakalını çekeceğim.
Vou poder tocar na barba dele quando passarmos.
Belki kiliseye doğru uzanırsınız.
Vá até à igreja, se quiser.
Uzanıp, toplamanın sırtımı ağrıtacağını tahmin etmezdim.
Não pensei que esticar os braços para apanhar fruta dava dores de costas.
Savannah Nehrine kadar 25 kilometre uzanır tüm Güney'in en zengin pamuk ve tütün tarlalarını aşar Lesterların bizzat yapıp içinde yaşadığı büyük evleri geçerdi.
Estendia-se por 24 quilómetros pela encosta até ao rio Savannah, pelo meio de ricas plantações de algodão e tabaco de todo o Sul, junto a grandes casas construídas pelos próprios Lester.
Yürümeyi kesip şuraya uzanır mısın?
Importas-te de parar e deitar-te um pouco?
Önce sıcak ve güzel bir banyo yapacaksın, sonra da uzanıp dinleneceksin.
Vais tomar um belo banho quente e depois vais deitar-te e descansar.
Hiç, pencereye bakarak yatağında uzanır mısın?
Fica deitado na cama a olhar para a janela?
Halkının yolu, senin ardında uzanıp gidiyor ve sen başsın ve sen kalpsin ve sen kansın.
O caminho do teu povo está estendido atrás de ti.. ... e tu és a cabeça e és o coração e és o sangue.
Uzan zamandır buralarda mısın?
- Diga, está nesta região há muito tempo?
Kuzey ve Güney Amerika'nın arasında... renkli ve egzotik Karayib Adaları uzanır.
Entre a América do Norte e a América do Sul, ficam as ilhas das Caraíbas, coloridas e exóticas.
- Uzanır mısınız lütfen?
- Pode deitar-se, por favor?
- Uzanır mısınız?
- Pode deitar-se?
İtalya'da Roma'nın varoşlarındaki villalarında üst kattaki odada uzanıyordu.
Estava deitada no cenáculo da sua "villa" na Itália nos arredores de Roma.
Mektup, onu, yalnız ve sevilmeyen sevimsiz bir yaşlı kadın olarak ölünceye değin ne denli toparlamağa niyetlendiğini, tabutunda uzanırken gelip, ona güleceğini anlatıyordu.
Ele dizia-lhe como pretendia mantê-la amarrada até morrer velha, amarga, sozinha e sem amor, como haveria de vir rir-se dela quando ela jazesse dentro do caixão.
Varsay ki bu sandalyede bir masanın, ardında oturuyorum. Masadan bir kalem yere düşüyor almak için uzanıyorum, pat, akrofobim dönüyor.
Imagina que estou sentado na cadeira por trás da secretária, e que um lápis cai da secretária para o chão e que me debruço para o apanhar.
Kurban bunun üzerine uzanır ve uzuvlarının her ucu silindirlere bağlanır.
A vítima deita-se, e seus membros são presos aos rolos em cada extremidade.
Yüz, sahilde uzan ve Tanrının insanın içinde olduğunu unut.
Esquece isso de Deus em cada ser...
Masanın üstünden ona uzanıp ellerine dokunurdum.
Estendia a mäo e tocava nas mäos dele.
Hala fırsatın varken, uzanıp biraz dinlen anne.
É melhor descansares enquanto podes.
Sanırım, ıslatmasaydınız hala orada uzanıyor olurdu.
Suponho que, se não se tivesse molhado, ela ainda estaria ali tombada.
Sanki geleceğimin önümde uzanışını görüyor gibiyim.
É como se, às vezes, eu visse o futuro à minha frente.
Uzanıp yakalayamayacağın bir yıldız olamaz mı?
Näo vê estrelas brilhantes que näo pode alcançar?
Zamanı geldiğinde uzanır ve direklere yaslanırsın.
Quando chegar a altura sente-se e leia os seus jornais.
Samanların üstüne bu şekilde uzanıp kokusunun beni sarması uykumu getiriyor.
Ficar deitados no feno assim... Com o perfume à minha volta... Eu fico * * *.
Bu pervaz babanın odasına kadar uzanıyor.
Este parapeito leva ao quarto do seu Pai.
Uzanın şöyle.
Pode deitar.
Eğer ona dokunmak için uzanırsan çiçeğin, aslında bir çiçek olmadığını yüzlerce küçük böceğin oluşturduğu bir dizayn olduğunu keşfedersin.
Se tentares tocar-lhe, descobres que a flor não é uma flor, mas uma formação de centenas de pequenos insectos.
San Pietro'daki İsa'ya Ağıt'ın mükemmelliğinden bitirilmemişliğin damgasını taşıyan bu son başarılı eser arasında Michelangelo'nun hayatı adeta bir köprü gibi uzanır.
Da perfeição da "Pietá" de São Pedro... à sua última conquista com a sua marca inacabada... o arco da sua vida estendeu-se.
"Kız başını bir santim daha kıpırdatırken adam uzanıp" sol elini Carol'ın...
"Ela levantou a cabeça até ao... " ele pôs a mão esquerda em Carol...
- Sessizce uzanın.
Não podemos fazer mais nada.
Bazılarının ki ta kıçlarına kadar uzanıyor, bazıları daha aşağıda bitiyor.
Algumas chegam até aos traseiros, outras acabam mais abaixo.
Umarım uzanırsın.
Quem me dera que fosses.
Arada 650 km. boyunca Batının en zorlu toprakları uzanıyor.
Entre eles há 643 quilômetros do pior território do Oeste.
Yazgımızın kökleri çok derine uzanıyor.
As raízes de nossa fé são muito distantes.
Silahlarınıza uzanırsanız bu yapacağınız son şey olur.
Mexam-se e vai ser a última coisa que fazem!
Uzanır mısınız?
Quer ir deitar-se?
Uzan, başın daha alçakta dursun.
Fique esticado, com a cabeça baixa.
Orada öylece uzanırken normalde sizde olmaması gereken radyoyu açardınız bazen Sally'nin sesini duyardınız.
Sintonizávamos os rádios que não devíamos ter, para a Voz da Sallie.
Eğer hasta olursak küçük atlardan birinin üstüne uzanırdık ta ki ateşimiz düşene kadar ve iki gün sonra atın sırtından inerdiniz ve bir başka talihsiz adam uzanırdı.
Se adoecêssemos, atiravam-nos para cima dos cavalos, até a febre descer. Passados dois dias, tiravam-nos de lá, para dar lugar a outro infeliz.