Yapayalnız Çeviri Portekizce
1,052 parallel translation
Yapayalnızım.
Estou sozinha.
O, hayata bir hayvan gibi yapayalnız... başlamış olan bir adamdı.
Era um homem que começou sozinho... como um animal.
.. Amélie kendini babasıyla yapayalnız buldu.
Após a morte da mãe, Amélie fica sozinha com o pai.
Hele bu durumda, yani ikimiz de evde yapayalnız.
Tendo em conta a situação em que estamos, os dois sozinhos,
Yapayalnız kalacağımı zaten en başından biliyordum.
Sabia perfeitamente que ia a ficar terrivelmente sozinha.
Sen ve ben ; ikimizde bu dünyada yapayalnızız, ama sen zalim dünyayla cesurca yüzyüze gelebiliyorsun.
Tu e eu estamos ambos sozinhos neste mundo, mas tu encaras este mundo brutal corajosamente.
Şunu dinleyin : "Yapayalnız benlik kendi etrafında dönüyor, kendisiyle besleniyor ve sonunda... büyük bir çığlık ya da kahkahada boğulup gidiyor."
"O EU solitário concentrado em si, que apenas de si próprio se alimenta, acaba estrangulado por um grande choro ou por uma grande risada."
Bomboş evde yapayalnız bir hayat sürdü... ama kimileri evin aslında boş olmadığını... yaşlı Bayan Abby öldü öleli hiç boş kalmadığını söyler.
Ela viveu completamente só na casa vazia... apesar de alguns dizerem que a casa não estava vazia... e nunca esteve desde a noite em que a velha Sra. Abby morreu.
- Yapayalnız kalmıştım...
- Estava encravada...
# İşte yapayalnızım şimdi Çaresiz bir âşık olarak # # Onunla burada tanıştığım için Bu şehri yeniden görmeye geldim #
Agora estou só como um amante iludido quis rever a cidade onde a conheci.
# İşte yapayalnızım şimdi Gençliğim mazide kaldı #
Agora estou só e já não tenho mais 20 anos
Burada yapayalnızız.
Estamos totalmente sozinhos.
Yapayalnız, olduğumu fark ettim. Elli-atmış kadar garip yaratığın içinde, tek, tek başımaydım. Öylece kalakaldım.
Percebi que estava a sós com 50 ou 60 coisas daquelas, ali especadas a olharem para mim.
Anlamıyor musun, kardeşim yapayalnız!
Não compreende? O meu irmão está sozinho!
Güvertede, binlerce adamın ortasında bir anda kendimi küçücük ve yapayalnız hissettim.
Parado sobre o convés, rodeados por milhares de homens... senti-me tão pequeno e sózinho, como nunca antes.
Yapayalnız. Büyükelçi?
Que terrível solidão.
Onu zayıf, mahvolmuş ve yapayalnız... görmek istiyorum.
Quero vê-la fraca, arruinada e sozinha.
Sizi burada yapayalnız bırakmak haksızlık olur.
Não seria justo deixá-lo aqui sozinho.
O yapayalnız.
Ela ficou sozinha.
Kocam öldü öleli, zavallı bir dulum. Yapayalnızım, konuşacak kimsem, söyleyecek sözüm yok.
Desde que meu marido morreu... sou uma pobre viúva, sozinha, sem ninguém para conversar.
Şimdi yapayalnızım.
Estou muito solo agora.
Yapayalnız kalmak istemiyorum.
Não quero ficar sozinha.
Sadece beş dakika için ayrıldım ve seni ilk kez... yapayalnız gördüm.
Tenho cinco minutos e vi você sozinho... pela primeira vez.
Yaşam sigortası ve televizyon olmadan yapayalnız, iki pişmiş yumurtayla yüzleşme korkusu.
É o medo em encarar dois ovos fritos, sozinho à noite... sem TV e sem um seguro de vida.
Ya da kendinizi yapayalnız bulma korkusu. Üstelik aslında sizden daha çok korkan biri olmadan yanınızda.
É o medo de se encontrar sozinho... sem alguém que está com mais medo do que você.
Karanlığa doğru ilerledim. Ve gördüm ki, yapayalnızım.
e separei as trevas e criei a luz e vi que a luz estava só.
Yapayalnız olduğunu söyledi.
Ela disse-me que estava sozinha.
Yapayalnız!
Sozinho!
Çünkü şunu kabul edelim ki orada yapayalnız olacaksın.
Porque, convenhamos... Você estará sozinha lá.
Yapayalnız.
Totalmente só.
Gül'ü terk edip yapayalnız mı bırakmış?
Ele a deixou? Sozinha?
- Ya büyüyüp yapayalnız kaldıysa?
E se ele tiver crescido e estiver sozinho?
Adım Harold ve burada yapayalnız yaşıyorum.
Chamo-me Harold e vivo aqui completamente sozinho.
Hafta sonu için kaçıp bizi yapayalnız bırakıyorsunuz.
Vai passar o fim-de-semana fora, deixando-nos sozinhas.
Artık her şeyi yapayalnız öğrenebiliyorum.
Agora, posso aprender tudo sozinha.
Yapayalnız bir adam olmak üzeresin.
Vai ser muito solitário.
Ama o...! Yapayalnız kalacak.
Mas deixai-a ficar completamente sozinha!
Ölene dek yapayalnız!
Completamente só até morrer.
- Öyleyiz. Yapayalnızız.
- Estamos completamente sozinhos.
Yalnız. Yalnız... yapayalnız. Koca bir denizde, yalnız.
Sozinho, sozinho, completamente sozinho, sozinho no vasto mar.
Tek başına, yapayalnız olan insanoğlu tükenmiştir.
É o ser humano único, isolado, que está acabado.
Anneannem ölünce, teyzem yapayalnız yaşadı o kocaman evde.
Quando a minha avó morreu, a minha tia ficou sozinha nesta casa enorme.
Beni bu yatakta yapayalnız bıraktı.
Deixou-me aqui tão só. Nesta cama...
Yapayalnız ve benim yardımım olmadan mı?
- Seguro? - Sem m ¡ m para ajuda-lo?
Beni yapayalnız bıraktın.
Você me deixou todo só.
Buradaki herkes yapayalnız, tek kişilik hücrelerde kalır.
Aqui, cada recluso fica confinado, sózinho, numa cela individual.
Yapayalnızız Drusil.
Nós estamos sozinhos. Sozinhos, Drusilla.
Yapayalnız.
Totalmente só
Bu kocaman evde yapayalnızım ve bir kişiyi bile görmek istemiyorum.
Estou sozinha nesta grande casa... e não me apetece ver ninguém.
Savaşla ilgili tüyler ürpertici şey, daima yapayalnız hissetmenizdir.
A coisa arrepiante dos combates é que nos sentimos sempre sozinhos.
Yapayalnız olmayacağım.
Vou ficar bem.