Varınca Çeviri Portekizce
1,620 parallel translation
Kâsenin dibine varınca bir fare bulur.
E, quando estava a chegar ao fim, encontrou um rato morto.
Bunun farkına varınca, anladım ki ; sıradan bir avukat olup... her akşam ailemi görebileceğim bir hayat, güzel bir hayattır.
Quando percebi isso, decidi que ser advogado da baixa e ver a minha família todas as noites era uma óptima vida.
Varınca sizi arayacağım.
Eu ligo-te quando chegarmos.
Varınca haber veririz.
Ligamos-lhe quando chegarmos.
- Anlaşmaya varınca ameliyat için parça hemen gönderiliyordu.
Quando chegamos a acordo, a parte é transportada para a cirurgia.
Oraya varınca anlarım. İlk başta... grip virüsünün zamanla etkisini kaybettiğini söylemiştin.
Quando isto começou disse-nos que o vírus da gripe se tornaria menos forte com o passar do tempo.
- ÖLÜ SAYISI : 24.602.300 Angola'ya varınca tam olarak neyle karşılaşacağımızı bilmiyoruz.
Não sabemos exactamente o que vamos encontrar quando chegarmos a Angola.
Varınca bana haber ver.
Avise-me quando lá chegar.
Pekâlâ, buluşma noktasına varınca, durun ve saklanın.
Até chegarmos ao ponto de encontro, afastem-se e façam cobertura.
Eski bir oyuncum bu noktaya varınca, yanında olurum.
Este campeonato, é algo de surreal para mim.
A.B.D.'ye varınca sor.
Pergunte-me na América.
Varınca da onları pusuya düşüreceğim.
Quando chegarem, faço-lhes uma emboscada.
Chicago'ya varınca Başkan Bush'la aynı limuzinde yolculuk ettim.
Quando chegámos a Chicago, viajei na limusina com o Presidente Bush.
Şey Masuka kanın pıhtılaşmadığının farkına varınca bazı testler yaptım, ve heparin ve coumadin ile doluydu.
Quando o Masuka reparou que o sangue não estava a coagular, fiz uns testes. E estava cheio de coumadina e heparina.
Varınca seni ararım.
Está bem, eu ligo quando chegar.
Karaciğerine varınca, karaciğer kötü hücreleri süzmeye çalışıyor.
Quando chegam ao fígado, este tenta filtrar as células estragadas.
Gerçeklerin farkına varınca, ayrıldım.
Saí assim que me apercebi da corrupção em que me envolvera.
- Oraya varınca beni ara, tamam mı?
Liga-me quando chegares lá.
Oraya varınca biz alırız.
- Apanhamos-te quando chegarmos aí.
Bölmemde sakınca var mı?
Olá. Posso intrometer-me?
Yanmaya başlayınca sorunun kendi kendine çözülmesi için 10 saniye var.
Quando começa a piscar, a situação tem 10 segundos para se resolver
Fikri olan var mı? İçinde olduğumuz duruma bakınca onların davranışlarını tahmin edebiliriz.
Dadas as circunstâncias em que nos encontramos, é possível antecipar as acções e reacções deles.
Onunla görüşmemde sakınca var mı?
Importariam-se, talvez, que eu fala-se com ele?
Russell, bir iki soru sormamda sakınca var mı?
Importas-te que eu te faça algumas perguntas?
İçeri girmemizde bir sakınca var mı?
- Podemos entrar?
Benimle paylaşmanda bir sakınca var mı?
Você não se incomoda de dividir comigo, incomoda?
İçeri girip beklememde bir sakınca var mı?
- Importas-te que eu entre e espere?
Sormanda sakınca var.
Importamo-nos que perguntes.
Benim işimi hızlandırmanda bir sakınca var mı acaba?
Importas-te de me pôr ao corrente? Claro que não.
Benim çılgınca bir fikrim var.
Tenho uma ideia maluca.
Yine de sana Healy dememde sakınca var mı?
Importas-te que continue a chamar-te Healy?
Size bir kaç soru sormamda bir sakınca var mı?
Importa-se que lhe faça algumas perguntas?
Yani bunda ne sakınca var ki?
Qual é o crime nisso?
Eğer gençliğini çılgınca yaşamak istiyorsan, okuldan sonra buraya uğrayan genç ve güzel çıtırlar var.
Se quiseres fazer mesmo isso, tens sempre essas miudinhas lindas que vêm para aqui depois da escola.
Parmaklarınızı buraya bastırmanızda bir sakınca var mı acaba?
Importa-se de pôr aqui os dedos?
- Besbelli. Neden olduğunu sormamda sakınca var mı?
Se importa se eu perguntar o por quê?
Tamam. Brooke, bana diktiği gelinlikte,... senin gelinliğin için ısmarladığı kumaşı kullandı. Onu giymemde bir sakınca var mı diye soracaktım.
A Brooke fez-me... um vestido do mesmo material... que encomendou para o teu... e só queria perguntar se não te importas que o use.
Neyiniz var? Baston kullanınca şok oluyorsunuz. - Baston kullanıyorum.
Ficam chocados quando não a uso, quando a uso...
- Bir teorim var. Kesinlikle çılgınca ama herşeyi açıklıyor
É completamente louca, mas explicaria tudo.
Belki arada o işi de yaparız ama garip olmayacağını biliyorsun, çünkü ikimizin de çılgınca hedefleri var.
Até pode acontecer de vez em quando, mas não é estranho, porque ambos temos grandes objectivos, percebes?
Şu var ki kızını öldürmekte bir sakınca görmüyorum. - Babacım!
Eu não tenho, no entanto, nenhum problema em matar a sua filha.
Bulunduğumuz yere bakınca, bende de kötü bir his var.
Estando nós neste túnel, eu é que tenho um mau pressentimento.
İkiden fazla tekrarlanınca da "dejavu" diyor muyuz yoksa başka bir kelime var mı?
Ainda se chama "deja vú" quando acontece mais de duas vezes? Ou tem um nome diferente?
Ahırınızı kontrol etmemde bir sakınca var mı?
Importa-se que veja no seu celeiro?
Hani annesi beni köşeye sıkıştırınca çaldığın hasta var ya?
Aquele que me roubaste depois de... a Mama me ter encurralado?
Şimdi çok güçlü bir egom var, ama bütün şehir sana defoluymuşsun gibi bakmaya başlayınca, öyle olduğuna inanmamak çok zordur.
Eu tenho um ego forte, mas quando uma cidade inteira olha para ti como se fosses defeituoso, é difícil não começar a acreditar.
Biliyorum yüzeyden bakınca pek mükemmel sayılmaz ama altına dalınca kendince bir cazibesi var yani.
Eu sei que por fora ele está longe de ser perfeito, mas tem uns certos atributos escondidos.
Kurşunun kurbana takla atarak girmiş olma ihtimali var. - Kurşunu çıkarınca bunu doğrulayacağımı umuyordum.
Há uma possibilidade de que a bala estivesse caindo antes de atingir a vítima
İşlerin bu hale geldiğine bakınca biraz ironik oluyor. Her zaman yaptığın şeyi yapıyorsun,... gerçekte bir dayanağı olmayan sonuçlara varıyorsun. İşte.
É um pouco irónico, dada esta reviravolta.
Işık yanıp sönmeye başlayınca on saniyemiz var herkes "cheese" desin ve öyle kalsın.
- Sim, já está. Está bem, assim que a luz começar a piscar, temos 10 segundos. Por isso, digam : "Olha o passarinho" e aguentem.
Şuraya park etmemde bir sakınca var mı?
Será que posso estacionar ali?