Zehirlenmiş Çeviri Portekizce
390 parallel translation
Çocuk zehirlenmiş. Olan bu.
A criança está envenenada.
Ama bu, o zavallı ve zehirlenmiş çocuğa bir fayda sağlamaz.
Mas isso não vai ajudar o pobre menino envenenado.
Öyleyse Red, onu bulduğumuz yerden birkaç metre ötede zehirlenmiş.
Então o Red foi envenenado a algumas centenas de... metros do local onde você o encontrou, Noel.
Beni öldürmesini beklemeyi düşündüm... Ama durumum biraz düzelince zehirlenmiş bir köpek gibi sürünerek uzaklaşmaya karar verdim.
Pensei em esperar por ele e atacá-lo, mas, no estado em que estava, podia falhar, por isso, decidi arrastar-me como um cão envenenado.
Zehirlenmiş suyu bir kez tadınca, paralize olan balık bir sarhoş gibi su yüzüne vurur.
Um golinho de água envenenada e o peixe paralisado vem à tona com uma grande ressaca.
"Bayati organların alkolden zehirlenmiş."
Meus órgãos "bitais" estão comprometidos pelo álcool.
Bayati organlarım zehirlenmiş.
Meus órgãos "bitais" estão envenenados.
Orada, zehirlenmiş bayati organlarımı tedavi ettireceğim.
Eu curarei estes envenenados órgãos "bitais".
Zehirlenmiş bir düşmanı yedikten sonra bu dinamiti içiyorlar.
Bebem esta mistura sempre que comem um inimigo envenenado.
Kendimi gece bir köprüden atmadıysam ertesi sabah çöpten zehirlenmiş olarak uyanıyorum.
Uma manhã acordo intoxicado, se não saltar de uma ponte na noite anterior.
Halkın çoğu ölmüş... kalanlar can çekişirken, gıdalar zehirlenmiş, soluyacak hava kalmamışken mi?
Com a maior parte das pessoas mortas, as restantes a morrer, a comida envenenada e o ar impróprio para respirar?
Parmağındaki bir yaradan zehirlenmiş - muhtemelen kürar - pigmeler arasında yaygındır.
Ela foi envenenada através de uma picada no dedo, curare talvez, muito popular entre os pigmeus sul-americanos.
Bu arada, kız zehirlenmiş.
Entretanto, foi envenenada.
Zehirlenmiş mi?
Envenenado?
Eski İngiltere-Hindistan mızraklı Süvari tugayı komutanlarından Albay Stuart Valois Komutasındaki Clendennon Kalesine... 17 ve 18 Kasım günlerinde, geniş çaplı bir saldırı düzenlenmiş büyük bir tahribat oluşmuştur su kuyuları zehirlenmiş devriye çıkartılamadığından Clendennon Kalesinde bu koşullarda onarım ve yenileme yapılamamıştır.
ex-oficial do exército inglês na Índia... foi tão completa, até o poço de água foi envenenado... que sugiro que o posto seja abandonado... e que não seja reconstruído.
Zehirlenmiş.
Envenenada.
gazdan zehirlenmiş olabilirdi.
Ela pode ter desmaiado por causa do gás.
Zehirlenmiş olmalı.
Pode ter sido drogado...
Her halükarda bir şeyi biliyoruz zaten... Ratchett kendini bununla savunamayacak kadar zehirlenmiş durumdaydı.
pelo menos sabemos que nesse momento Ratchett estava drogado e não gritou
Hiçbir sebebi olmaksızın, üstelik zehirlenmiş bir adamı 12 kez bıçaklamışlardır.
E apunhaIou repetidamente com ira sua vítima espantada.
Oğlum karısı tarafından zehirlenmiş amcan bana bunun kanıtını getirdi.
O teu tio trouxe-me a prova de que o meu filho foi envenenado pela mulher.
Zehirlenmiş.
Envenenado!
Zehirlenmiş olmalısın.
Estas contaminado.
Devon dün gece zehirlenmiş.
O Devon foi envenenado ontem à noite.
Zehirlenmiş bir halkın kraliçesi.
Rainha de um reino envenenado.
Zehirlenmiş olsanız bile, Kuraktoprakla beraber yaşayabileceğinizi mi söylüyorsunuz?
Tu queres viver com o "MAR DA DECADENCIA"? Mesmo que as suas toxinas se apoderem de ti?
Kimine göre vurulmuş. Kimine göre zehirlenmiş.
Uns livros dizem que foi morto a tiro, outros dizem que foi envenenado.
Mike otopsi raporuna göre Amanda zehirlenmiş.
Mike, a autópsia revelou que Amanda foi envenenada.
O zehirlenmiş.
Foi envenenado.
Çernobil'de Rus votkasından zehirlenmiş biri.
Vodka russo envenenado por Chernobil.
Yaşlılıktan ölmemiş. Zehirlenmiş, bıçaklanmış, vurulmuş asılmış, boğulmuş ve dörde ayrılmış.
Foi envenenado, apunhalado, alvejado, enforcado e esquartejado.
Hastings,... sana da garip gelmedi mi? Mösyö Lawrence Cavendish, annesinin kazara zehirlenmiş olabileceğini söyledi.
Hastings, não lhe pareceu estranho que Lawrence Cavendish sugerisse que a mãe fora envenenada por acidente?
Zehirlenmiş.
Foi envenenada.
Yemekten zehirlenmiş olabileceğimi düşünmüştüm.
Achei que podia ser intoxicação alimentar.
Bay Shaw, zehirlenmiş!
O Sr. Shaw foi envenenado!
Sizin profesyonel tıbbi teşhisinizce, Willie Santiago zehirlenmiş midir?
Na sua opinião profissional, o Santiago foi envenenado?
Doktor Stone, sizin uzman ve profesyonel teşhisinizce Willie Santiago zehirlenmiş midir?
Dr. Stone... na sua opinião profissional e reconhecida, O Santiago foi envenenado?
Zehirlenmiş.
Só tu tens acesso por agora. Eu penso que devias ir lá, Delenn.
Tamam, yediği bir şeyden zehirlenmiş. Altı haftada bir...
Está bem, ela sofre de uma intoxicação... de seis em seis semanas.
Kalp atışları düzensiz, bu zehirlenmiş olduğunun bir belirtisi.
É verdade. Foi realmente envenenado.
Efendim, zehirlenmiş gibiler
Mestre, eles parecem envenenados.
"Scent" ile zehirlenmiş olabilirler
Podem ter sido envenenados pelo incenso.
Zehirlenmiş olabilir doldurucu da eline ölümden sonra yerleştirilmiş olabilir.
Poderiam tê-lo envenenado e colocado o infusor na mão depois de morrer.
Jing Wu Ustası, Usta Hou, zehirlenmiş mi?
O mestre de Jing Wu, mestre Hou, foi envenenado?
Amca, doktorun raporuna göre... Usta akciğerlerini etkileyecek bir ilaç ile zehirlenmiş. - Bak, Bu basit.
Tio, de acordo com o relatório do doutor, o mestre foi envenenado com uma droga que afectou-lhe os pulmões.
Bir gün onu zehirlenmiş olarak bulacağız.
Um dia vamos encontrá-la envenenada.
Zehirlenmiş mi?
Veneno?
Zehirlenmiş.
Envenenado.
Zehirlenmis.
Envenenado.
Zehirlenmis birini neden vursunlar?
Para que tiros, se jà tinha sido envenenado?
Zehirlenmiş.
Ele foi envenenado.