Yöne Çeviri Portekizce
2,845 parallel translation
- Tamam. Dönmek için ise bir ayağınla basıyorsun ve dümeni o yöne çeviriyorsun.
Para virar, pressionas um pé e viras o volante nessa direcção.
Dümeni döneceğim yöne çeviriyorum. - Ve yukarı aşağı hareket için çek veya it.
Para subir ou descer, puxas ou empurras.
Bütün günümüzü tek bir yöne ilerleyerek geçirdik.
Passamos o dia todo a andar numa direcção.
Öyle değil, bizimle aynı yöne gidiyor.
Não, credo! Ela vai para o mesmo sítio que nós.
Lavlar bu yöne doğru geliyor.
A lava está a sair por aqui.
Daha iyi bir soru : Neden bu yöne direksiyon kırmışlar?
Melhor ainda, porquê um desvio naquela direcção?
Başka bir gezegen bulup bağlantı oluşturabilseler bile bu yolculuğun bileti hala tek yöne.
Mesmo que o façam, encontrem outro planeta e façam a ligação, é sempre uma viagem só de ida.
Bizi doğru olan hariç her yöne götürmeni izledim.
E eu tenho assistido enquanto tu nos arrastas em todas as direções, menos na certa.
Mühendisin görevi, motoru sürücünün bedeninin uzantısı haline getirmektir. Her yöne onunla hareket etmeli, ona hızlı gitmek için gereken geri bildirimi sağlamalıdır.
O trabalho do engenheiro é fazer da mota uma extensão do corpo do piloto, que se move juntamente com ele, dando-lhe o feedback de que precisa para ir mais depressa.
House beni tedavisi olmayan garip bir vakaya verdi. Sanırım dikkatimi başka yöne çekiyor.
O House deu-me um caso estranho, que não tem tratamento.
Evet, birkaç gün önce şu yöne doğru giden bir gurupta görüldü.
Foi visto num grupo há uns dias, a vir para aqui.
Çünkü kesişme yeridir ve tünel her yöne gidiyordur.
Havia ligações de túneis por todo o lado.
Yanlış yöne dönmüş olmalıyım, kendimi karanlık bir odada buldum.
Devo ter entrado na porta errada e dei comigo num quarto escuro...
O yöne doğru beş blok git.
Vai por ali, 5 quarteirões.
Dinlenerek dikkatini başka yöne dağıtman gerekliydi.
Tu precisas de um descanso e um pouco de distracção.
Eğer hatırlarsan, devasa mıknatıs taşı katmanlarıyla sarılıydı, bu da tabii bir EM iletişimini iki yöne de gitmesini imkansız kılıyor, bu yüzden de bunu aşmak için yüksek frekanslı bir dalga bulmalıyım,
Se te lembras, está rodeado de enormes depósitos de magnetite, que de facto... faz ser impossível fazer ir em qualquer direcção uma transmissão electromagnética, portanto para poder ultrapassar a barreira, é preciso uma onda de alta frequência,
- Dikkatlerini başka yöne çek de eve gireyim.
- Distrai-os para eu poder entrar em casa.
Kim bilir hangi yöne gitmiştir.
Pode ter ido em qualquer direcção.
Galiba yanlış yöne saptınız bayan.
Talvez se tenha enganado no caminho, senhorita.
Bilirisiniz, ayrılmış uzuvlar dışarı çıkmış beyinler ters yöne eğilmiş bacaklar, bunu gibi şeyler işte.
Membros decepados, cérebros expostos, pernas torcidas, esse género de coisas.
Yanlış yöne gidiyorsunuz.
Vai pelo caminho errado.
Çinli bu yöne gittiklerini düşünüyor.
O Chinês disse que eles foram para este.
Mesela, bu eylem onları daha iyi bir yöne yöneltti mi?
Será que o ataque os empurrou numa melhor direção?
Yarın olaylar eğer senin istediğin yöne ilerlemezse...
Se as coisas não correrem em seu favor amanhã...
Ayak izleri şu yöne doğru daha derin ama bu tarafa doğru o kadar değil.
As pegadas que vão naquela direcção são mais profundas do que as que vem para cá.
