Yaşıyor musun Çeviri Portekizce
356 parallel translation
Yaşıyor musun, Olexich?
Estás vivo! Gavrilo!
- Sen hala yaşıyor musun?
- Ainda estás por cá?
Hey, hala yaşıyor musun?
Alegro-me de te ver.
Sen hâlâ yaşıyor musun?
Ainda estás vivo?
Peki sen yaşıyor musun ve iyi misin?
- Estás de boa saúde? - A-Acho que sim.
Huntington! Yaşıyor musun?
Huntington, estás morto?
Sen yaşıyor musun?
Então você está vivo?
Herhangi bir özel his yaşıyor musun?
Tem alguma sensação especial?
Yaşıyor musun?
Estás vivo aí em baixo?
Hâlâ yaşıyor musun?
Está mesmo vivo?
Üçkağıtçı hala yaşıyor musun sen?
Diddler... ainda vivo e de boa saúde?
- Sen yaşıyor musun?
- Tu estás vivo. Não estás morto, certo?
Yaşıyor musun? !
Estás vivo!
Yaşıyor musun?
Estás vivo?
- Hâlâ yaşıyor musun?
Estás vivo?
Hala yaşıyor musun? Cohaagen seni işkenceyle öldürdüğünü sandım.
Pensei que o Coohagen te tinha torturado até à morte.
Yaşıyor musun, küçük böcek?
Estás vivo, insectozinho?
- Hala yaşıyor musun?
- Ainda estás vivo?
Norris, hala yaşıyor musun?
Norris, você ainda está vivo?
- Yutkunurken sorun yaşıyor musun?
- Custa-lhe engolir?
Fergie, yaşıyor musun?
Fergie... ainda estás vivo?
- Hala yaşıyor musun?
- Está tudo bem aí?
Yaşıyor musun yoksa ölü müsün?
Estás vivo ou estás morto?
Zaman ve yer kavramının kaybolması veya baş ağrısı gibi başka semptomlardan yaşıyor musun?
Tem experimentado algum outro sintoma... dores de cabeça, desorientação?
Biriyle yaşıyor musun?
Vive com alguém?
Sozaburo, Tashiro'yla da böyle bir aşk yaşıyor musun?
Sozaburo, estás assim tão apaixonado pelo Tashiro?
Snyder, yaşıyor musun?
Snyder, está vivo aí?
Sabah ya da gece ereksiyon yaşıyor musun?
Costuma ter uma erecção quando acorda ou a meio da noite?
Biliyor musun Jack, bir adam 60 yaşına geldiğinde kan damarlarda eskisi kadar hızlı akmıyor.
Sabes, Jack, quando um homem se aproxima... se aproxima dos 60... o sangue não corre tão rápido como antes.
Sen yaşıyor musun ya?
Tu ainda não morreste?
22 yaşındaki halimi hatırlıyor musun?
Lembras-te de quando fiz 22 anos?
Altı yaşındanken New York'a gitmek istediğini hatırlıyor musun?
Aos 6 anos, querias ir a Nova Iorque.
- Artık 21 yaşındayım, anlıyor musun?
- Sabe que tenho 21 anos?
- Bu yaşında utanmıyor musun?
- Não tem vergonha, na sua idade?
Altı yaşındayken, hatırlıyor musun?
Lembra-se de quando tinha seis anos?
Yaşıyor musun?
Vem cá, parvalhão!
- Bu hafta sonu yaşıyor olur musun? Evet, galiba.
- Sobrevives até ao fim-de-semana?
Şimdi, George, altıncı yaşına girdiğinde ziyaret etmek için size uğradığımı, hatırlıyor musun?
Agora, George, Lembras-te de quando te vim visitar quando eras um rapaz, pelo teu sexto aniversário?
Hatırlıyor musun, 7 yaşında iken, Bobby sırf sarışın diye Terry'i tercih edince, ağlamıştım.
Pelos menos a tua tem uma capacidade.
- Peki nasıl...? - Bayan Hudwalker'ı hatırlıyor musun? Üst dairede yaşayan doksandört yaşındaki kadını.
- Lembras-te de Miss Hudwalker, minha vizinha de 94 anos, cá de cima?
Hatırlıyor musun, numerolojiye falan çok takıntılı olan. O kadar ki, 65 yaşına bastığında yaşı 13'e bölünebilen bir sayı olduğu için öleceğinden delicesine korkuyormuş.
Lembras-te de que ele era obcecado pela numerologia, números e assim... tanto que, quando ele passou os 65... ficou apavorado.
12 yaşımdayken Yılan Nehri'nde yaptığımız yolculuğu hatırlıyor musun?
Lembra-se da viagem rio abaixo quando eu tinha doze anos?
Bunu söyleme. Yaşıtım diğer kadınlar şu an ne yapıyor, biliyor musun?
Que estão as mulheres da minha idade a fazer neste momento?
Eski karım bu apartmanda yaşıyor. İnanabiliyor musun?
A minha ex-mulher vive neste prédio.
Naomi on yaşındayken kaybolmuştu, hatırlıyor musun?
Lembras-te que ela se perdeu quando tinha 10 anos?
Munira Hodzic nerede yaşıyor biliyor musun?
- Sabe onde mora Munira Hodzic?
18 yaşında nasıl olduğunu hatırlamıyor musun?
Lembras-te de como era ter 1 8 anos?
Çocuğuna 16 yaşında yaptığın her şeyi anlatıyor musun? Söylediğin yalanları?
Vai contar ao seu filho tudo o que fez aos dezasseis anos?
Şimdi nerede yaşıyor biliyor musun?
Sabem onde é que ele vive?
Benim 30. yaş günümü hatırlıyor musun?
Lembras-te do meu trigésimo aniversário?
Yaşıyor musun?
Você está viva?