English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → Portekizce / [ Y ] / Yoktu

Yoktu Çeviri Portekizce

34,334 parallel translation
Okulu bırakmıştım ve gidecek bir yerim yoktu.
Eu era um miúdo que abandonou a escola e sem futuro.
- Dinle, başka seçeneğim yoktu.
Não tive escolha.
Odada başka biri yoktu.
Simplesmente não havia mais ninguém naquela sala.
Bu gece için planımız yoktu sanki.
Fiz asneira? Não me lembro de termos planos hoje à noite.
Başka yolu yoktu adamım.
Era a única maneira. E não foste tu que o disseste.
O deliye dönmüştü ve sadece sinirliydi ve tabii ki çığlık atıp ayaklarını yere vurmak dışında bunu ifade etmesinin başka bir yolu yoktu.
Estava irado. Não tinha outra maneira de expressar isso a não ser gritar e bater com os pés...
- Bunu bilmeme gerek yoktu.
- Não precisava de saber isso.
Senden başka biri yoktu.
Não estava lá nada além de ti... a sofrer imenso, mas...
Ayrıca, her zaman güçlerim yoktu ve iyi iş çıkarıyordum.
Além disso, nem sempre tive poderes e... Saí-me bastante bem.
Joe tamamlamış olsaydı bile, yeteri kadar güç yoktu.
Mesmo que o Joe a tivesse completado, não havia energia suficiente.
Yine de, buraya kadar gelmenize gerek yoktu direktör.
Ainda assim, Director, não precisava de vir.
Ama o zaman seçme şansım yoktu.
Mas... não tinha essa opção naquele momento.
Üzerinde silah yoktu. Sadece bu.
Desarmado... apenas com isto.
Kötü huyları yoktu.
Ele não tem vícios.
- Oh, gerek yoktu. - Hayır, lafını bile etme.
Oh, não era necessário.
Neden bahsettiği konusunda en ufak fikrim yoktu.
Não fazia ideia do que ele estava a falar.
Ama kasasını açmak için Morad'ın malikanesine gittigimde, cihaz orada yoktu ve yerinde elmaslar vardı
Mas, quando cheguei à "penthouse" do Morad para abrir o cofre, o dispositivo tinha desaparecido e no seu lugar estavam os diamantes.
O kadar muazzam olduğunu normalde düşünmezsin ama bu ve onun gibi binalarda o tür camlar yoktu.
Não imaginaria que era tão lindo, mas prédios como este... Aquele e aqueles, não têm janelas como aquela.
Aslında kimseye söyleyecek bir şeyim yoktu.
Ou a qualquer outra pessoa.
Ve Mountain Bull adlı yaşlı bir fil vardı ve şuradan kesip geçerdi. Çitlere hiç saygısı yoktu.
Era um velho elefante chamado Mountain Bull que costumava passar aqui pelo meio e não queria saber das vedações.
Hiçbir mantigi yoktu.
Não fazia sentido.
Ve birinin duvari tirmanarak eve girdigine dair iz de yoktu.
E não havia indícios de que alguém tinha trepado pela parede.
Bu çocugun çok fazla cinsel deneyimi yoktu.
Este tipo não tinha muita experiência sexual.
Biçagin sapinda benim DNA'min, ucunda da Meredith'in DNA'sinin bulunmasi için bir neden yoktu.
Não havia motivos para o meu ADN estar no cabo e o da Meredith na lâmina.
Ertesi gün evine gittim ama bir sey yapmadik çünkü ikimizde de prezervatif yoktu.
No dia seguinte, fui à casa dela, mas não fizemos nada porque nenhum de nós tinha um preservativo.
Ama nihayetinde, ona ilgi duyan yoktu.
Mas, em última análise, não havia interesse nele.
Hiç telsiz konuşması yoktu.
Não houve comunicações suspeitas.
Ajan falan yoktu.
Não havia agentes nenhuns.
Başka çaremiz yoktu. 1965 SINIFI
TURMA DE 1965
Çünkü gerek yoktu.
Porque estava tudo bem.
Başka seçeneğim yoktu.
- Não tive escolha.
Onun bu işle bir alakası yoktu.
Ele não tinha nada a ver com isto.
Alt tarafı ifadesini alacaktın, adamı şüpheli yerine koymana gerek yoktu.
O objetivo era obter uma declaração, não era torná-lo num suspeito.
Lexy'den bir an için gözümü ayırdım, sadece bir an için ama arkamı döndüğümde ortalıkta yoktu.
Tirei os olhos da Lexy, a mais nova, por um segundo e quando me virei, ela tinha desaparecido.
Başkan, konuşmayı kabul etmenize sevindi. Başka bir seçeneğim yoktu.
O presidente agradece a sua disponibilidade para conversar.
Hareket edecek yer yoktu.
Mal havia espaço para nos mexermos.
Beni kontrol etmene gerek yoktu.
Não precisas de cuidar de mim.
Öyle bir niyetim yoktu.
Não era essa a minha intenção.
Ortada bir tezgah yoktu. Tuzaktı.
Não houve nenhuma operação, foi uma cilada.
Özellikle aradığım da yoktu.
Não é como se estivesse à procurar disto.
Yapabileceğiniz birşey yoktu.
Não podia ter feito nada.
Çocuğun yapımında masumiyet namına bir şey yoktu zaten.
Sim, ela é minha.
Benim iyi vakit geçirmeye ihtiyacım yoktu.
Eu não precisava de me divertir.
Benim ailem göçebe kategorisindeydi. Yerlilerinki gibi bir istikrarı sağlayacak paramız yoktu.
Minha família pertencia à categoria dos nómadas, porque não tínhamos dinheiro para ter a estabilidade de que usufruiam os nativos.
Karavan en kötüsünü atlattı, fakat Büyük Kum Tepeciklerini aştığımızda yoktu.
A caravana aguentou o pior, mas quando chegámos às Grandes Dunas, tinha desaparecido.
Tamam ya, fikrimi beğenmemiş olabilirsin. Ama ağlamana gerek yoktu.
Tudo bem, podes dizer que odeias a ideia, mas não é preciso chorar.
Hiçbir şey yoktu.
E não havia nada.
Mary'nin de yoktu.
Nem a Mary.
Şakaları yoktu.
Estão nisto a sério.
- Hiçbir fikrim yoktu.
Não fazia ideia.
Bu pastanı ailesi arkadaşı ya da diş raporu yoktu.
Eu já fiz isto antes. Com outros bolos, é claro.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]