Biz bu yöne doğru bakıyoruz. Güneydoğuya.
Estamos a olhar naquela direcção.
O yöne doğru gittiyse aradığımız yerlerden kilometrelerce uzalıktadır.
Se ela tiver seguido aquela direcção, poderia estar a quilómetros de onde procurámos.
Hayır, aslında diğer yöne doğru çekildim.
Não, na verdade... Fui no sentido contrário.
Buradan her yöne 500 metre uzaklıktalar.
Eles estão num raio de 400m daqui em qualquer direcção.
Onu başka bir yöne yönlendirdim. Ama çok geçmeden anlayacaktır.
Eu mandei-o para outra direcção, mas ele logo irá descobrir.
Herkesi dışarı çıkartmaktansa 3 kişi ellerindeki uzun sopalarla ağaçları itiyor... ve orada da hint kamışıyla ağacı çeken iki kişi daha var, umarım evden uzağa düşer ama eğer yanlış yöne düşerse, o adamlar ölecek!
Ao invés de saírem da casa, há apenas 3 homens com varas compridas para afastá-la da rota e tem mais dois lá embaixo puxando o cipó, na esperança de que ela passe longe da plataforma, mas se ela cair para o lado errado, aqueles 3 irão morrer!
700 çelik parça bir yöne doğru patlayacak, sizin yönünüz.
700 estilhaços de aço explodem numa direcção... Na vossa.
Ne yöne gittiler peki?
Certo, para que lado a levaram?
Yine rahatça işini görmek için dikkati başka yöne çekmeye çalışıyor.
Quer que sigamos pistas que não levam a lado nenhum para poder trabalhar sossegado. - Como esta.
O adam dikkatleri başka yöne çekmeye çalışıyordu.
É mera manobra para chegar a certas pessoas.
Danimarkalı bir polisi aradığımıza göre soruşturmayı o yöne kaydıracağız.
Trata-se provavelmente de um polícia dinamarquês. Trazemos todo o material e trabalhamos a partir daqui.
Khal Drogo ordumu yanlış yöne götürüyor.
Khal Drogo está indo na direcção errada com o meu exército.
- Seni bu yöne mi attı?
Ele atirou-a nesta direcção?
Haydi şu araba ile aynı yöne gidelim.
Vamos seguir na mesma direcção do que aquela arca.
Sen bir yöne koşarsın ben diğer yöne.
Tu corres para um lado. Eu corro para o outro.
Yanlış yöne gidiyorsunuz, parti burada.
- Onde vão? Não é por aí. - A festa é por ali.
Standart olarak, endişeyi azaltacak ilaçlar verilir ve hastanın dikkatini başka yöne çekecek bilişsel tedavi uygulanır.
Tratamento padrão para reduzir a ansiedade e terapia cognitiva para distrair o paciente.
Ama aksi yöne ; batıya kaçsaydı ışıkların olduğu bir mahalleye çıkacaktı.
Se ela tivesse virado para o outro lado e corrido para oeste, teria chegado a um local iluminado, a uma vizinhança.
Ve o yöne doğru bakıldığında, ayın gece gökyüzünde belirdiği ve gözlendiği ve... yeni yıldızların hilal şeklindeki aya çok çok... yakın olduklarını görmekteyiz.
E descobrimos que nesta direção, a Lua ter-se-ia levantado e percorrido todo o céu noturno e a nova estrela teria estado muito, muito perto da lua crescente.
Ne yöne baksanız tıpatıp aynıydı.
Era exatamente o mesmo em todas as direções.
İyi haber ise bu nesneleri başka bir yöne saptıracak teknolojiye sahibiz.
temos a tecnologia Para desviar esses objectos.
Ama doğru yöne gittiğimden bu kadar eminsem nasıl böyle kayboldum?
Mas eu tinha a certeza de que sabia para onde ia... Como é que fiquei tão perdido?
Bense yüzümü çevireceğim başka yöne.
E eu desviarei o olhar
- Hangi yöne?
Qual o caminho?
Olmaz, yanlış yöne gidiyor olabiliriz.
Temos de continuar a avançar.
Larsen ters yöne kaçmış.
A miúda correu na direção oposta.